26 Ekim 2009

Ama O Sahiden Bir Kağıt Parçası...

İlk günışığına çıktığında içeriğini değil sahte olup olmadığını, altındaki imzanın sahiden Albay Çiçek’e ait olup olmadığını tartıştık.

Konumuz başlıktan belli: “İrticayla Mücadele Eylem Planı”.
İlk günışığına çıktığında içeriğini değil sahte olup olmadığını, altındaki imzanın sahiden Albay Çiçek’e ait olup olmadığını tartıştık. Öylesine bir gümbürtü kopmuştu ki “Peki bu eylem planında ne deniyor, ne öneriliyor, onu konuşsak” diyene “Sırası mı şimdi bu ayrıntının” diye kaş çatılıyordu... Merak edip “belge”nin içeriğini okuyanlar bile o sonu gelmez “Sahte mi, değil mi, imza ıslak mı, kuru mu” tartışmasının tozu dumanı arasında bunaldılar. Kimi meslektaşlar fotokopi aygıtını kullanarak komik belgeler üretip konuyu büsbütün sulandırdılar.
Sonra Genelkurmay Başkanı bütün haşmeti ve ardında sıralanmış iki, üç, dört yıldızlı generallerin ürkütücü görüntüsü eşliğinde konuştu: Bu bir kağıt parçasıdır...
Bir iki cılız itiraz dışında pek ses çıkmadı, çıkamadı. Albay Çiçek yıldırım hızıyla tahliye edildi ve konu küllenmeye terkedildi...
Ama birkaç gün önce beklenmedik bir gelişme yaşandı. Belgenin “ıslak imzalı” aslı ortaya çıktı. Böyle konularda yoğurdu üflemekle yetinmeyip ısıtan (hatta sık sık da konuyu arada kaynatan) Hürriyet gazetesi bile belgenin aslının bulunduğunu kesin bir dille belirtti. Genelkurmay’ın açıklaması ise belgenin örijinal olduğunun kanıtı oldu. Onların derdi artık belgenin sahte olup olmadığıyla değil, niye medyaya sızdırıldığıyla sınırlanmıştı...
Demek ki haftaya “İrticayla Mücadele Eylem Planı” tartışmalarıyla gireceğiz. “Dağdan indiler, Habur’dan girdiler, Avrupa’dan da gelecekler, Yeşilköy’e de inecekler, Silopi’den Diyarbakır’a bir türlü varamadılar” ekseninde yürüyen “Kürt açılımı” anlaşılan bir süre  gölgede kalacak...
İyi...
Belki bu defa belgenin içeriğini konuşup tartışabiliriz...
Bu yazı bu yönde bu adım...
*    *    *
Belgenin adından başlayalım: “İrticayla Mücadele Eylem Planı
İrtica Osmanlıca bir sözcük. Arı dilde karşılığı: Gericilik”. Osmanlının son döneminde dilimize girmiş ve Osmanlının son döneminde hızlanan “batılılaşma” akımlarına tarikatların, dini cemaatların ve dine yobazca sarılanların gösterdikleri tepki için kullanılmış. Yani terim “her türlü gericilik” anlamından kaymış “dinsel referanslı gericilik”le sınırlanmış.
Dini siyasal bir referans olarak  kullanan, bir ülkeyi ortaçağ karanlığına sürüklemeyi ve çağlar öncesinden kalmış Arap “bedevi” kabilelerin değerlerini benimsetmeyi hedeflemiş, demokrasilerin temelini oluşturan “İnsanların yaptığı ve her zaman değiştirilebilir” yasalar yerine tartışılamaz “göksel yasaları”n egemenliği için kolları sıvamış akımlara, hareketlere, örgütlere ve en önemlisi ideolojiye (=dünya görüşüne) karşı elbette mücadele etmek gerekir.
Ancak böylesine çetrefil, zor ve kapsamlı bir mücadele, üniformalı ya da üniformasız bürokratların ne görevidir ne de işi. Tapu Kadastro Genel Müdürü'nün “durumdan vazife çıkarıp” böyle bir plan yapması ile Albay Çiçek’in ya da bunu emirle yaptıysa ona emir verenlerin plan yapmaları arasında bir “yetki” farkı yoktur.
*    *    *
Gelelim bu ”eylem planının” içeriğine...
Neler öneriyor Albay Çiçek, ya da ona bu görevi veren komutanları?
Buyrun size Albay Çiçek imzalı “plan”dan irticayı yenmek üzere önerilen eylemlerden bir seçki:
● Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.
●İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG`ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.
●Yakalanan veya çözülen TSK personelinin bizim belirlediğimiz temalar doğrultusunda beyanda bulunmaları ve bu açıklamaların basında geniş yer bulması sağlanacaktır.
● Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında FG grubu hakkında bizim istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.
● Kurdoğlu cemaati vb. diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken FG grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda FG grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.
● PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak`ın kuzeyinde bulunan FG`cilere ait okul, dershane ve yurtlara eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.
*    *    *
Bu öneriler demeti ile sahiden “irtica” ile mücadele mi hedefleniyor yoksa irtica ile mücadele kılıfı altında başka bir hedef mi gözetiliyor?
İrtica ile böyle mücadele edilebilir mi ve böyle mücadele edilirse nereye varılır?
Bir daha vurgulayalım: Bu “eylem planı”nın sahici amacı sahiden irtica ile mücadele midir ? Eğer öyle ise bu plan sahiden de bir kağıt parçası olmanın ötesinde bir değer (Anlam değil: Değer) taşıyabilir mi?
Anlam”ına gelince...
Yarın...

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim

"
"