Sen çekip gideli 12 yıl, 12 uzun yıl geçmiş. Oysa o gün, o uğursuz gün benim ve bir çoğumuzun belleğinde daha dün gibi canlı ve yakıcı. O gün, o uğursuz akşamüstü boğazlarımızda düğümlenen hıçkırık, o gün bugündür hep aynı hıçkırık.
Biliyorsun, 11 yıldır her 19 Ocak'ta sana mektup yazıyorum. Hepsine cevap veriyorsun. Ben biliyorum. Sadece okurlar bilmiyor.
12 yıldır ilk kez sana "Yat yattığın yerde. Buraları berbat, buraları boğucu, buraları amansız" diyeceğim.
Bırakıp gittiğindeki arkadaşların, meslektaşların çoğunun artık köşesi kapatıldı; gazetesi, televizyonu satıldı. Büyük çoğunluğumuz artık ve sadece internet medyasında soluk alıp verebiliyor. (Şimdi "İnternet medyası da ne" diye sordun, biliyorum. Senin zamanında yoktu. Şimdi uzun sürer; başka bir gün uzun uzun anlatırım.)
Tanıdıklardan epey arkadaş içeride. Silivri'de kocaman bir cezaevi açıldı. Orada volta atıyorlar. Biliyor musun, şimdi aramızda olaydın büyük olasılıkla sen de F tipi bir hapishanede volta atıyor olacaktın. Dedim a, yat yattığın yerde...
Ancak şunu da bil. Dışarısı içerisinden çok farklı değil. Dört duvarı olmayan kocaman bir hapishanede yaşıyoruz. AKP'nin Reisi gazeteci satın almak gibi zahmetli bir yoldan vazgeçti. Onun yerine hemen hemen tüm medyayı satın aldı. Belli başlı gazeteler, TV kanalları artık sadece Reis'in ve AKP'nin düdüğünü çalıp borusu öttürüyorlar. Hani epey eskilerde Fransız bir reklamcının ünlü kitabı vardı: "Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin; o beni genelevde piyanist sanıyor". Bugünlerde bizim meslektaşların fırlama zekası o kitabın adına nazire yapıyorlar: "Anneme havuz medyasında gazeteci olduğumu söylemeyin, o beni..."
Agos mu ?
Korkma. O sapasağlam... Şimdilerde başında Yeto var. Yeto'yu bildin değil mi? Yetvart Danzigyan. Ekip de epey değişti. Huysuz Sarkis (Seropyan) zaten senin ardından çok beklememiş, çekip gitmişti. Gazetenin mutfağında kızlı oğlanlı gencecik çocuklar var. Kimi Ermeni, kimi Türk.
Laf aramızda senin zamanından daha iyi bir Agos çıkarıyorlar. Ama merak etme, bunu onlara söylemiyorum ve asla söylemeyeceğim. Her zaman dudağımın kenarına bir "beğenmezlik gülücüğü" yerleştirip konuşuyorum Yeto ile...
* * *
Hani sen buralarda iken Türkiye'yi AB'ye sokmak için kapıları zorlayan, "Bizi almazlarsa Kopenhag kriterlerinin adını değiştirir, Ankara kriterleri yapar yolumuza devam ederiz" diyen AKP Reisi vardı ya...
Hani Diyarbakır'a gidip "Biz milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık" diye gürleyen AKP Reisi vardı ya...
Hani Ermenistan'la diplomatik ilişkiler kuracağını ilan eden, 1915'le yüzleşileceğini söyleyen AKP Reisi vardı ya…
Hani "Komşularla sıfır sorun" diye kostaklanan AKP Reisi vardı ya...
Hani senin eve taziyeye gelip Rakel'e "Bu cinayetin Ankara labirentlerinde kaybolmasına asla müsaade etmeyeceğiz" diyen AKP Reisi vardı ya…
Hah işte, artık o AKP ve onun Reis'i yok.
Belki hiç olmadı da kendini öyleymiş gibi gösterdi, bilemem.
Bildiğim, o artık kesinlikle yok.
Artık AB ile ticarete alışverişe her zamanki gibi gönüllü ama AB'nin demokrasi standartlarına kesinlikle sırt çevirmiş bir AKP ve onun Reis'i var.
Artık Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına alan değil, başının tacı yapan, Kürtlere savaş açan ve bununla öğünen bir AKP ve onun Reis'i var.
Artık bırak 1915 ile yüzleşmeyi, İttihat Terakki zihniyetinin ve ideolojisinin bugünkü temsilcileri ile kolkola girmiş, omuz omuza vermiş bir AKP ve onun Reis'i var.
Artık iyi dostluk ilişkileri sürdürülen komşu sayısını neredeyse sıfıra indirmiş bir AKP ve onun Reis'i var.
12 yıl önce sana pusu kurup, arkandan sinsice yaklaşıp ensene mermi sıkan tetikçi ve suç ortaklarını önlemeyen, özendiren, destekleyen, koruyup kollayanları Ankara labirentlerinde kaybetmeyi hünerle başarmış bir AKP ve onun Reis'i var.
* * *
Zaten bildiklerini, bilmesen bile şaşmaz bir isabetle tahmin ettiklerini sana anlattım.
Boşver. Yat yattığın yerde.
Biz bugün 12 yıldır olduğu gibi öğleden sonra yine AGOS'un önünde toplanacağız.
Boğazlarımızda düğümlenmiş 12 yıllık bir hıçkırık ve yüreklerimizde dinmeyen sızı ile...
* * *
Şey...
Seni özledim.
Karakışın tam ortasındayız. Sarkis'i de alıp bir vapura atlayıp yine Kınalı'ya gitsek mi? Camları buğulanmış, içi görünmeyen meyhanede rakı içsek mi?
Scrkis masadaki mezelerden "topik"i beğenmese, "Kıvamını tutturamamışlar" diye homurdansa, biz sırf onu kızdırmak için "Topik nefis olmuş" diye bastırsak; sonra hep birlikte sebepsiz yere kahkahalar atsak. Gözlerden yaş gelmecesine gülsek, gülsek, gülsek...
Seni de, Sarkis'i de özledim...