19 Aralık 2020

Bu haftanın mavrasını "AKP yargısı" yazdı

Bugüne kadar cumartesileri burada yazılan mavraların en iyisini okuyacaksınız. Ama her hafta bu kadar şanslı olamazsınız. Gelecek haftalarda yine benim tatsız tuzsuz kişisel mavralarıma fit olacaksınız

Cumartesileri bu köşede "mavra" yapıyoruz ya, mavranın bir anlamı da "matrak olaylar üstüne sohbet" ya, bu hafta parmağımı bile kıpırdatmama gerek kalmadı. Yüce "AKP yargısı" savcısı ile mahkeme heyeti ile yüksek yargısı ile mükemmel bir mavra yazdı. Bana da aldığım notları birbirine yapıştırıp sayfayı doldurmak kaldı.

Buyrun…

* * *

10 Ocak'ta emekliye ayrılacak olan Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Burhan Üstün'ün yerine hangi yüksek hukuk bilgesinin geçeceği merak ediliyordu. Yüce yargının en yüce organlarından olan Yargıtay'ın her biri ayrı ayrı birer yüce hukuk bilgesi olan 340 üyesi önceki gün toplandılar ve aday olanlar arasından AYM'ye gönderecekleri "daha yüce" hukuk bilgini için oy kullandılar. Çiçeği burnunda Yargıtay üyesi İrfan Fidan adaylar arasında açık ara ile öne geçti, tastamam 107 oy aldı. Onu izleyen adaylardan biri 65, öteki de 52 oy alabildi. Son kararı elbette en yüce bilge Recep Tayyip Erdoğan verecek ama, doğrusu bu oylama sonucuna göre İrfan Fidan'ı seçmezse bu hukuka (hukuka?) ve hakka (hakka?) ayıp olur.

Biliyorsunuz İrfan Fidan daha önce İstanbul Başsavcısı idi ve pek çok önemli davada yüce bir hukuk bilgesi olarak önemli katkılarda bulunmuştu. Hatta bana 7,5 yıl hapis ödülü getiren "Cumhuriyet Gazetesi Davası"nda bile değerli katkıları olduğu söylendi.

Gerçi bazı hainler, iflah olmaz AKP muhalifleri İrfan Fidan'ın oy kullanmak için gittiği Yargıtay'da henüz orada acemi olduğundan ne atandığı dairenin yerini, ne oy kullanılacak salonu bulamadığı, epey ortalıkta dolaştığını filan söyleyip dalga geçiyorlar ama ben asla inanmadım.

Zaten İrfan Fidan böyle ayrıntılarla uğraşmaz. O şimdi AYM Başkanı Zühtü Arslan'ın ne zaman emekli olacağı üstüne elde kalem kağıt, hesaplar yapıyordur.

Bence o makama yakışır da…

* * *

Yargıtay'da önceki günkü yaşanan bu harika hukuk mavrasının tadını çıkarmaya çalışırken bir yenisine tanık olduk. Osman Kavala'nın "casusluk" suçundan yargılandığı davanın dün ilk duruşması vardı ve orada da usta işi bir "hukuk mavrası" yaşadık.

Osman Kavala'nın bence şimdiden tarihi bir belge niteliği kazanmış savcının iddianamesine cevabı "mavra" tanımına girmiyor elbet. Bu cevabın T24 tam metnini yayımladı. Gözünüzden kaçtıysa tıklayın ve bir hukuk dersi gibi okuyun.

TIKLAYIN | 15 Temmuz dosyasından bugün ilk kez hâkim karşısına çıkan Osman Kavala'nın savunmasının tam metni

Çizim: Murat Başol

(Hemen yukarıdaki cümle sözdizimi açısından kusurlu gibi görünüyor. "Tarihi bir belge niteliği kazanan savcının iddianamesi mi, yoksa Osman Kavala'nın ona verdiği cevap mı" sorusuna yol açıyor.

Ama yazan benim ve o cümlede kusur filan yok. Çünkü her ikisi de, yani savcının iddianamesi de Osman Kavala'nın o iddianameye cevabı da kanımca tarihi birer belge niteliği taşıyorlar).

Ancak mavra tanımına girmeyi sadece savcının iddianamesi başarıyor.

Ayrıntıya girmeden söyleyeyim: Osman Kavala'dan bir casus çıkarmaya çabalayan, iddiasını temellendirmek için kanıtlar ve tanıklar bile bulup sıralayan bir iddianame katıksız mavra değilse nedir?

Öyle bir iddianameye rağmen "Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devamına" karar veren ağır ceza mahkemesi heyeti ise bu mavranın tuzu biberi olsun.

* * *

Bu güne kadar burada yazılan mavraların en iyisini okudunuz. Ama her hafta bu kadar şanslı olamazsınız. Gelecek haftalarda yine benim tatsız tuzsuz kişisel mavralarıma fit olacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"