08 Mart 2021

"Erkek" değil, ödleksiniz siz, ödlek…

Kadınların kendilerine itaat ilan etmeyeceği günlerden ölümüne korkanların, yani: Ödlek erkeklerin iktidarı!..

Ağırdan alıyordum, hele şu 8 Mart'ın akşamı da gecesi de bitsin, ne olacaksa olsun, ondan sonra yazıya oturayım diye düşünüyordum.

Sonra T24'teki kapı yoldaşım, bana kızkardeşim kadar yakın ve çok eski arkadaşım Candan Yıldız, genellikle kamera arkasında, reji odasında, yazı işleri masasında yürüttüğü işini 8 Mart için değiştirdi, mesleğimizin "alandaki haberci"lerinden biri oluverdi.

Taksim meydanına açılan yollarda elinde kamerası fotoğrafla, video ile dört dönmeye, dört döndükçe objektifine takılanları T24 haber merkezine akıtmaya başladı.

Bana da "Ne diye olanların bitmesini bekleyip yazıya oturacakmışım? Sanki kuş konduracağım da" diye kendime sert bir fırça çekip bilgisayar klavyesine yumulmak düştü.

Candan Yıldız'ın insansızlaştırılmış, "demir ağlarla ("bariyerlerle" demek istedim) kuşatılmış Taksim Meydanı'ndan ve Taksim'e açılan yollardan yolladığı fotoğrafları, kısa videoları gördükçe dövmem gereken(ler)i dövemediğim için bilgisayarı dövmeye başladım.

Fotoğraf: Candan Yıldız

Br soluk molası verdim ve T24'ün haberlerine baktım. AKP Reisi, 8 Mart'a denk getirilmiş AKP Kadın Kolları Kongresi'nde konuşmuş.

Ne demiş?

Bakın ne demiş:

"Bugün Türkiye'de siyasetten ekonomiye her alanda kadının adı ve imzası varsa AK Parti'nin gayretleri sayesindedir. Hamd olsun bugüne kadar kazandığımız tüm başarıları ve zaferleri inşa ettiğimiz bütün eserleri ve hizmetleri kadınlarımızla birlikte gerçekleştirdik."

Pişkinliğe kitakse!..

(Bilmeyenler için not: Kitakse, İstanbul Rumlarından miras argoda "Hele bir şuna bakın" demektir.)

18 yıllık AKP iktidarında, erkekliği tekme, yumruk, bıçak, silah sanan yaratıklarca öldürülen 15 bin 557 kadın, Reis'in yukarıdaki yavesine verilen somut ve yeterli cevap değil mi?

Öldürülmeyip öldürülesiye dövülen kadın sayısının istatistiğini AKP Reisi'nin TÜİK'i verebilir mi dersiniz?

(Konuyu dağıtma Aydın Engin. Bilgisayarı da tahrip etme. Biraz daha yumuşak vur tuşlara Aydın Engin.)

* * *

8 Mart'ta "Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nde kadınların yürüyüş ve protestolarından ürken, devletin zorba gücünü kadınların üstüne salma, koskoca Taksim Meydanı'nı ve Taksim Meydanı'na açılan yolları demir bariyelerle kapatma, bu anayasal hakkı pervasızca çiğneme kararını kim verdi?

İktidar desem yeter mi?

Yetmez.

Erkek iktidarı desem?

Bu da yetmez.

Peki ne demeli?

Kadınların kendilerine itaat ilan etmeyeceği günlerden ölümüne korkanların, yani:

Ödlek erkeklerin iktidarı!..

(Evet bu doğru oldu ve yerine oturdu.)

Ödleksiniz efendiler. Erkekliğinizle şişiniyorsunuz ama ödleksiniz, ödlek…

Ama korkunun ecele faydası yok demiş atalarımız.

Kadınları, bu ülkenin cesur, kararlı ve ödünsüz kadınlarını dize getiremiyorsunuz, dize getiremeyeceksiniz,

Ödlekliğinizin utancı ile bir 8 Mart yaşadınız.

Nice utançlar sizi bekliyor…

* * *

Ey okur!.. Öfkeyle, akılla değil, haklı bir öfkenin eşlik ettiği duygu seliyle yazılan Tırmık böyle oluyor.

Bakırköy'de tek başına yürüyen Levent Gültekin arkadaşıma tekme tokat saldıran 20-25 ödlek erkek için ayrıca yazmama gerek kalmadı.

Bugün 8 Mart. Bugün kadınların günü ve kadınlar 8 Mart'ı ödlek erkeklerin iktidarına boyun eğmeden kutladılar.

Onlara selam olsan.

İktidarın iplerini elinde tutanlar "ödlek erkekler"e ise bu utanç kalsın…

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim