24 Ocak 2013

Barış Kapısı Kapanırsa…

İstanbul’da, metroda tren bekliyorum. Bitişiğimde “normal yurdum insanı” iki arkadaş sıkı bir siyasal sohbette. Zorunlu kulak misafiriyim ama sohbet ilerledikçe iyi ki kulak misafiriyim

İstanbul’da, metroda tren bekliyorum. Bitişiğimde “normal yurdum insanı” iki arkadaş sıkı bir siyasal sohbette. Zorunlu kulak misafiriyim ama sohbet ilerledikçe iyi ki kulak misafiriyim.

- Bak abicim, adam uyanık. N’apıyor ? Çıkıyor televizyona Kürt partisini de, Kandil tepesini de baştan aşağıya sıvıyor. N’oluyor o zaman? Haaa, diyor vatandaş, Apo’ya da, Kürt partisine de posta koyuyor bizimki. Öyle boynunu büküp pazarlık yok… Sonra abicim, Ak partisinin adamlarını topluyor, ben yağıp gürlerken siz işi kotarın;  Apo emir versin dağda dolanan silahlılar çekip gitsin, af filan da çıkarırız. Terör biter. Siz işinizi yapın, ben milletin gazını alırım, diyor. Tamam mı ? Yani bu barış zamazingosu olacak arkadaş. Adamın eli mahkum. Silahlar patlarken seçime girer mi? Uyanık o. Seçime a-ha da barışı getirdim, silahları susturdum; daha ne istersiniz diye girecek…Tamam mı ?

Arkadaşı onayladı.

- Ulan oğlum şu aklını bir geceliğine bana ver de bu gece rahat uyuyayım…

…diyecektim. Demedim.

Zaten tren de geldi. Bindik. Sohbet sürdüyse de devamını dinleyemedim.

İyi kalpli, aşırı iyimser iki “normal yurdum insanı”nın aktardığım “ince” yorumları barışa susamışlığın kanıtı olarak yorumlanabilir.

Ama o kadar.

Onun ötesinde AKP’nin ve Hükümetin başının sahici bir barış istediğini düşünmek mümkün değil.

Salt Başbakanın o nobran, o kırıp döken, o sopayı aba altından değil üstünden gösteren dilinden dolayı değil. Ortada Ahmet Türk ile Ayla Akat’ın İmralı ziyaretiyle esmeye başlayan umutlu havayı besleyen yeni bir adım yok. Olumlu  bir adım yerine  dayatmacı, onur kırıcı, “Ben ne kadar verirsem o kadarına razı olacaksınız” diyen, “Kürt sorunu yok, terör sorunu” var gibi akıllara seza analizlerle  karşımıza çıkan bir Başbakan var.

Kürt sorunu olmasaydı, PKK neden ve nasıl bu ülkenin Kürtleri arasında böylesine bir destek ve dağa çıkacak genç insan kaynağı bulabilirdi? Dağa çıkanlar spor olsun diye mi oraya çıktılar ?

Kürt sorunu çözülmedikçe bu PKK’yı bitirseniz bir başka PKK’nın ortaya çıkacağını kestiremeyen bir siyasetçi  için “dar görüşlü” sözü pek masum kalır. Cuk oturan bir deyim var ama benim de mahkemelerde sürünmeye ve hele bu yargı sisteminde yüklüce tazminatlar ödemeye hiç ama hiç niyetim yok; zaten bizim T24’de onu  ödeyecek para da yok.

O yüzden…

*    *    *

Hemen herkesin dilinin ucunda olan ve fakat haklı bir ürküntüyle fazla, hatta hiç dile getirilmeyen bir gerçek var: Kürt siyasi hareketinin önündeki barış olanakları şu ya da bu biçimde tıkanırsa, Öcalan’ın etkin olabileceği bir “silahlara veda, siyasete devam” aşaması bir kerre daha yok edilirse ne olacak?

Koşulların olgunlaştığı ve barışçıl bir çözümün mümkün hale geldiği bu aşama da sonuçsuz kalırsa Kürtlere “Öyleyse şiddet kullanmaya devam” denmiş olmayacak mı ?

Bunun anlamı iç savaş benzeri bir kanlı dönemin kapısını aralamak değilse nedir?

Kimse devlet PKK’nın önünde diz çöksün, teslim bayrağını çeksin demiyor.

Ne güzel ki Kürtlerin de, dahası PKK’nin de böyle bir talebi yok. Tersine “Barışçıl çözüme ulaşılsın, silahlı mücadele yerine siyasal müzakere başlasın ve sonunda etnik vurgulardan uzak, eşit haklı yurttaşlık ilkesini açıkça benimsemiş bir Anayasa ile bu kanlı dönemi bitirelim” talebi Kürdüyle, Türküyle, kadını erkeğiyle, şehit askerin anasıyla, dağdaki genç kadın ve erkeklerin analarıyla bu ülkenin kahir çoğunluğunca benimseniyor.

Bunu görmek için dahi olmak gerekmez.

Ama vicdan gerekir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"