15 Kasım 2020

Jill Biden, First Lady rolünü yeniden tanımlayacak

Joe Biden'ın "Büyük destekçim, en önemli danışmanım" demesi boşuna değil. 43 yıldır her dramatik süreci birlikte atlatıyorlar Jill ile...

Başkanlık seçimlerinde öne çıkan isimlerden biri de Biden'ın İtalyan asıllı eşi Jill oldu. Jill'in temsil ettiği 'İlk'lerden birisi de tam zamanlı çalışan ilk Başkan eşi olması. Lisans eğitimin ardından lisansüstü ve doktora yapmış bir üniversite öğretim görevlisi olan Jill Biden, 231 yıllık başkanlık tarihinde tam zamanlı çalışan ilk First Lady olacak.

Bizde de meslek sahibi tek Cumhurbaşkanı eşi Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Hanım olmuştu. Öğretmendi ve emekli olana kadar mesleğini icra etmişti. Emel Korutürk ise Güzel Sanatlar Akademisi'nden olmasına rağmen tablo satarak geçinemediği için "Çalışan" eş figürü değil, sanatçı, entelektüel eş figürü olmuştu.

Jill Biden, Sicilya kökenli bir aileden geliyor. ABD'de büyüse de babası Dominik kökenlerini asla unutturmuyor. Pazarları ailecek toplanıyorlar ve pirzolanın yanında mutlaka büyükannesinin spagettisi de oluyor.

ABD'ye dönersek; Pennsylvania Bulvarı 1600'den Washington DC'ye taşınmak Jill Biden için diğerleri kadar kolay olmayacak. Bu yüzden, "Hostess" başkan karısı figürünü baştan reddetti çünkü çalışmaya devam...

Obama döneminde 8 yıl Başkan Yardımcısı eşi olarak yer alırken de çalışmıştı Jill. Seçim Kampanyası sırasında da öğrencilerin ödevlerini düzeltmeye devam etmişti.

Northern Virginia Community College'in internet sitesinde "Zor bir öğretmen, sıkı çalışmaya hazırlanın." diye yazıyor O'nun için.

Kendisini tanımlarken "Öğretmek benim yaptığım şey değil, benim" diyor. Böylesine bir özdeşlik durumu yani.

Tüm bunlardan Jill Biden'ın asık suratlı biri olduğu anlamı çıkarılmasın. Aksine, güldürmeyi ve şakayı çok seviyor. Seçim Kampanyası videolarında da bu görülebiliyor zaten. Lisede yaptığı "Kabadayılıkları" anlatıyor evinin salonunda. Hatta 2003 yılında Demokrat Parti üst düzey yetkilileri Biden'ı ikna etmek için Delaware'deki eve gittiklerinde Jill'in üzerinde "Hayır" yazan bir bikini giydiği söyleniyor.

Her gün 8 kilometre koşuyor, ağırlık kaldırıyor. Bu halleri ile sıra dışı gözükse de ana söylemi standart Amerikalı: Aile, aşk ve bağlılık.

Kocası ile ilişkisini anlatırken "Aşk bizi dirençli kılıyor" diyor. Gerçekten de direnç veriyor ona. İkili 1975 yılında küçük çaplı bir partide tanışıyorlar, birbirlerinden hemen hoşlanıyorlar. Jill o yıllarda henüz üniversitede. Joe ise iki çocuklu dul bir adam.

Joe'nun Jill'i evlenmeye ikna etmesi için tam 5 kez teklif etmesi gerekiyor: "Çünkü bir kişiye değil, üç kişiye evet diyecektim. Çocuklar annelerini yeni kaybetmişlerdi, büyük bir dramdan çıkmışlardı. Emin olmalıydım. Bir ayrılık dramı daha kaldıramazlardı" diyor bunun sebebini anlatırken.

Bilindiği üzere Joe Biden, ilk eşini ve küçük kızını trafik kazasında kaybediyor. Sıkışan diğer çocuklarının arabadan çıkarılışını saatlerce izlemek zorunda kalıyor. Neyse, ikili evlenip mutlu bir yuva kuruyorlar. Bir de kızları oluyor ama Joe'yu bir dram daha bekliyor: 2015 yılında tek oğlu beyin tümöründen ölüyor.

Yani, Joe Biden'ın "Büyük destekçim, en önemli danışmanım" demesi boşuna değil. 43 yıldır her dramatik süreci birlikte atlatıyorlar Jill ile...

* * *


En sevdiğimiz kıyafet pamuklu pijama, en zevk aldığımız şey dizi seyretmek mi? Yoksa bana mı öyle geliyor? Hayat o kadar yorucu olmaya başladı ki, durmak, düşünmek gerektiğini anladı birçok insan. Dünya belki her zaman çok yorucuydu ama hiçbir zaman bu kadar kaotik ve anlaşılmaz değildi. Gerçekler yer değiştiriyor, emin olduğumuz her şey ve çok güvendiğimiz evimizin duvarları yıkılıyor...

Bilim, ilim, astroloji, spiritüel odaklar, Paris İklim Konferansı sonuçları... Bundan sonra belki de hep mikroplar ile yaşayacağımız gerçeği vs -her şey ama her şey 3. boyut denilen dünya kaosundan çıkıp layık olduğumuz üst düşünsel boyutlara ulaşmamız için... Bunun için ne gerekiyor? Kolektif insanlık bilincinin uyanması, küçüklüğümüzdeki gibi annelerin salçalı ekmek dağıtırken tüm çocuklara eşit muamele yapması, mülkiyet temelli yaşam anlayışımızı gözden geçirmek, müşteri olmayı reddetmek, korku ve öfke ile manipüle edilmeye izin vermemek, ağlayan hayvan dostlarımızın iç çekişlerini duyabilmek...

Bilinç bir enerji alanı bildiğiniz gibi ve biz yüz binlerce yıllık süregelen ortak bir tarihten yeni bir şeye doğru evriliyoruz. O yüzden, küçük ezber bozmalar bile önemli. Giderek büyükleri gelecek çünkü...

- Donatella Versace sonbahar koleksiyonunu birçok modacının aksine sanal ortamda ya da sokakta yapmadı. Bildiğimiz defile ortamında yaptı ama izleyici koltuklarına starları, bloggerları ya da zenginleri falan değil, giysileri diken elleri, işçileri oturttu bu kez... Bugüne kadar akla gelmeyeni yaptı yani. Şaşırdım, hiç beklemezdim. Şimdiye değin hiç sosyal meselelere dair söz de almamıştı. Versace'nin lüks simgesi olarak yaratıldığını düşünürsek şahane bir iş yaptı...

- Moda'ya zaten epeydir alaycı yaklaşılıyor. Emily In Paris'te karikatürize edilen Mösyö Cadault tiplemesine cevaben Emily'nin haykırışı: "Stilistlere saygı duymadığımızı mı sanıyorsunuz? Onlara o kadar tapıyoruz ki tüm birikimimizi aptal bir aksesuara harcayabiliyoruz. Bize ihtiyacınız var, bizim gibi basit sürtüklere."

- Moda demişken gelmiş geçmiş en önemli moda ikonlarından Audrey Hepburn'un belgeseli çekildi. Yönetmen Helena Coan ince çizgisi, yumuşak geçişleri, geometrik olmayan kıvrımlarıyla Audrey'i resmediyor... Ve belgeselde ünlü oyuncu için moda ve giysiler son derece geri planda kalıyor. Öne çıkan şey ise dans. Hepburn için klasik bale o kadar önemli ki belgeselde bu süreci üç ayrı profesyonel balerin canlandırıyor : Çocukluk ve gençlik yıllarını Londra Kraliyet balesinden iki balerin, Hollywood yıllarını ise La Scala'nın baş balerini.

- Papa Francis bizim buralarda pek haber niteliği taşımasa da Devlet Sekreteri tarafından soyuldu. Hem Vatikan kasası hem de kendi kişisel hesapları Kardinal Becciu tarafından boşaltıldı... 2,5 milyar Katolik için şok edici bir durum.

- Nijeryalı Wole Soyinka'nın İtalya'da yeni bir oyunu sahneleniyor. Kendisi malumunuz Nobel alan ilk siyahi adamdı. Bu vesile ile verdiği demeçte şöyle dedi: "George Bernard Shaw haklıydı, Alfred Nobel dinamiti icad ettiği için affedilebilir ama Nobel'i icad ettiği için affedilemez." Nobel'in önemli olduğu savı ile büyütülmüştük ama artık dalga geçeni daha çok...

-Sapiens çizgi roman oldu. Bu vesile ile Yuval Noah Harari Tel Aviv'de uzun bir söyleşi verdi. Saplantılı bir şekilde özel hayatına burun sokturmayan Harari'nin yanında bu kez aynı zamanda menajeri de olan eşi de hazır bulunmuş . Söyleme gerek var mı? Bir erkek.

Meditasyon yaptığını, vegan olduğunu, gay aktivizmi savunduğunu, Silikon Vadisi liderleri tarafından en çok aranan adamlardan biri olmasına rağmen akıllı telefon kullanmadığını da anlattığı söyleşide "2020'nin sembolü Zoom olacak, 50 yıl içinde şunu söyleyeceğiz: Epidemi ile insanlık hacklendi." diyor. Harari insanlığın uzun bir geleceği olamayacağını da sözlerine ekliyor: 1000 yılımız var ya da yok. Yüz binlerce yıllık geçmişimizi düşünürsek fiili geçmiş bir tür olacağız galiba, perdeee...

- Carlo Rovelli, Stephan Hawking'den sonra en rağbet gören fizikçi. Yeni bir kitabı çıktı. Helgoland'da istatistiğin mekaniğini anlatmayı amaçlıyor. Ve çok ipucu olabilecek bir şey söylüyor: "İşin sırrı detaylardan kurtulup problemin kalbini yakalamak." Hala detaylarda boğuluyoruz. Pandemi öncesi hayatımıza geri dönmek, müşteri olmak için yırtınıyoruz. Sahi, öz ne idi? Mavi Jeans'in sloganı mı?

- Kamala Harris adı artık gündemden düşmeyecek. (A'ya vurgu yapılarak söylememiz gerekiyormuş Kamala'yı.) Çokça yazıldığı üzere son derece kültürlü bir ortamdan geliyor. Stanford'da ekonomi profesörü baba, araştırmacı bilim insanı anne, büyükelçi büyükbaba falan... Çalıştığı ortamlarda ve siyasi tutumunda son derece "Şahin" kabul edilse de anne-baba eski birer aktivist radikaller. Kamala çocukluğunda yaşıtlarından farklı olarak Ralph Ellison, Carter Woodson, Du Bois gibi yasaklı yazarları okuyarak büyümüş. Kariyer yapmayı önceliğine alıp 50 yaşında avukat Douglas Emhoff ile evlenen Kamala'nın seveni var ama sevmeyeni daha çok.

Yazarın Diğer Yazıları

"Tutti Frutti"den Kızılcık Şerbeti'ne

Diğer her şey hayatın olağan seyrine uygunmuş gibi, laikçi görünümlü siyasal İslam propagandası pompalanıyor, diye isyan eden edene

Mazisi silinenlerin ülkesi olduk

Niyetim bıkmadan usanmadan yaşadığımız topraklarda insanların giderek sığınabilecekleri rutinlerinin, mekanlarının elinden alınmasına dem vurmak

Sahte dünya sahte gündem

Fran Lebowitz'in New York'un nasıl mahvolduğunu, kimliksizleştirildiğini ve gelmiş geçmiş bütün belediye başkanlarından ne kadar nefret ettiğini yazmasını çok sevdim. Mahvedilen tek yer İstanbul değil neyse ki, diye zevkle kaşınarak…