30 Mayıs 2011

Duruşma Ne Zaman?

... Nedim Şener de hakkında açılmış davaların –galiba- tümünden beraat etti...


Bizim Ahmet Şık, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdıkları “Ergenekonu Anlama Kılavuzu” adlı kitaptan beraat etti.
Nedim Şener de hakkında açılmış davaların –galiba- tümünden beraat etti.
Ne kötü!
Demek mahkeme kapılarında bir araya gelip “Hepimiz Ahmet Şık’ız... Nedim Şener’e özgürlük...” diye sesimizi yükselteceğimiz gerekçe de, bahane de kalmadı. 
Bekleyeceğiz. 
Nedim ile Ahmet de bekleyecekler...
Oda TV dosyası çerçevesinde tutuklandılar ya, işte o dava ile ilgili iddianame’nin yazılmasını, iddianameyi mahkemenin kabul etmesini, kabul edilen iddianamenin okunmasıyla başlayacak duruşma için gün verilmesini bekleyeceğiz.
Ahmet ile Nedim de bekleyecekler...
Ahmet ile Nedim’in ana-babası da, eşleri de, çocukları da bekleyecekler...
Ahmet ile Nedim’in yaptıkları gazetecilikten bir yerlerine çuvaldız batırılmış gibi tedirgin olanlar da –pusuda- bekleyecekler...
Hepimiz zorunlu olarak bekleyeceğiz...
*    *    *
Pekiii, Şık ve Şener’i de kapsayacak iddianameyi yazmakla görevli savcı da bekleyecek mi? 
Bu güne kadar olanlara bakılırsa bekliyor. Peki neyi bekliyor ve daha ne kadar bekleyecek?
Mesela bu yazı pazar günü yazılıyor. Peki o savcı bu pazar ne yapıyor ? “Hafta sonudur, tatildir” deyip çoluk çocuğu ile -mesela- piknik yapıyor olabilir mi?
Yoksa hukuk fakültesinin birinci sınıfında okuduğu “Hukuk başlangıcı ve hukuk felsefesi” derslerinde öğrendiklerini hatırlayıp, “Orada, yargıç karşısına çıkmak ve kendini savunmak için sabırsızlıkla bekleyen tutuklular var. Onları bu güzelim bahar günlerinde dört duvar arasında anlamsız bir bekleyişe mahkûm etmek; hukukun özündeki adaleti sakatlamaktır. Öyleyse tatil bana haram” deyip iddianameyi yazmak için masa başına geçip bilgisayar klavyesine mi yumulmaktadır?
Ahmet de Nedim de 6 Mart’ta tutuklandılar. İkisi de yazdıklarından dolayı tutuklandılar. Açıklandığı kadarıyla Oda TV sanıkları da yazıp çizdiklerinden dolayı tutuklular. Peki iki buçuk aydır bir iddianamenin yazılamayışı nasıl açıklanacak? Polis örgütü savcılara “Bekleyin yeni kanıtlar getireceğiz” filan mı dedi? İyi de yazılan yazılmış ve kaybolması, değiştirilmesi, karartılması mümkün olmayan bir açıklık ve kesinlik kazanmış. Savcılığın tutuklama talebi de bu yazılıp çizilenlere ve o yazılanlarla ilgili olarak ilişki kurulanlara dayandırıldığına göre beklenecek ne var? Aynı dosya çerçevesinde koğuşturulan ve henüz yakalanmayan(?) biri(leri) mi var? Çok derin ve karmaşık bir “suç” söz konusu da kaçınılmaz olarak uzun sürecek bir bilirkişi raporu mu bekleniyor?
Yoksa?
Yoksa “Bunlar ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırlar; iyisi mi yatsınlar biraz daha da polis örgütünün derinliklerindeki ilişkileri  gün ışığına çıkarmaya çalışmak, cemaati zora sokacak araştırmalar yapmak, AKP’ye boyun eğmemek neymiş görsünler” gibisinden bir hesap mı var? 
Herhalde böyle bir hesap yoktur.
Eğer varsa o savcıların hukuk diplomaları yoktur.
Onların hukuk fakültesini bitirdikleri yıllarda henüz şifreli sınavlar da icat edilmemişti...
*    *    *
Bir sürü soru sordum ve cevaplarını bilemiyorum...
Bilen var mı?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"