Bölünmez.
Niye bölünsün ki?
Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidardalar ve iktidarın nimetlerinden alabildiğine sebeplenmenin tadını aldılar.
Düne kadar Anadolu kent ve kasabalarında zahire, manifatura, züccaciye ticareti ile uğraşan ve usturubuyla tefecilik yapanlar (Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle, “Tefeci bezirgan” sermaye) bugün finans, sanayi ve özellikle inşaat (müteahhitlik) sektörlerinde atlarını dörtnala kaldırdılar. Avrupa Birliği’nin bütün bastırmalarına rağmen saydamlaştırılmayan İhale Yasası onlara devletin altın tepsisinde zengin olanak sunuyor.
Dahası, öteden beri finans, sanayi ve ticaret dünyasının kodamanları da tepetaklak filan gitmediler; tersine dimdik ayaktalar ve AKP iktidarından hiç de şikayetçi değiller. En çok, ellerinde medya araçları bulunanlar “araçlar”a çeki düzen verdiler; sivrileri kapının önüne koyup, sivrilikleri yumuşattılar ve kamu ihalesi kapma yarışında “yeniler”den hiç de geri filan kalmadılar. (Meraklısı HES ve diğer enerji ihalelerinde önde giden firmalara bakıversin)…
Yani AKP’nin sınıfsal temeli sağlam.
İdeolojik temeline ya da seçmen kitlesine gelince…
“4+4+4” adını takarak kamufle ettikleri uygulama ile din ağırlıklı, Sünni donatımlı eğitimi ilk ve orta öğretime kadar indirdiler. Çamlıca tepesine dikilecek görkemli cami ülkenin baş hedefleri içine girdi; bütün riskleri (çuvallama; gülünç düşme, uluslararası düzlemde yalıtlanma vb.) göze alıp Suriye politikasında ısrar ederek “Sünni kardeşliği”ni kanıtladılar ve pekiştirdiler. İslamın milliyetçi vurguları reddeden “ümmet” ilkesini kulak ardı edip Türk milliyetçiliğini iyiden iyiye öne çıkardılar.
Yani AKP’nin ideolojik temeli (tabanı) de sağlam.
* * *
O yüzden 30 Eylül’de toplanacak AKP kongresinde partinin A takımından pek çok ünlü ve ağır topun devre dışı kalacağı üstüne hesap kurup; Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma hesaplarının partiyi bölünme eşiğine getireceği tahminlerinin bence maddi temeli yok.
Yok Abdullah Gül devreye girecek, yok A takımı devre dışı kalmayı hazmetmeyecek hesaplarına bel bağlamak anlamlı değil.
Yine de parti içinde çatlak sesler çıkarsa, çatlak sesler yüksek çıkmaya başlarsa partinin hem sınıfsal temelinin, hem ideolojik temelinin ağır topları devreye girer. Büyük sermayenin –mütedeyyin ya da değil- kodamanları bir yandan, tarikatların (özellikle Nakşilerin) şeyhleri, post sahipleri bir yandan tarafları uzlaştırır, uzlaştıramadıklarını susturur, çatlak ses sahiplerine abdest tazeletir.
Eh buna CHP’nin kendi içinde sahiden demokratikleşmesi ve ülkenin demokratik güçleri arasında yerini almasının da -görünen o ki- akşamdan sabaha gerçekleşmeyeceğini ekleyin.
MHP’de “başarı”nın yakın bir seçimde barajın altına düşmemekten ibaret olduğunu da ekleyin.
* * *
Sözün özü: Ülkenin AKP hegemonyasından kurtuluşunu yine AKP içindeki bazı gelişmelere bağlayarak umutlu gelecek hesapları yapmanın temeli de yok, anlamı da yok, yakışığı da yok.
Sözünün özünün özü: Kolları sıvamaktan, AKP’nin karşısına geniş kitleleri, özellikle emekçi kitleleri ve karamsarlığa kapılmış aydınları kucaklayacak demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi, “her ne pahasına olursa olsun kalkınma” insansızlığına paçayı kaptırmayan bir muhalefet hareketi dikmekten öte yol da yok, çare de yok, umut da yok…
Zor mu dendi!
Evet, zor.
Kolay diyen mi olmuştu?