Dehşetli bir gündem sorunu yaşıyor, linçe doyamıyoruz. Her alanda linç, toplum sürekli 6-7 Eylül hezeyanlarında... Oyunculuğa yeni başlayan genç bir adam bir dizi 'görgüsüzlük' yaptı diye, 'karşılıklı çekim' yerine belki de bile isteye 'libido' sözcüğünü kullandı diye... Sonra zulalardan videolar çıktı, oralarda yaptığı seksüel iltifatlar yeni galeyan dalgaları yarattı... Oysa ellini sallasa 50'si durumu zaten var, ortada eylem de yok söz var...
Ve bu sözcükler üzerine ahlaki histeriye tutulup bir taş da ben atmazsam olmaz demeçlerine, tweet'lerine doyulamıyor. Oysa bu genç adamın hangi felsefecileri sevdiğini anlattığı söyleşileri var hiç ilgi çekmeyen, söyleşiyi belirleyen cevaplar kadar sorular da çünkü...
Bu piyasada sözcüklerin çok ötesine gidildiğini basın mensupları da sinema sektörü çalışanları da çok iyi bilir oysa...
Daha geçtiğimiz günlerde medya sitelerinden birinde alanında 'önemli' bir adamın kültür sanatçı kızlara yaptığı tacizler yazıldı ama değil linç, tepki bile gelmedi.
'İş insanı' gibi anlamsız bir kavramın arkasına sığınıp cinsiyetçi görünmeme çabasındaki yayın organları sevimli bir espriyi cinsiyetçi yapıştırması ile manşet yapabiliyor.
Esprisiz, tatsız, öfkeli ve samimiyetsiziz... O yüzden biraz pencereden dışarıya bakalım istedim, 'adamlar yapıyor bağlamında' değil, hava almak için:
- ABD'li tasarımcı Marc Jacobs ile Nirvana grubu mahkemelik oldu. Nirvana'dan Dave Grohl ve Kirst Novseliç, Jacops'un kullandığı siyah tişört üzerindeki sarı tebessümün 25 yıl önce ölen Curt Cobain'in 'Nevermind' albümünde kullandığını söyleyerek Jacos'u mahkemeye verdiler. Fotoğraflara baktığınızda aynı gözüküyor ama Jacobs'un savunması ilginç, "Her türlü esinlenmede ilk kimden esinlenildiğinin bulunması imkansız" diyor.
Her şeyin kopya ve tekrar olduğu bu dünyada öyle gerçek bir savunma ki hakimin bu 'sanatsal' yaklaşıma ne karar vereceği merakla bekleniyor.
- Beatles'ın 'Revolver'in kapak tasarımını yapan ünlü Alman grafiker Klaus Woorman Beatles üzerine ilk kez konuştu ve "Paul kibar, John mutsuz, George liderdi" dedi. Yoko Onu'nun sanılanın aksine John'u geliştirdiğini ve 'cadı' kabul edilse de grubun onun yüzünden dağılmadığını iddia etti.
- Gözden kaçmış olabilir, Pirelli'nin 2020 takvimi bir ideoloji içeriyor. Kitap formatında, 132 sayfalık 58 siyah beyaz fotoğraf... Emma Watson'dan, Kristenn Stewart, Claire Foy, İndya Moore'a, Romeo'su olmayan Juliette'ler... "Juliette'i ararken" ismiyle yayınlanan takvim-kitap 40 yıl önce Paris'e yerleşen İtalyan fotoğrafçı Paolo Roversi'nin eseri. Roversi bu sıradışı işinde kahramanlarının bedenlerini değil ruhlarını soyuyor, Pirelli çıplaklığa veda ederken güzellik değil gerçeklik çağını başlatıyor.
Roversi yaptığı işi anlatırken: "Juliette'nin öyküsü 3-4 gün içinde saf bir genç kızdan aşık bir kadına geçişin öyküsü ve bu kadın inandığı şey uğruna canını feda edebiliyor. Yani dinler ve kültürler ötesi evrensel bir durum. Artık evrensellik çağına geçtiğimize inandığım için bu öyküyü seçtim. Bir de her kadında Juliette'den bir şey olduğunu gördüm, kızımda onun saflığı var mesela. O yüzden Juliette'i aramaktan asla vazgeçmeyeceğim."
Eşcinsel hakları aktivisti İndya Moore ise Roversi'nin bu yaklaşımını "Zenciyim ama zenciye benzemiyorum, trans bireyim ama trans biriye benzemiyorum, Roversi trans bir Juliette seçerek tüm önyargılara meydan okuyor" diyerek övüyor.
- Londra'dan da bir haber "Hayatım gel, Hug Grant aşağıda seni bekliyor..." Filmleri ile görsel hafızamızın ebedi yerlerinden birine yerleşen Hug Grant bugünlerde kapı kapı dolaşıp "Ne pahasına olursa olsun Brexit 'e dur diyelim" diyormuş.
- John Malkoviç yeni bir dizi ile arz -ı endam edecek, Katoliklerin ruhani lideri Papa'yı canlandırdığı bu yeni dizi vesilesi ile konuşan Malkoviç ateist olduğunu da bu vesile ile açıklıyor.
- Siena'da Emmanuele Castrucci adlı bir felsefe profesörü twitter hesabından Hitler'i övüp faşizme övgüler yağdırıyor. Son attığı tweet'lerden birinde örneğin: "Hitler'i canavar olarak gösteriyorlar çünkü dünyanın asıl sahiplerinin nasıl canavar olduklarını gizlemek istiyorlar" diyor.
Castrucci'ye toplumsal muhalefet yükselir, işten atılması gerektiği savunulurken rektör bizim linç kültürümüze hiç uymayacak bir açıklama yaptı: "Castrucci bu görüşlerini kişisel alanında dile getiriyor, derslerinde değil. O yüzden okul ile ilişkinin kesilmesi söz konusu değildir" diye.
Linç yok yani, ne faşist hoca'ya, ne ateist Papa'ya, ne siyasi oyuncuya...