Başlığı genç kuşaklar için hafiften Türkçeleştirdim. Osmanlı şairi ve bilgesi Ziya Paşanın deyişi ise aynen şöyle:
“Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez”
Ziya Paşa o dizeyi ne sebeple döktürmüştü hatırlamıyorum. Ama daha o günden “Tayyip Erdoğan ve hükümetinin bugünkü durumu için söylemiştir” deseler inanmaya çok yatkınım…
Korkmayın, 17 Aralık’tan bu güne olup biteni bir kere daha özetleyecek, başlıklar halinde sıralayacak değilim.
Gerek de yok.
Saat 19.00 – 19.50 arasında T24’ün anasayfası durumu pek güzel, pek kısa ve pek anlamlı aktarıyordu.
Anasayfamızın tepesinde 15 önemli haber yer alır. Kağıt gazetelerin birinci sayfaları gibi algılayabilirsiniz. İşte o 50 dakikalık zaman diliminde T24’ün anasayfasındaki 15 haberden 6’sı yolsuzlukları soruşturan savcıların söyledikleri, yaptıkları, başlarına gelenler üstüneydi. 4’ü sonu gelmeyen HSYK tartışmalarından söz ediyordu. 2’si KCK davalarına ilişkindi ve “rehin alma” operasyonunun sürdürüleceğini kanıtlıyordu.
İlk iki haber ise polisin hazırlayıp savcılarca dosyaya konup Adalet Bakanlıklarına gönderilen fezlekelerde yer alan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Çevre ve Orman bakanının başrolü oynadığı çok vahim diyaloglarını içeren, artık şaşırmayı unutmuş bizlere bile “Vay be… Yok daha neler” dedirten telefon dinleme kayıtlarıydı.
İç açan tek haber vardı. Sevimli bir kedicik fotoğrafı eşliğinde bir haber: “Kediler insanları büyük bir kedi sanıyor”. O da zaten “bizden” değil; İngiltere kaynaklı bir haberdi.
* * *
Sadece 50 dakikalık bir zaman diliminde bir e-gazetenin birinci sayfasının tablosu bu ise Ziya Paşa’nın dizesini söylemek de, yazıya başlık yapmak da doğrudur. Evet, bu terazi bu sıkleti çekmez; hiçbir hükümet bu yükü, hiçbir şey olmamış gibi davranarak, hatta daha da hırçınlaşarak taşıyamaz.
Pekiiiiii, bu iyi bir sonuç mu olur?
“AKP gitsin de nasıl giderse gitsin; AKP gitsin de sonra ne olursa olsun” histerisine kendini kaptıranlar belki duraksamadan soruya “İyi, hem de çok iyi bir sonuç olur” diyebilirler.
Ben demem.
Bir siyasal gücün çöküşü ancak onun yerini alabilecek bir başka ve –elbette- demokratik bir güç varsa anlamlıdır. Yoksa sonuç kaos (=kargaşa) olur ve kaos sadece ve sadece gereğinde zorbalığa da başvurabilecek karanlık güçlerin at oynatabileceği bir siyasal ortam yaratır.
Ayrıca bu toz duman dağılınca ortada çözüm bekleyen ve çözümleri yönünde ciddiye alınacak hiçbir adım atılamamış sorunlar daha da zorlaşarak, düğümken kördüğümleşerek karşımızda duracaklardır.
Sadece bir kaçı: Avrupa Birliği üyeliği, Kıbrıs düğümü, Ermenistan’la ilişkiler, Suriye, Suriye’deki terörist İslami çeteler ve o çetelerin hedefi haline gelmiş Suriye Kürtlerinin yalnızlığa terk edilmişliği ve…
Ve ille de kısaca barış süreci dediğimiz Kürt sorunu…
Şu anda yargı ile yürütme erki arasında bir tıkanma, bir düğümlenme yaşıyoruz.
Ama görünen o ki siyasetin kilitlenmesine, düğümlenmesine evrilebilecek bir kriz de kapıda.
Oysa…
Bir: “Hem siyasete, siyaset dışı yapılardan yönelen müdahaleye kalkışanlarla mücadele edeceğiz…”
İki: “Hem yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama, ihaleye fesat karıştırma suçlarıyla kıyasıya mücadele edeceğiz” demek ve bunu sahiden yapmak çok mu zor?
T24’ün 19.00-19.50 arasındaki anasayfasına bakınca birincisi kolay da ikincisi pek zor gibi görünüyor.