23 Kasım 2012

Devlet Kini

Sizleri Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun labirentlerinde dolaştırıp sabrınızı sınamadan özetleyeceğim...

 

Kupkuru bir haber cümlesi:

“Yerel mahkeme Yargıtay'ın ‘Pınar Selek cezalandırılsın’ kararına ‘usule aykırılık’ nedeniyle direnmekten vazgeçti...”

Ne anladınız?

Eğer hukukçu değilseniz, ne okuduysanız onu.

Ama eğer hukukçuysanız ağzınızdan kırık dökük cümlecikler döküldü:

- Yok artık… Olamaz… Nasıl yani ?.. Şaka mı bu?..

Şaka değil ey okur!

“Devlet kini”dir bu ve deve kininden beterdir.

Sizleri Ceza Mahkemeleri Usulü Kanunu’nun labirentlerinde dolaştırıp sabrınızı sınamadan özetleyeceğim:

İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi bir yıl önce Yargıtay’ın bozma ve Pınar Selek’i cezalandırılması yönünde verdiği kararına karşı kendi kararında direndi ve yeniden Pınar Selek’in beraatine karar verdi. Savcı yine itiraz edip yine Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay’ın yüksek (çok yüksek) yargıçları, birer hukuk bilgesi olması gereken o zatlar, mahkemenin direnme kararına karşı “Hayır bu karar yanlış. Pınar Selek ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmelidir” buyurdu.

Ve dün İstanbul’daki ağır ceza mahkemesinin yargıçları verdikleri beraat kararından “usule aykırı” gibi benzeri görülmemiş bir gerekçeyle caydı ve Pınar Selek’in ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını benimsedi.

Buradaki hukuksal inceliği (isteyen “saçmalığı” diye de okuyabilir) farkettiniz mi?

Fark etmediyseniz de boşverin.

Çünkü bu yazı hukuktan değil, devlet kininden söz ediyor…

Ama bir noktayı gözden kaçırmayın: Mısır Çarşısında yedi kişinin ölümüne, çok kişinin yaralanmasına yol açan patlamayla ilgili olarak poliste “Bombayı bana Pınar Selek verdi, ben de yerleştirdim” diye ifade veren, duruşmalarda bu ifadeyi işkence altında verdiğini ifade eden Abdülmecit Öztürk beraat etti.

Yanlış okumadınız. Bombayı koyan beraat etti, bombayı ona verdiği söylenen  Pınar Selek için devletimizin yargı erki ille de müebbet hapis cezası istiyor…

*    *    *

Bu yazı burada biter.

Çok mu kısa oldu?

Daha ne yazılabilir ki?

Şiddet karşı mücadeleyi yaşamının odağına yerleştirmiş bir genç kadına devletin duyduğu sınırsız ve ölçüsüz kinden söz ettim.

Hukuktan değil.

O yüzden bu yazı burada biter...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"