05 Şubat 2014

Rahat uyuyun, Gezi şehitleri!..

Gezi olaylarının genç kurbanları, bir kültür ve çevre sorunu vesilesiyle patlak veren toplumsal muhalefetin onurlu şehitleri.

Gezi olaylarının genç kurbanları, bir kültür ve çevre sorunu vesilesiyle patlak veren toplumsal muhalefetin onurlu şehitleri.

Artık rahat uyuyun. Hiç olmazsa boşuna ölmediniz, insan hayatı denen o en değerli varlığınız boşuna harcanmadı. Taksim’de başlayıp tüm yurda yayılan o ‘isyan günleri’nde hayatını veren o yedi genç insan, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Mustafa Sarı, İrfan Tuna, Medeni Yıldırım ve Ali İsmail Korkmaz... Ve hala komada olan, gözünü yitiren, nefes sistemi zedelenen, sağlığı bozulan sayısız Gezi gazisi...

En azından Gezi Parkı’nı kurtardınız, Taksim’i kurtardınız. Aslında elbette çok daha fazlasını da yaptınız. 12 yıllık bir iktidarın kirli dehlizlerine giden yola ışık tutulmasını sağladınız, sınırsız otoriteyi, temelsiz yetkiyi, her şeyi ben bilirim tavrını silkeleyip sarstınız. Ve demokratik protesto kültürümüzü çağdaş Batı standartlarına yükselttiniz.

Kaybettiğinizi sizlere geri verecek gücümüz yok. Ama en azından bir yerlerden gördüyseniz, siz de mutlu olmuşsunuzdur. İstanbul belediyesinin nihayet yaptırıp kamuoyuna açıkladığı yeni Taksim planı ile Gezi Parkı istediğiniz ve istediğimiz gibi korunmakla kalmıyor. Daha da genişliyor. Meydanın ortası yeşillenirken, Talimhane’nin önünde de bir ağaç kümesi oluşuyor. Parkın Cumhuriyet caddesine bakan yanı da düzenleniyor.

Ve belki bunlar kadar önemlisi, AKM korunuyor. Artık yarım yüzyılı aşan tarihiyle kendisi de kentin sanat geçmişiyle özdeşleşmiş bu güzel, sade çizgileri içinde soylu yapı da yıkılmaktan kurtuluyor. Ne mutluluk!..

Ama abicim, burası Türkiye!.. Elbette her şey birden şıp diye düzelecek değil. Bu haberle birlikte gelen bir diğerinde, Geziciler için açılan yeni bir davadan söz ediliyor. Anlaşılan o ‘büyük suç’,  kolay kolay bağışlanmayacak. Ve son çırpınışlarla, bir tür intikam duygusu peşinde koşulacak.

Öte yandan ise başbakan bulunduğu Almanya’dan sesleniyor ve ‘bıraksalardı ben oraya ne güzel bir Opera konduracaktım’ diyor. Her şeyi başlatan o temel kaygıyı, o ‘birkaç ağacı koruma’ içgüdüsünü ve meselenin Opera ya da AVM tercihi olmadığını hala anlamadığını bir kez daha göstererek...

Ama rahat olun. Bu saatten sonra hiç kimse, hiçbir güç Gezi’ye bina dikemez. Ve kentimizin ve ülkemizin yönetimi çağdaş kafalara geçtiği gün, oraya sizin adlarınızı da taşıyan bir anıt dikilir.   

Yazarın Diğer Yazıları

Aksiyon sinemasında çekici ve modern bir zirve

'Avcı Kraven'de pek uyum sağlamayan, karmaşık ve biraz zıt motifler olduğunu biliyorum. Ama belki bu filmin gücünü oluşturan asıl öge. Bunca tema içinde böylesine çekici bir filme ulaşmak... Kolay olabilir mi?

Son dönemin en büyük düş kırklığı getiren filmi

Her şeyin sonuç olarak bir özenti gibi durduğu "Hain"de, cesetler birbiri ardına geliyor. Sonu yok sanki... Sonunda bir tek başkan, yani Haldun Dormen sağ kalıyor. Acaba ona olan saygıdan mı dersiniz?

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

"
"