18 Nisan 2009

Dört Koldan DTP’ye...

AKP, daha uzun erimli, daha sinsi ve kapsamlı bir saldırı başlatıyor

Toz duman sadece Ergenekon Davası çevresinde kopmuyor. Kürtlerin siyasal örgütü Demokratik Toplum Partisi (DTP) çevresinde de toz dumandan göz gözü görmüyor.
Polis başta Diyarbakır olmak üzere İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Adıyaman ve Batman'da çok yoğun ve kapsamlı operasyonlar yaptı. Çok sayıda DTP yöneticisi gözaltına alındı. Görünen o ki, ilk adımda DTP’nin örgütsel yapısı felç edilmek isteniyor. Şimdilik paçayı sıyıranlar milletvekili dokunulmazlığı sayesinde TBMM’deki DTP grubu. Sıra onlara da gelir mi ya da gelecek mi? Bilmiyorum. Ama polisin Meclis'i kuşatıp, DEP’li milletvekillerini enselerinden yakalayıp hapishaneye yolladıkları bir ülkede yaşıyoruz. O yüzden olabilir de...
Durumun ciddiyeti ve vehameti Ergenekon tartışmalarının, ÇYDD baskınlarının gölgesinde kaldı. Zaten kamuoyu DTP yöneticilerine yönelik gözaltı, tutuklama ve cezalandırma “operasyonlar”ını kanıksadı, doğalmış gibi karşılamaya başladı.
Oysa durum ciddi. En azından Ergenekon davası kadar ciddi. Marjinal bir siyasi hareketten değil, TBMM’de grup kurmuş, güneydoğu Anadolu’da çok sayıda büyükşehir dahil 99 belediyenin yönetimini elinde tutan, son yerel seçimlerde oylarını iki, bazı bölgelerde üç kat artırmış, yani bal gibi sandık sınavından başarıyla çıkmış, anayasal güvenceye sahip (olması gereken) bir partiden söz ediyoruz.
* * *
Operasyonun DTP’nin varlığına yönelen bir uygulama olduğu ortada.
Peki niye?
Siyasi mücadele yöntemi olarak silahı ve terörü seçmiş PKK’yı yok etme, olmadı etkisizleştirme hedefini önüne koyan iktidarın, Kürt sorununu siyasal düzlemde çözmek için çalacağı tek kapı olan DTP’yi bu ölçüde karşısına almasının, ona dört koldan saldırıya geçmesinin bir ya da bir kaç sebebi olmalı...
Önümüzdeki günlerde bu konu üstünde ister istemez duracağız, duracaksınız. Ama daha bugünden bir kaç noktaya işaret etmek gerek.
Yerel seçimleri bir genel seçim havasına taşıyan AKP’nin seçim kampyanyasında en büyük ağırlığı verdiği bölgelerden biri Doğu ve Güneydoğu Anadolu idi. Beyaz eşya dağıtımı, erzak yardımı, oy karşılığı para rüşveti gibi en azından siyasal ahlak açısından ayıplı uygulamaların yanısıra AKP’nin elebaşısı kampanya ağırlığını da Güneydoğu ve Doğu illerine kaydırdı. Diyarbakır’da açıkça “Diyarbakır’ı istiyorum” dedi.
Sonra seçim oldu ve buzdolabı, fırın, çamaşır makinası filan alan, erzak torbasını kapan, oy vereceğim sözüne karşılık bir kaç yüz lirayı cebine atan Kürt seçmen, sandığa gidince oyunu DTP’nin üstüne “evet” mührünü basarak ilan etti. AKP’nin umudu boşa çıktı.
Ve AKP bu yöntemlerle DTP’yi altedemeyeceğini seçimin denek taşında yaşayarak gördü.
Görünen o ki şimdi daha uzun erimli, daha sinsi ve daha kapsamlı bir saldırı başlatıyor. DTP’ye dört koldan saldırıyor.
Birincisi: Gözaltı ve tutuklamalarla örgütsel gücünü zayıflatmaya çalışıyor.
İkincisi: Şafii köktendinciliğe yaslanarak, DTP’ye karşı en iyi bildiği, en etkili olabileceği alanda hareketlendi. Seçim arifesinde şaşılacak bir yığınsallığa ulaşan “Kürtçe mevlût”u, seçimin hemen ardından Batman’da yineledi ve daha büyük bir yığınsallığa ulaştırdı. “Peygamber Sevdalıları Platformu” adı altında bölgedeki tarikat ve aşırı dinci hareketleri bir çatı altında ya da platorm üstünde birleştirdi. Önümüzdeki günlerde Güneydoğu Anadolu’da Hükümet destekli köktendinci örgütlenmelerin ürkütücü tırmanışına tanık olacak gibiyiz.
Üçüncüsü: Zaten Anayasa Mahkemesi gündeminde olan kapatma davası var. Bu da DTP’nin tepesinde Demoklesin kılıcı örneği sallanıp duruyor.
Dördüncüsü: İlkokuldan üniversite çağına kadar uzanan dilimdeki öğrencileri tarikat çemberinden kurtarmakta gitgide daha etkili olmaya başlayan ÇYDD’nin atar damarlarını tıkamak, kesmek anlamına da gelen son gözaltı operasyonu var.
Sandığın demokratik sonucunu içlerine sindiremeyen AKP mollaları “Ne pahasına olursa olsun” DTP’yi durdurma hedefine kilitlenmiş gibiler ve bu ateşle oynamanın öteki adıdır.
Kürt sorununda günler gebe...
* * *
Önemli ve zorunlu bir not:
Belki farkındasınız; yorum yazan ya da doğrudan bana e-mektup yollayan okurlara cevap vermiyorum. Okur bu. İçlerinde her soydan, her boydan, her boyadan insan var. Kimi över, kimi söver, kimi kınar, kimi hakaret eder, kimi alkış tutar. İnternet medyasında bu daha da kolay ve işlek...
N’apalım. Yazıcılık mesleğini seçmişseniz, ekmeğinizi bu yolla kazanıyorsanız altında ağ olmadan hüner gösteren trapez cambazı örneği övgüye de, sövgüye de uğramayı göze almışsınız demektir.
Tamam okura cevap yetiştirmek gibi bir yanlışa kapılmıyorum ama dün (17 Nisan), saat 03.56’da “Yorum yaz” kutusuna tek satırlık mesaj yollayan okura cevap vereceğim. Okumayanlar için aktarayım. Okur “Topal Demokrasi” başlıklı yazıyı okumuş ve şöyle yazmış: “Mesela biraz da dışarı çıksanız. Çiçekler açmış, bahar gelmiş. Mesela...”
Haaa, bu haksızlığa (☺☺☺) katlanamam doğrusu !
Sevgili okur, lütfen Tırmık’a yeniden tıklayınız. Açılan sayfanın sol yanında kırmızı ile dizilmiş “Diğer yazıları” diye bir satır var. Orayı da tıklayın. Açılan yeni sayfadaki listeden “Bahar patladı, Bahar” başlıklı yazıyı açıp okuyun. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"