16 Nisan 2021

"Bir Ahmet'i kaptırdık, öteki Ahmet'i alalım" dediler

Rastlantıya bakın ki tam da Ahmet'lerden Altan olanın özgürlüğüne kavuştuğu gün soruşturma sonuçlandırılıp Ahmet'lerden Şık olanın dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığı'na fezleke yollanmış. Ne kadar şık bir rastlantı değil mi?

Dün gece keyifli yattık, sevinçli uyandık. Ahmet Altan'la ilgili AİHM'den gelen "hukuk devleti ilkeleri" hatırlatmalarına ve uyarılarına daha fazla direnilemedi ve Ahmet Altan özgürlüğüne kavuştu.

Yargıtay kararının ayrıntılarını hukukçular tartışsın. Benim gibiler için önemli olan 10 yıl 6 aylık hapis cezasının yattığı kadarının yeterli bulunup tahliye edilmesidir. Bu kararı beraat kararı da izler mi bilinmez. Ama bilinen Ahmet Altan'ın olmayan bir suçtan hukuk cinayetleri göze alınarak 4,5 yıldan fazla Silivri zindanında volta atmak zorunda bırakıldığıdır. Bu ayıp AKP yargısının silemeyeceği bir ayıptır.

Ahmet Altan'ın özgürlüğüne kavuşmasının ardından sosyal medya bataklığında "Ama Taraf gazetesi… Ama o gazetede yazdıkları..." diye başlayan ve handiyse "keşki bırakılmasaydı" demenin "keskin devrimcice"si olan cümlelerin, tweetlerin tükürük kadar değeri yok. 4,5 yıl boyunca mapus damında dimdik durabilmenin, hapishane jargonu ile söylersek bir an, bir nebze "miyavlamama"nın onuru Ahmet Altan'ındır.

Tanıdığım kadarıyla, ki neredeyse 50 yıldır tanırım, Ahmet Altan için çok fazla değişen bir şey olmayacak. Silivri'deki F tipi hücrede masasının başına geçip yazıyor, yazıyor, sonra yine yazıyordu. Çünkü garibimin elinden zaten başka bir iş gelmez. Şimdi de evinde masasının başına kurulup yine yazacak, yine yazacak, sonra yine yazacak.

Ona şöyle okkalı bir "Hoş geldin Ahmet" deyip "Voltanı evde atacaksın bundan böyle. Çünkü senin, benim yaşımdakiler için 'kısmi kapatma' dedikleri bir saçmalık hüküm sürüyor dışarıda" diye öğüt vermekle yetineceğim.

Evet, dört duvarı olan bir hapishaneden, dört duvarı olmayan bir hapishaneye, yani aramıza hoş geldin Ahmet…

* * *

İktidarın bütün kanatlarında ise en azından bir tatsızlık, bir burukluk yaşandığına ise adım gibi eminim. "Ahmet"i elden kaçırdık" diye hayıflanıyorlardır.

Ama Türkiye'de Ahmetler bitmez.

Bu gerçeği AKP iktidarı ve onun yargısı da biliyor. Nitekim "Bir Ahmet'i kaptıran" AKP yargısı hemen kolları sıvadı. Dün gece keyifle yatan, sabah sevinçle uyanan bizlere bir "kara müjde" verdi: Ahmet Şık için apar topar hazırlanmış bir fezleke Adalet Bakanlığı'na yollandı. Oradan Meclis Başkanlığı'na gelecek, oradan da…

Ahmet Şık'ın "kayyım rektör"ü protesto eden Boğaziçi öğrencilerine destek verdiği 4 Şubat'taki bir açıklamayla ilgili Ankara Başsavcılığı'nın Parlamenter Suçlar Soruşturma Bürosu'nca başlatılan soruşturma tam 70 gün sonra tamamlanmış ve rastlantıya bakın ki tam da Ahmet'lerden Altan olanın özgürlüğüne kavuştuğu gün sonuçlandırılıp Ahmet'lerden Şık olanın dokunulmazlığının kaldırılması için Adalet Bakanlığı'na fezleke yollanmış.

Ne kadar şık bir rastlantı değil mi?

70 gün boyunca Ankara Başsavcılığı'nın ilgili bürosunda görevli savcılar (yani hukuk eğitimi almış devlet memurları) neyi soruşturmuşlar acaba?

Kanıt aradılarsa arayacak da, araştırılacak da bir şey yok. Ahmet Şık'ın söyledikleri apaçık ortada ve kayıtlı. Tanıksa, ona da gerek yok, çünkü Ahmet Şık'ın "Ben öyle demedim. Yanlış anlama var. Sözlerim maksadını aşmış" yollu mide bulandırıcı kıvırmalara tenezzül ettiği filan yok.

* * *

Besbelli ki iktidar saflarından, iktidar yargısından "Bir Ahmet'i kaptırdık, bir başka Ahmet'i alalım ki hapishanelerimiz Ahmet'siz kalmasın" denmiş ve fezleke düzenlenmiş.

Bilemedikleri, akıllarının ermediği bir gerçek var.

Bu ülkede çok Ahmet var…

Boyuna çabalamayın, nafile yere hukuk ayıplarınızı katmerlendirmeyin, "Ahmetler"i tüketemezsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim