31 Ekim 2013

Bereketli bir huzursuzluk (mu?)

HDP, Öcalan’ın önerisi doğrultusunda baştan aşağı yenilendi ve önüne “Türkiye partisi” olmak gibi bir hedef koydu. Olabilir mi? Olabilecek mi?

Kürt siyasal hareket(ler)i “hareketli” günler yaşıyor. Geçtiğimiz Cumartesi Halkların Demokratik Kongresi (HDK) toplandı. Pazar günü de Halkların Demokratik Partisi (HDP) kurultayı toplandı.  HDP, Öcalan’ın önerisi doğrultusunda baştan aşağı yenilendi ve önüne “Türkiye partisi” olmak gibi bir hedef koydu.

Olabilir mi? Olabilecek mi?

Fal bakmayalım. Göreceğiz…

Medya, Kürt siyasal hareketindeki hareketliliği HDP kurultayı haberleri ile sınırlı tuttu. Oysa çok daha geniş ve kapsamlı bir hareketlilik var ve hiç de huzurlu bir hareketlilik değil.

Huzursuzluk sözcüğünü boş yere ve rastgele kullanmadım. Gözardı edilmesin huzursuzluk her zaman bir olumsuzluğun değil, bir arayışın da göstergesidir.

*    *    *

Gelin şimdi tabloya -onu HDP kurultayı ile sınırlamadan- bakalım.

●  Öcalan, BDP’nin yavaşça sönümlenip yerini HDP’ye bırakmasını önerdi. Kürt siyasal hareketinin PKK-BDP çizgisine yakın kesiminde Öcalan’ın önerileri -hatta bazan sorgulanmaksızın- kabul ediliyor. Nitekim resmen de açıklandı.

●Yerel seçimlere Kürt illerinde BDP, geri kalan illerde HDP katılacak. Ardından gelen iki seçimde ise artık BDP olmayacak; kendini HDP içinde eritecek.

● BDP milletvekili olan ancak PKK çizgisine yakın durmadığı bilinen, ağırlıklı olarak İslami referanslara ağırlık tanıyan Altan Tan açık seçik cümlelerle bu tercihin “Marjinal solla ittifak” olduğunu ve ölü doğduğunu belirtti.

● BDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş üstünde uzlaşılan HDP-BDP formülünü benimsemediğini ama parti kararı olduğu için uyacağını belirtti.

● Eylül ayında toplanacağı ilan edilen, daha sonra Kasım’a ertelenen şimdi ise yapılıp yapılmayacağı belli olmayan, dört ülkedeki Kürtlerin eşit temsille bir araya geleceği Kürt konferansı Barzani engelini aşamıyor.

● 90’yı yıllarda PKK ve yandaşları ile ölümüne (sahiden ölümüne) savaşan, TSK kışlalarında eğitim gören kökten dinci terör örgütü Hizbullah’ın bugün legal partiye dönüşmüş hali olan Hüda Partisi birden hareketlendi. Yöneticileri Başbakanla uzun ve “verimli” olduğunu söyledikleri bir toplantıda biraraya geldi. Ardından başkanları sık sık TV ekranlarında boy göstermeye başladı.

● HDK-HDP toplantılarından sadece bir gün önce 70’li yıllarda var olan ve ortak noktaları PKK karşıtlığı diye tanımlanabilecek irili ufaklı Kürt siyasal grup ve partileri “Kürdistani Parti Girişimi”ni kurduklarını ilan ettiler. Bildirilerinde “Tek kişiye bağlı olmayan bir örgütlenme” vurgusu dikkat çekiciydi.  Adı konmadan Öcalan kastediliyordu.

● Suriye’de PKK çizgisini benimsediği bilinen, ülkenin en güçlü Kürt partisi PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim 17 Ekim’de Irak Kürdistanı’na geçmek istediğinde Barzani yönetimi Peşhabur sınır kapısını kapattı ve Salih Müslim’in beş gün giriş için beklemesine rağmen Irak Kürdistan’ına geçmesine izin vermedi.

● BDP sözcüleri Barzani yönetiminin bu tutumunu diplomatik sözcüklere başvurmadan kınadılar…

● PKK-BDP çizgisi çok vurgulu olarak bir Kürt ulus-devleti hedeflemediklerini açıklıyor ve “demokratik konfederasyon” modelini öne çıkarıyorken, Irak Kürdistanı’ndan gelen haberler Barzani yönetiminin buna sıcak bakmadığını; mümkünse bir Kürt ulus-devleti, olmazsa Bağdat’la bağları gevşek bir konfederasyonu yeğlediğini ileri sürüyor.

*    *    *

Kürt siyasal hareketlerinde olup bitenleri çok da sistematik olmasını özen göstermeden sıraladım. Sanırım sözünü ettiğim huzursuzluk yaratan hareketlilik nitelemesi için bu kadarı yeter.

Buna HDP kurultayında pek çok BDP milletvekili (Yani HDP’ye geçmemiş milletvekilleri) salonda bulunduğu ancak Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş gibi ağır topların bulunmadığını ekleyebilirdim. Ama gerek duymuyorum. Çünkü onların tutumunun huzursuzluğun bir yansıması olup olmadığından emin değilim.

*    *    *

Kabul etmek gerekir ki Kürt siyasal hareketleri sahiden çok hareketli.  Bir huzursuzluk olduğu besbelli. Türkiye’de üç önemli seçimin ardarda geleceği bir dönemde bu huzursuzluğun bereketli bir sıçramaya ebelik edebileceğini gözardı etmemek gerek. Türkiye’deki öteki partilerde her şeyin ya kapalı kapılar ardından sürüp gittiği ya da tek adamların (Erdoğan, Bahçeli) iki dudaklarının arasında belirlendiği şu günlerde Kürt siyasal hareket(ler)i fıkır fıkır ve fokur fokur.

Bu huzursuzluğun nereye evrileceğini bilemeyiz. Ama göreceğiz.

Görünen o ki ya siyasetini bölgesel etkinlikler üstüne kurmaktan kurtulup Türkiye’nin sorunlarını Türk, Kürt elele çözmeyi hedefleyen bir harekete sıçramayı başaracak ya da…

Son cümlenin sonundaki “Ya da”nın devamı “bereketsiz bir huzursuzluk” demektir ki bundan hem Kürtler, hem Türkler yani bütün Türkiye zarar görür.

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"