25 Ekim 2010

Bir Kere Daha KCK Üstüne...

Hemen alttaki paragrafta, tırnak içindeki sözler Diyarbakır Büyükkent Belediye Başkanı Osman Baydemir’e ait...

Hemen alttaki paragrafta, tırnak içindeki sözler Diyarbakır Büyükkent Belediye Başkanı Osman Baydemir’e ait. Bana ait de olabilirdi. Ben yazsaydım biraz elim titrerdi; özel yetkili bir savcının karşısına dikilir miyim, diye duraksardım. Ama göze alır, gözümü yumar hemen hemen aynı cümleleri yazardım. 
Gelin okuyalım:
“KCK zaten PKK'nın adıdır. PKK adını KCK olarak değiştirmiştir... Legal siyasetten bahsediyorsak legal demokratik siyaset aktörlerini cezaevine koyarak, olduğundan farklı göstererek legal demokratik siyasetin önünü açamayız... PKK rolünü oynamıştır. Artık rol ve misyon legal siyasetindir. Ama legal siyasetin önü devlet tarafından açılmalıdır. Eninde sonunda PKK dağdan inecek, ben ümidimi yitirmedim. İkna edilerek dağdan indirilecek. Kimi kadroları CHP'ye, kimi kadroları BDP'ye girecek ya da başka partilere... Bundan rahatsızlık duymamamız lazım."
Bu cümleleri okuyanların farklı tepkilerini tahmin edebiliyorum:
Kimileri : İşte ağzıyla itiraf etti. KCK aslında PKK imiş. Yani terör örgütü imiş. Bunu herkes biliyordu; dava açan savcı da herhalde biliyordu...
Kimileri:  KCK’nın bir sivil örgüt olduğu ısrarla söyleniyordu. Şimdi etkili bir ağız gerçeği ortaya çıkardı. Artık o iddiaları öne sürenlerin hiç bir sözüne inanılmaz...
Kimileri: KCK eğer PKK ise onların tutuklanması, yargılanması ve ceza alması gerekli değil mi? Niye buna karşı çıkıyorlar?
Kimileri: Evet öyle. N’olmuş yani?
Kimileri: ...
Yetsin...
Daha yirmi otuz farklı tepki yazabilirim. Bana gerek yok, bunu siz kendiniz de yapabilirsiniz. Ama bu tepkilere dayanılarak nereye varılabilir?
Eğer “Kürt sorunu ancak PKK tamamen bitirildiğinde, terör yuvaları kurutulduğunda biter. Türk silahlı kuvvetleri bunu yapacak güç, yetenek, donanım ve deneyime sahiptir” diyenlerdenseniz size sözüm yok. Sadece 1984’de resmen başlayan silahlı ayaklanmanın 26 yıldır niye bitirilemediğinin cevabını da aynı açıklıkla vermelisiniz.
Bana değil, kendinize...
Ama eğer “Kürt sorunu çözüme ulaşmalı; Kürtler eşit haklı yurttaşlar olarak dillerini özgürce kullanabilmeli, çocuklarının anadillerini öğrenmesi sağlanmalı. Buna karşılık PKK de silahları gömüp dağdan inmeli. Bu kan bitmeli. Şehit cenazeleri durmalı. Bu ülkenin gencecik yurttaşları ölmemeli” diyenlerdenseniz başka bir soruya daha cevap vermelisiniz:
- Nasıl?
Evet, nasıl? 
PKK silahları gömüp dağdan indiğinde yıllardır dağda silahla “siyasal mücadele” verdiğine inanan o erkekler ve kadınlar ne yapacaklar? 
Ya da bu sonucu elde etmek için İmralı’yla artık resmen görüşen; Kandil’le gayri resmi de olsa görüştüğü belli olan devlet, bu dağdan düz ovaya iniş süreci’ni nasıl tasarlıyor?  Nasıl bir geçiş süreci öngörülüyor?
Son iki sorunun cevabını ben bilmiyorum. Ama serinkanlı bir akıl yürütme ile optimum (=mümkün olan en iyi) çözümün KCK türü bir örgütlenmenin cezalandırılması değil, önünün açılması, özendirilmesi olduğunu düşünüyorum.
Osman Baydemir de bunu söylüyor.
Bu konuda farklı düşünüyor olabilirsiniz. Ama farklılığınız, şu soruya kendinizi de ikna edecek bir cevap vermenizle haklılık kazanır:
KCK’nın önü açılırsa ne olur ve bunun ne zararı olur?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"