Kızılcahamam’da tam takım toplanmış AKP’liler önünde yağıp gürledi ve “Açık net söylüyorum, ailesi ve yakınları görüşmek istediği sürece görüşmeye devam edebilirler, herhangi bir engel yoktur ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun" buyurdu.
Salonda, görevlerinin ona alkış tutmaktan ibaret olmadığını bilmesi gerekenlerden biri bile kalkıp, “Hayrola tutuklu ve hükümlülerin kimlerle görüşüp, kimlerle görüşemeyeceklerine ilişkin bir yasa çıktı da bizim haberimiz mi olmadı” diye sormadı. Alkışladı.
“Güneş kral” diye de anılan Fransa Kralı 14. Louis’in “Devlet benim” demesi anlaşılabilir. Kraldır, babadan oğula geçen ve ağzından çıkan kanun olabilen bir mutlak iktidarın sahibidir. “Devlet benim” derse bu anlaşılabilir ve ayakları yere basar.
Peki, anayasasında rejimin adının demokrasi olduğu yazan bir ülkenin seçilmiş ve yine bir seçimle indirilebilecek Başbakanı “Devlet benim. Benim ağzımdan çıkan kanundur” anlamına gelen bu sözleri ederse ne olur ?
Hiiiç!.. 2012’in sonuna doğru, iktidarının 10. yılını yaşayan AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan olur.
Yetinmedi, devam etti: “Bu ülkede on binlerce insanın ölümüne vesile olan bir terörist başına idam verilmiştir ama bu ülke, birilerinin, bazı malum yerlerin baskılarıyla idamı dahi kaldırmıştır...”.
Salonda, görevlerinin ona alkış tutmaktan ibaret olmadığını bilmesi gerekenlerden biri bile kalkıp, “Hayrola, AKP idam cezasının kaldırılmasını bazı malum yerlerin baskısı ile alınmış yanlış bir karar olduğunu parti politikası olarak benimsedi de bizim haberimiz mi olmadı” diye sormadı. Kendini çaktırmadan “Devlet benim” diyebilecek kadar büyük, yanılmaz, önemli sanan liderlerini alkışladı…
İmam Ankara’da böyle buyurunca cemaat Denizli’de ne yapması gerektiğini hemen anladı.
Denizli’de, Kürt illerinden birinde değil, Ege’nin derinliklerindeki varsıl ve çağdaş Denizli’de açlık grevindekilere dayanışmalarını göstermek için, üniversite kampusü içinde basın açıklaması denen yasal bir etkinlik düzenlemek isteyen öğrencilere önce üniversitenin özel güvenlik görevlileri saldırdı. Çıkan itiş kakışı fırsat bilen polis, öğrenci avına çıktı ve 91 öğrenciyi yakapaça sürükleyip gözaltına aldı.
Ertesi günü öğrencilerin hiçbir yasal temele dayanmadan gözaltına alınmalarına, demokratik haklarını kullanmalarına engel olunmasına itiraz etmek isteyenler bir protesto etkinliğei düzenlemek isteyince biber gazı tüpleri, robokop giysileri, copları ve silahlarıyla donanmış polis birlikleri Denizli’nin ana caddesinde “konuşlandı” ve bir demokratik hakkın kullanımına daha “Dağılın, yoksa zor kullanırız” tehdidi ile engel oldu.
Ben olup bitenin dolaysız tanığıyım. Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) ile Yeşiller Partisinin aydın destekli birleşme sürecinin halkalarından biri olarak düzenlenen bir toplantı için oradaydım.
Demokratik bir hakkın kullanımına engel olunmasını protesto etmek için demokratik haklarını kullanmak isteyenlerin devlet gücüyle nasıl engellendine tanık oldum ve neden ve ne hakla engellendiklerini de -yine- anlamadım, öğrenemedim…
Ankara’da imam konuşmuş “Devlet benim” demişti. Denizli’de valilik ve emniyet görevlileri “imam-cemaat” ikilisi üstüne kurulan halk deyişinin gereğini yerine getirmekteydi.