Günlerdir umut saçılıyor; AKP liderinin gündemi sarsacak, özellikle Kürt sorununa reddedilemez çözümler sunacak bir konuşma yapacağı söyleniyordu ya, benim gibi bir TV seyretme özürlüsünü bile ekran başına çöktürdü.
Eğer yanlış ölçmediysem iki buçuk saat (150 dakika yapar) konuştu. O bitirdi, ben de bittim. Ardından televizyona üşüşecek, ağır ince yorum döktürecek meslektaşları ve siyasetçileri dinleyecek halim kalmamıştı.
Sanırım siz de dünü benden pek hallice geçirmediniz.
O uzun konuşmanın en beğendiğim anı bir kaç dakikacık sürdü. Hani Tayyip Erdoğan’ın sustuğu ve kendi sesinden Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım”ını dinlediğimiz bir kaç dakika…
O uzun konuşma ardından kimle ne yorum yaptı bilemem. Ben kendi adıma bir daha TV başına dönmedim.
Benim gördüğüm AKP Başkanı bir parti genel kurulu konuşması değil, bir seçim konuşması yaptı. Hatta bir ara kendi kendime “Acaba konuşmayı hazırlayan kurmayları neresi için yazdıklarını karıştırdıkları bir metin mi yazdılar, yoksa önümüzdeki seçimler için hazırlanmış bir metni yanlışlıkla adamcağızın önüne mi sürdüler” diye sordum.
150 dakikanın 40 dakikası “”selamlıyorum” faslı ile geçti. Önce Türkiye, sonra Osmanlı coğrafyası, sonunda da İslam coğrafyasını selamladı ve biz de “Ha bitti, ha bitecek” diye bekledik; “Acaba bu selamlama Peru yerlilerine, Eskimolara, Avustralya Aborjinlerine de uzanacak mı” diye korktuk. Bereket İslam coğrafyası ile yetindi ve bu arada “Biz Osmanlının mirasçısı, İslamın önderiyiz” demiş oldu.
Selamlama bitti; ardından kendini salt Müslüman kimliği tanımlamayan, Türk milliyetçiliğine de bir o kadar vurgu yapan kesimlere açıldı. “Şehit kanları ile sulanmış topraklarımız” edebiyatına bir girdi, zor çıktı. Ben toprakların sadece suyla sulanmasından yana biri olduğumdan o bölümde kalkıp kendime kahve yaptım, pipo doldurdum.
Sıra nihayet Kürt sorununa geldi. Ben yeniden ekran başına çöktüm, salonda soluklar tutuldu ve boşuna tutuldu. AKP lideri ne PKK’ya, ne BDP’ye seslendi; doğrudan Kürtlere döndü, “Ey Kürtler bakın ben sizlere ne ciciler verdim, ne hizmetler getirdim. Artık bunlarla yetinin. PKK’ya duuuuuuuur deyin” çağrısı yaptı.
Kürt sorununu böylece hallettikten sonra galiba yine önündeki kağıtlar karıştı ve yine bir seçim konuşmasına geçti ve yeni bir balkon konuşması yaptı. Hani “Kimsenin yaşam tarzına karışmayacağız… Biz 75 milyonun partisiyiz” filan… “O 75 milyonu sayarken elbette beni kastetmemiştir” avuntusu ile yetindim. Zaten o da balkon konuşmasını tamam etti ve seçim propagandasının “Neler yaptık, neler başardık” bölümüne geçti. Ben bir kez daha kahve için kalktım, sönmüş pipoyu tazeledim. Yerime döndüğümde Karadeniz’in suyunu Marmara’ya akıtacakKanal İstanbul, Meydanı köstebek yuvasına çevirecek Taksim inadı gibi büyük projeleri bitirmiş “Şebinkarahisar Camii Kebir mahallesi, Taşmektep sokağın kaldırım ihalesini de yaptık, yakında kaldırım taşları döşenmeye başlayacak” sınırına gelmişti.
Nihayet o beklenen an geldi; helallik istedi, son kez genel başkan adayı olduğunu yineledi, “Biliyorum beni seçeceksiniz, başka seçeneğiniz mi var” demeden “Ara değil, mola verdik” deyip noktayı koydu.
Oya Baydar’la bakıştık.
Türkiye’nin çözüm bekleyen sorunları yerine “Vatan millet sakarya” edebiyatı ve “Şunu yaptık, bunu yapacağız” kostaklanmasından ibaret bir konuşma yapmıştı.
Birimiz “Dağ fare doğurdu” dedik, öteki “Hayır fare düşük yaptı” diye itiraz etti.
Karar veremedik…
* * *
Beş on dakika sonra T24 ekranında 63 maddelik sadece delege ve gazetecilere dağıtılan, TV ekranından geniş kitlelere söylenmemesi tercih edilen AKP’nin “Hedefler Bildirgesi” belirdi. 63 maddeyi satır satır, didik didik, okudum, bir kere daha okusaydım ezberlemiş olacaktım. 2023’e kadar AKP’nin gerçekleştirilmesi ödevini önüne koyduğu 63 madde. Çoğunun altına, çoğunuzun imza atacağı 63 madde.
Bu AKP pilavı daha çok su kaldırır. Ama şu kongrenin hemen ardından benim kafamda tek soru kaldı:
Başbakan 63 maddeyi ekranlardan, onu izleyen milyonlarca yurttaşa söylemekten niye kaçındı?
Hedef aldığı Türk milliyetçisi, Sünni Müslüman kitle bu maddelerden bazılarını- hatta bence çoğunu- duyarsa zinhar AKP’ye oy vermez hesabı olabilir mi ?Yoksa ben fesat ruhlu bir gazeteciyim de ondan mı ortaya böyle sorular atıyorum?..