Biliyorum, biliyorum, tek tek sivrisineklerle uğraşarak sıtma mücadelesi olmaz; bataklığı kurutmak gerekir.
Türkiye'de her gün yaşadığımız tanık olduğumuz okuduğumuz, seyrettiğimiz rezaletleri, çamurlaşmış bilinçaltlarını dışa vuran sözleri, konuşmaları tek tek ele alıp eleştirmek, kınamak, yerin dibine batırmak sadece yazanı rahatlatır, yüreğini soğutur. Belki kimi okurlarda da benzer etkiyi yapar ama öylesi yazılar anlamlı ve önemli değildir.
Sorunların köküne, kaynağına inebilmek, derinlemesine çözümlemeler yapabilmek gerekir. Gazete yazısında beklenen de budur. Dilinin döndüğü, aklının erdiği, bilginin elverdiğince bunu yapmaya çalışırsın.
Gel gör ki…
Gel gör ki gün gelir öfken patlar, bir sivrisinek canını acıtır, öfkeni taşırır. Taşıyamazsın. Bilgisayar klavyesine dayak atar gibi vurarak yazıya yumulursun.
Şimdi olduğu gibi.
* * *
AKP yargısının ciddiye alınır bir gerekçe bulmaya bile çabalamadan hüküm kestiği, Adalet Bakanlığı'nın hapis cezasını daha da katlanılmaz kılma hesabıyla Diyarbakır'da "işlenen bir suçun" cezasının infazı için ülkenin öteki ucuna, Edirne cezaevine tıktığı Selahattin Demirtaş'ın çocuklarının ziyaretine izin verilmemesi üzerine, eşi Başak Demirtaş isyan etti. Korona tehlikesini gerekçe gösteren cezaevi yönetiminin çift taraflı camın ardından telefon benzeri bir aygıtla yapılabilecek bir görüşmeye bile izin vermediğini anlattı.
Haber sosyal medyada ve sahici gazetecilerin yazdığı, yönettiği dijital ve yazılı medyada yer aldı.
Yani duyuldu.
Duyulunca "Ak-Troller" ordusu kolları sıvadı, düzeyleri, kültürleri ve zekâları o kadarına elverdiğinden Selahattin Demirtaş'a, Başak Demirtaş'a küfürler yağdırdılar.
Keza beyinleri bacaklarının arasında yerleşmiş "errrkkkeekkk"ler de aynı koroya bir başka uçtan katıldılar.
Keza Türk milliyetçiliği batağında debelenen ve Kürt yurttaşlarımıza düşmanlığı her fırsatta göstermeyi görev bilenler de "en ağır nasıl hakaret edebilirim" yarışmasına katıldılar…
Yukarıda saydığım gruplardan hangisine girdiğini bilemeyen biri de Twitter'den böğürdü:
"Selo iti enikleriyle görüşemiyormuş. Bizim şehit çocuklarımız da babalarıyla görüşemiyor. Allah ya size verecek, ya bize."
Tweetin altındaki imza: Tamer Akkal. AKP Manisa Milletvekili.
Adamı tanıyoruz. Son seçimde İyi Parti'den milletvekili seçildi ama hesaplı bulmamış olacak ki Reis'e biat edip AKP'ye sığındı.
Bu tweet yayınlandığında kaçınılmaz tepkiler yükseldi. Yükselince de Tamer Akkal tweeti sildi; ardından da TBMM antetli, fiyakalı bir kağıda yazılmış bir açıklama yolladı:
"Bugün sabahın ilk saatlerinde resmi sosyal medya hesaplarımdan Selahattin Demirtaş ve ailesi hakkında yapılan paylaşım, şahsım tarafından yapılmamıştır; bir danışman arkadaşımızın hesapları karıştırarak yaptığı bir paylaşımdır."
Milletvekili Akkal bu açıklamanın yanısıra danışman hakkında 'gerekli işlemlerin yapıldığını' da kaydetti.
O işlemlerin ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Belki ağzına acı biber sürmüştür ya da kulağını çekmiştir ya da…
Geçiniz.
Benim merakım Manisalıların Meclis'e milletvekili olarak yolladığı bu zat bu kafadaki bir herifi danışman olarak seçmenin hesabını nasıl verecek?
Bitmedi…
Bu kafadaki birini partisine üye olarak alan AKP Reisi, "böyle bir danışman seçen" birini partisine aldığı için utanacak mı?
Ayrıca…
* * *
Yok… Ayrıca mayrıca derken ben hızla hakaret suçunu işleme sınırına geldim. O yüzden bu yazıyı burada noktalamak gerek.
Son söz: Eyyy milletvekili Tamer Akkal efendi, bana danışmanını söyle, sana kim ve ne olduğunu söyleyeyim…