Cumhurbaşkanı, yeni yasama yılının açılışında konuştu. Baştan sona ve valla çok dikkatle izledim. Ardından konuşmanın Cumhurbaşkanlığı sitesindeki tam metnini de valla dikkatle okudum.
Ankara gazetecileri başta olmak üzere elde cımbızla konuşmayı didikleyenler "Başbakan'a çakacak mı, çakarsa nasıl, nereden çakacak" sorusuna cevap arayanlar, bu akşam TV ekranlarında, yarın sabah kağıt gazetelerdeki köşelerinde ne yazacaklar bilemem.
Ben sıcağı sıcağına yazıyorum. Bence yazının başlığındaki gibi: Cımbızlar -galiba- elde kaldı!... Yanılıyorsam bunu Ankara gazeteci geleneği ve alışkanlıklarından hiç "çakmayışıma" bağlayın. Yani cımbızlık bir cümle bulamamak kusursa, bu benim kusurumdur. "Sağlık olsun" deyip geçelim...
Ama galiba haklıyım. Hatırlayın, Gezi direnişi sırasında Cumhurbaşkanı'nın "Demokrasi sandıktan ibaret değildir" cümlesine Tayyip Erdoğan taa Fas'tan ve hemen "Hayır, demokrasi sandıktır" itirazını yapıştırmıştı. Oysa bugünkü konuşmanın ardından Erdoğan "Çok iyi hazırlanmış kapsamlı bir açıklama" diyerek Cumhurbaşkanı'nı övdü ve kendisine yönelik bir "laf çakma" olmadığı için memnuniyetini ifade etmiş oldu. Nasıl memnun olmasın? Buyrun, ben de cımbızcılık yapayım. Şu cümle Cumhurbaşkanı'nın:
"...200 yıllık anayasa ve demokrasi geleneğimizin en önemli unsuru ...... sandıktır."
Kanımca çok, hatta aşırı dikkatle hazırlanmış bir konuşmaydı. Dileyen bunu "Suya sabuna dokunmayan bir konuşma" diye de okuyabilir...
Zaten oldum bittim Abdullah Gül'ü "AKP=Tayyip Erdoğan" algısını kıracak; Erdoğan'ın katlanılması güç kibrini alaşağı edecek bir siyasal figür olarak tanımlamaya kalkışanları anlamadım, dahası siyaseten çaresiz buldum.
Evet, Gül, Tayyip Erdoğan'la karşılaştırılamayacak kadar sözlerine özen gösteren, Cumhurbaşkanlığı makamında oturmanın da etkisiyle daha uygar, daha yumuşak bir çizgi izleyen; daha nazik bir üslup kullanmayı yeğleyen bir politkacı. Ama bu üslup farkı, Gül ile Erdoğan arasında siyaset yönteminde ve hedeflerinde çok, belirleyicilik taşıyacak kadar çok derin ilkesel farklar olduğu anlamına gelmese gerek...
Dolayısıyla Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığına veda mesajı olarak da nitelenmesi gereken konuşmasında Tayyip Erdoğan dahil, Kılıçdaroğlu da dahil kimsenin "Hayır, o öyle değil, böyle" demesini gerektirecek cümleler yoktu.
Peki hiç mi yoktu?
Benim acemi ellerimdeki cımbıza takılan bir cümle yoktu. Ama altını çizmek istediğim ve zayıf bir umutla da olsa "İnşallah dikkate alırlar" diyebileceğim bir cümle vardı. Aynen aktarıyorum:
"... Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın varlığı, demokrasimize güç katar..."
Acaba bu konuda Tayyip Erdoğan ne düşünüyordur ?
(Kih,kih, kih!..)