28 Mart 2015

Taşrada, geçmişin peşinde....

Tam bir başarı değilse de, görülebilecek ilginç bir film.

İÇİMDEKİ İNSAN     X  X  X

Yönetmen:  Aydın Sayman
Senaryo: Atay Sözer
Görüntü:  Eyüp Boz
Müzik: Can Atilla
Oyuncular: Vedat Erincin, Suavi Eren, Füsun Demirel, Rıza Sönmez, Menderes Samancılar, Macit Koper, Şebnem Bozoklu, Murat Karasu, Ahmet Yaşar, Seda Bozkurt, Seda Kızıltoprak, Melek Şahin, Timur Ölkebaş/ DE Yapımcılık

 

 

Yeşilçam’a hayli emek vermiş Aydın Sayman dostumuz, uzunca bir ayrılıktan sonra iddialı bir filmle dönüyor. Üstelik bir İrfan Yalçın uyarlamasıyla...

Yani 1970’lerde ün yapan, Pansiyon Huzur, Genelevde Yas, Fareyi Öldürmek gibi romanların yazarı İrfan Yalçın. Ki Genelevde Yas, bundan tam 30 yıl önce Sinan Çetin tarafından 14 Numara adıyla sinemalaştırılmıştı. Eski anılar!...

Bu film de yazarın Fareyi Öldürmek romanından uyarlanmış. Özetle tapu dairesinde çalışan Sabri adlı kendi halinde bir memurun giderek çıldırması ve büroda vahşi bir cinayet işlemesinin öyküsü.

Olaydan hemen önce, memleketi Sultandağı’na 30 yıl sonra dönüş yapan yaşlı Nuri beyi  tanırız. Yıllar önce sevdiği kızı terkedip büyük kente gitmiş, bir arsa satışı için geri gelmiştir. Eski dostları karşısına yaşlı adamlar olarak çıkar, o da zaman zaman geçmişe döner.

Bunlardan biri de Sabri’dir: sessiz sedasız, iyi yürekli, yardımsever, fedakar Sabri. Nasıl olmuştur da o şen-şakrak delikanlı bir katile dönüşmüştür? Nuri bey kendi geçmişiyle birlikte Sabri’ninkine de bir yolculuk yapar. Ve ortaya yalnız Sabri’nin değil, tüm bir arkadaş grubunun ve çevrelerindekilerin öyküsü çıkar.

Romanı hatırlamıyorum. Ama film için belli ölçüde başarılı denebilir. Herbiri bir başkişinin adını taşıyan 10’a yakın bölüme ayrılan, iyi seçilmiş oyuncularla sinemamızın kıyıda bucakta kalmış oyunculuk hazinesini hatırlatan, Batı tarzı bir psikolojik çözümleme, geçmişe bir bugünden bakma çabası.

Ama sanki daha iyi de olabilirdi. Öncelikle kimi karakterlerin gençlikleri ve yaşlılıkları arasında gereken uyum sağlanamamış. Örneğin Sabri’nin gençlik, hatta çocukluk yılları iyi de, aradaki bir dönemde sadece bir perukla gençleştirme çabası inandırıcı değil.

Ayni biçimde, o değişirken örneğin Hulusi, Ömer veya Şükran’da ciddi yaş sorunları var: sanki hep ayni kalıyorlar. Batı’da bu gibi ayrıntılar büyük özenle çözümlenirken, bizde hala sorun olması üzüntü verici.

Ama dediğim gibi, tüm o oyuncular galerisi harika oynuyor. Bir tek Macit Koper’in oynadığı Naci karakterini ben çözemedim. Belki dalgınlığıma geldi, bilemiyorum!...

Bu arada Sabri’nin çok okumasının bir suç gibi görülmesi ve eşinin Dostoyevski’nin Budala’sını okuduğu için ona budala muamelesi çekmesi de, bu ülkede zamanın yok edemediği tavırlar değil mi? Benzer biçimde, ilk başlarda, aç olup et çaldıkları için dövülmüş çocukların sergilenmesi de günümüze göz kırpan güzel bir bölüm.

Ayrıca doğanın ve köy mekanının kullanımı, Can Atilla’nın müziği ve Eyüp Boz’un görüntüleri de olumlu ögeler. Tam bir başarı değilse de, görülebilecek ilginç bir film.  

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

"
"