30 Ağustos 2021

Ayranı yok içmeye, atlar gider Balkan’a…

Kaygı duyulmasını gerektiren bir gerçek var: Tayyip Erdoğan ve tayfası Türkiye Cumhuriyeti ile yetinmiyorlar, Osmanlı İmparatorluğunu yeniden ihya etmenin ve bütün İslam âleminin lideri olmanın hayalini görüyorlar. Osmanlıcada buna “ham hayal” denir. “Boş, abes, gerçekleşmesi ihtimali olmayan” demektir.

  

AKP Reisi ve Cumhurbaşkanlığı sistemimin Başkan’ı, büyük Türk büyüğü Recep Tayyip Erdoğan, 1992 -2000 yılları arasında paramparça olan Yugoslavya’nın en son kopan (2006) parçalarından, 680 bin nüfuslu “minik” ülke”  Karadağ Cumhuriyeti’ni ziyaret etti.

Eder.

Ziyaretin sonunda gelenek olduğu üzere iki ülkenin devlet başkanları birer konuşma yaptılar.

Yaparlar.

Tayyip Erdoğan da konuştu. Buyurun size o konuşmadan birçok komik, bir de çok anlamlı iki alıntı.

Önce komik olanı:

“…Biz tarihten gelen bir sorumluluğun mesuliyeti içerisindeyiz…”

Yine prompter yokmuş anlaşılan. Yoksa  sorumluluğun mesuliyeti gibi bir laf salatasını açıklamak mümkün mü? Mesuliyetin sorumluluğu ya da sorumluluğun mesuliyeti…

Haydi ben de komiklik yapayım: Meselanın örneği… Pederin babası… Validenin anası… Reisicumhur’un Cumhurbaşkanı… Ayakkabının pabucu…

Yeter herhalde.

Şimdi gelelim önemli ve anlamlı alıntıya.

“…Balkan ülkelerindeki sorumluluğumuzun ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Biz tarihten gelen bir sorumluluğun mesuliyeti içerisindeyiz…”

Ne anlaşılır bu cümlelerden?

Türkiye’nin balkan ülkelerinde sorumluluğu varmış ve bu sorumluluk tarihten geliyormuş.

Bu cümleyi aynen ya da mealen hatırlıyorum. Son yıllarda çok duydum, duyduk:

“… Bizim Suriye’de tarihten gelen mesuliyet sorumluluğumuz vardır…”

“… Bizim Libya’da tarihten gelen mesuliyet sorumluluğumuz vardır…”

“… Bizim Irak’ta tarihten gelen mesuliyet sorumluluğumuz vardır…”

*   *   *

Var mıdır gerçekten?

Mesela birer imparatorluk kurmuş İspanya ve Portekiz’in Güney ve Orta Amerika’nın irili ufaklı egemen devletlerine karşı sorumlulukları filan mı vardır?

Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nu kurmuş bugünün Avusturya’sının, Macaristan’ının, Moldova, Arnavutluk, Hırvatistan, Çekya, Slovenya, Arnavutluk, Bosna, Makedonya gibi birer egemen devlet olan ülkelere karşı sorumlulukları mı vardır?

İngiltere İmparatorluğunun? Fransa İmparatorluğunun? Rus (Çarlık) İmparatorluğu’nun, Japon İmparatorluğunun?

İmparatorluklar çağı 1. Dünya Savaşı’nın sonunda kesinlikle sona erdi. Onun yerine ulus-devletler çağı başladı.

Bu topraklar üstünde de 500 yıllık Osmanlı İmparatorluğu sona erdi ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

E peki Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Balkan ülkelerinin tümünde zamanında mutlak egemenlik kurmuş Osmanlı İmparatorluğu’ndan dolayı Türkiye’nin bu ülkelere karşı ne gibi ve neden bir sorumluluğu olsun?

Ama AKP Reisi’ni göre varmış?

Böyle bir sorumluluk açıklamasına doğal olarak gülünür.

Ama gülünmekten öte kaygı duyulmasını gerektiren bir gerçek var: Tayyip Erdoğan ve tayfası Türkiye Cumhuriyeti ile yetinmiyorlar, Osmanlı İmparatorluğunu yeniden ihya etmenin ve bütün İslam âleminin lideri olmanın hayalini görüyorlar.

Osmanlıcada buna “ham hayal denir. “Boş, abes, gerçekleşmesi ihtimali olmayan” demektir.

O ham hayal yüzünden Afganistan’ın Kabil Havalimanı’nı korumaya talip olundu. O ham hayal yüzünden Suriye dost iken düşmana dönüştü; topraklarında Türkiye’nin askeri birlikleri adeta kalıcı üsler kurdular; kasabalarına kaymakamlar atandı. Irak’la ara bozuldu. Çünkü Irak’ta da Türk Silahlı Kuvvetler Birlikleri var ve Irak egemen bir ülke olduğunu sürekli hatırlatmak zorunda kalıyor. Kendini Arap – İslam dünyasının lideri gören ve büyük ölçüde öyle kabul edilen Mısır Arap Cumhuriyeti Türkiye’ye o yüzden dirsek gösteriyor. Birleşik Arap Emirlikleri de keza…

Tayyip Erdoğan’ın Karadağ gezisinde ilan ettiği “sorumluluk mesuliyeti” yüzünden Balkan ülkeleri ile de benzer sorunlar yaşarsak kim şaşar?

Dahası…

Dahası karşımızda gırtlağa kadar borçlu, karmaşık Swap anlaşmaları ile kasasında borç döviz bulundurmaya çabalayan, yangınlarla boğuşanların kafasına çay paketi fırlatarak, Bozkurt ilçesindeki sel kurbanları için toplanan yardım paketlerinin Gerze’de adeta devlet eliyle yağmalanmasına yol açan bir iktidar ve onun Reisi var.

Şimdi birileri kalksa “Ayranı yok içmeye, atlayıp gitmiş Balkan’a” dese haksızlık mı etmiş olur?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"