17 Eylül 2009

Çok kırılgan bir milli gurur

Ayaktopu yenilgisiyle milli gururun nasıl çiğnenmiş olduğunu anlamadım. Zaten oldum bittim gurur, kibir gibi terimlere yakınlık duymadım.

Adam yanıma çöktü ve daha deniz otobüsü kalkmadan lafa girdi:
- Yolculuk Marmara Adası’na mı?
Ne diyeyim şimdi ben? "Hayır, yolda Büyükçekmece açıklarında atlayacağım" desem dalga geçmiş olacağım. "Doğrudan oraya gitmiyor mu bu deniz otobüsü?" diye homurdandım. Tınmadı bile. Sorular ardarda geldi:
- Tatile mi gidiyorsunuz. Biraz geç kalmışsınız. Havalar soğudu... Benim Avşa’da bir yazlığım var. Gidip bir bakacağım. Hani son yağmurlarda hasar gördü mü filan yani... Sizin de eviniz var mı Marmara’da ? Yoksa motelde filan mı idare edeceksiniz ?.. Ben aslında Almanya’da oturuyorum. Almanya’yı bilir misiniz ? Ben tekstilciyim. Memlekete hem ticaret hem ziyaret için geldim de... Size iş yapıyorsunuz?..
Bütün soruları homurdanmayla mırıldanma arası seslerle yanıtladım. Benden umudu kessin diye son soruyu da "İşsizim" diye cevapladım.
Hayır, adam "zorunlu yol sohbeti"nde kararlı. Kısa bir aradan sonra laf kıtlığında asma budadı:
- Hangi takımı tutuyorsun beyefendi?
- Göztepe...
Bu yanıta herkes "Aaa, o da nerden çıktı" diye yanıtlar ve beni öfkelendirir. Bu öyle yapmadı. Şaşmadı bile:
- Helal. O da sarı-kırmızı. Demek cim bom ha?
İşte bu olmaz. Benim gibi fanatik, gözü dönük, boynu bükük (yıllardır alt liglerde sürünüyoruz) bir Göztepeliye bu denmez. "Hayır, cim bom, mim bom değil. Göztepe, Göztepe. İzmir Göztepe" dedim.
Epey de sert baktım anlaşılan. Susmaya niyeti olmadığından aklı sıra konuyu değiştirdi:
- Ben doğma büyüme cim-bomluyum. Ama hepsinin üstünde tabii milli takım. Geçenlerde taaa Duisburg'dan kalktık arkadaşlarla Bosna’daki milli maça gittik beyefendi. Allah seni inandırsın sesimiz kısıldı. Bosna taraftarını sildik sahadan. Ama ne oldu: 1-1. Yani elendik. İnan beyefendi, milli gururumuz kırıldı. O milyarlar alan futbolcular var ya, milli gururumuzu ayaklar altına aldılar...
Adam şu son cümleyi söylemeseydi bu Tırmık'ın yazılması filan da gerekmeyecekti.
Ama adam aynen yukarıdaki gibi dedi: Milli gururumuz kırıldı !
Üstelik deniz otobüsünde yanımızda, ardımızda, önümüzde oturan yol arkadaşları da sohbete katıldılar ve hemen hepsi ağız birliği etmişcesine, milli takımın 1-1'lik Bosna beraberliğinden dolayı "Milli gururlarının ayaklar altına alındığı"nı yinelediler.
Ayaktopu yenilgisiyle milli gururun nasıl çiğnenmiş olduğunu anlamadım. Zaten oldum bittim gurur, kibir, afur, tafur gibi terimlere yakınlık duymadım. İnsanın ezilmesine izin vermeyecek kadar onurlu, ezilenlere göz yummayacak kadar sorumlu olmasının yettiğini düşündüm.
Ama diyelim ki benim gibi kötü yetişmiş bir sokak çocuğunda bu soylu “milli” duygular gelişmediğinden dolayı bu böyle. Şu yanımda oturan, iyi okullarda okumuş, Almanya'da üniversite eğitimi görmüş, tekstil sektöründe kendine iyi bir iş kurmuş, kısacası cici yetişmiş iyi aile çocuğunun milli gururdan anladığına ne demeli? Çevremizde sohbete katılıp onu onaylayanların milli gururlarının bu kadar kırılgan oluşuna ne demeli?
Üstelik tuhaf bir "gurur" bu ve bir o kadar da tuhaf "milli".
O kadar tuhaf ki 2010 Kültür Başkenti İstanbul’un göbeğinde biraz sert yağan yağmurdan sonra 32 yurttaşımızın boğularak ölmesi ve devletin (Hükümetiyle, belediyesiyle, sivil savunma örgütüyle, kriz yönetim merkeziyle devletin) bunu acz içinde seyredip, felaketi “ilahi kader”e bağlaması benim yolculuktaki “zorunlu” arkadaşlarımın milli gururlarını kırmıyor.
Ülkemin topraklarından ve denizlerinden ve göllerinden el bombaları, lav silahları fışkırıyor ve  artık bunlar gazetelerde tek sütunluk haber olacak kadar sıradanlaşıyor; günlük yaşamın sanki doğal bir parçasına dönüşüyor ve benim yol arkadaşlarımın ve ülkemizdeki milyonlarca eşdeğerinin milli gururlarına bir şey olmuyor.
İnsanlar aç, işsizlik can yakıyor, fuhuş tırmanıyor, uyuşturucu kullanımı yığınsallaşıyor, uyuşturucu kullanım yaşı ortaokul düzeyine iniyor, hak aramak isteyenler adalet aygıtından değil mafyanın çek-senet çetelerinden medet umar hale geliyor ama milli gururlarda herhangi bir kırılma, dökülme, çiğnenme gözlenmiyor.
"Bu yaz, olmazsa sonbahara, bilemedin kış sonuna, o da olmazsa ilkbaharda mutlaka... " masallarıyla 25 yıldır avutuluyoruz ve ülkemizde savaşın bitmesi, kanın durması, gencecik yurttaşların ölüme değil yaşama sarılması yönünde atılmak istenen ürkek, küçük adımlar daha doğmadan boğulmaya çalışılıyor, ama milli gurur sapasağlam yerinde.
Sonra top oyunu gibi keyifli bir spor etkinliğinde milli takım Dünya Kupası elemelerini aşamıyor ve olan milli gururlara oluyor...
Acaba bozukluk bende mi... diye düşünmeye başladım.
Sizin milli gururların durumu  nasıl?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"