12 Temmuz 2014

Dev maymunlar insanlığa karşı

Filmin asıl temasında, farklı kimlikleri ve türleri yok etmek yerine ikna ederek, barış içinde birlikte yaşamayı denemek düşüncesi var.

MAYMUNLAR CEHENNEMİ: ŞAFAK VAKTİ
(Dawn of the Planet of the Apes)

Yönetmen: Matt Reeves
Senaryo: Rick Jaffa, Amanda Silver, Mark Bomback
Görüntü: Michael Seresin
Müzik: Michael Giaccino
Oyuncular: Jason Clarke, Gary Oldman, Andy Serkis, Keri Russell, Toby Kebbell, Kodi Smit-MacPhee, Kirk Acevedo, Judy Greer/ Fox filmi, 2014 

1968 yılında çekilen ilk The Planet of the Apes- Maymunlar Cehennemi filminin uyandırdığı heyecanı dün gibi hatırlarım... Fransız yazarı Pierre Boule’un son derece ilginç romanından yapılan, Franklin Schaffner’in yönettiği ve Charlton Heston’un oynadığı bu ilk film, gerek artık insanların değil, sadece maymunların var olduğu bilinmeyen bir gezegeni ustaca canlandırması, gerekse finalindeki o müthiş ve yıllarca unutulmayan sürprizle, bilim-kurgu türüne katıksız bir başyapıt armağan ediyordu.

Ve ardından tam dört devam filmi, bir TV dizisi ve bir canlandırma dizisi geldi. 2001 yılında yeniden ayni konuya dönen yeni Planet of the Apes ise, kameranın ardındaki Tim Burton’a ve artık son derece gelişmiş özel efekt yağmuruna karşın, ilk filmlerin düzeyine ulaşamadı.

Sonra, 2011’de Maymunlar Cehennemi- Başlangıç geldi. Kameranın ardında Rupert Wyatt adlı bir yönetmen, senaryoda yepyeni isimler, başrollerde ise genç oyuncular vardı. En önemlisi, konu tümüyle değişiyor ve bilim uğruna yapılan araştırmalarda süper-zekaya kavuşan bir dev maymunun başlattığı isyanın öyküsü anlatılıyordu. Maymunların o üstün zekalı lideri Sezar’ı da Andy Serkis canlandırıyordu.

Yani, kimselerin tanımadığı ve yüzünü bilmediği, ama aslında son dönemin en popüler oyuncularından biri. Nasıl olmasın ki, tüm o unutulmaz Yüzüklerin Efendisi serisinin ve en son Hobbitt filminin olmazsa olmaz karakteri Gollum, onun oyunculuğuyla şekil bulmuştu,

Bu yeni film, o 2011 yapımının sularında dolaşıyor. Yine araştırmalar sonunda ortaya hiç bilinmeyen Simian Gribi adlı bir virüs çıkmıştır. Ve salgına dönüşerek milyonlarca kişinin ölümüne yol açmış, dünyanın insan nüfusu hayli azalmıştır. Ama bu arada maymun türü hızla çoğalmakta ve  üstün bir zekâya ulaşmaktadır. Hatta konuşmayı bile becermektedir: ya işaretle, ya da temel sözcükleri (elbette İngilizce olarak!) ağzında yuvarlamak suretiyle...

Ve artık maymunların egemenliği yaklaşmaktadır. ABD’nin San Fransisco kenti, yine önceki filmden gelen Sezar yönetimindeki dev maymunlarla bir insan grubunun sonsal savaşımına sahne olacaktır.

Film aslında fena değil. Andy Sarkis yine Sezar rolünde. Karşısında belki dünyanın en çirkin maymunu olmakla kalmayıp en iğrenç yaratığı olmaya aday gözüken Koba var (Toby Kebbell). Küremizin değişik yerlerindeki hayatta kalmış gruplardan birine başkanlık eden Dreyfus (Gary Oldman) ve yanındaki iyi aile babası, bilim insanı Malcolm (Jason Clarke) var.

Ve giderek çekişme başlar. Eski bir santrali yeniden hayata geçirerek insanlığı ışığa kavuşturmak isteyen Dreyfus ve arkadaşları, o yöreyi yuva bellemiş  kalabalık bir goril sürüsüyle baş etmek zorundadır. Bu savaşımda gerek insanlar, gerekse maymunlar arasında, o değişmez çelişki baş gösterir: karşı tarafı ikna ederek, iyi niyetlerine inandırarak barış içinde birlikte yaşamak. Ya da karşı tarafı tam bir katliama uğratarak ve türünü yeryüzünden silerek yenmek... 

Özel efektler, dediğim gibi üstün düzeyde. Böylece maymunlar cephesi tam bir kimlik kazanıp karaktere dönüşme şansına erişiyor. Öte yandan, filmin asıl teması olarak ortaya çıkan, farklı kimlikleri ve türleri yok etmek (veya yok saymak) yerine ikna ederek, barış içinde birlikte yaşamayı denemek düşüncesi var.

Ki tarih boyunca, özellikle de günümüzde insanları kimi özellikleriyle ha bire bölmeye, öteki saymaya, giderek düşman görmeye eğilimli siyasetlerin ve siyasetçilerin ezici varlığı, bu ana mesajı daha da önemli kılıyor.

Ne var ki bu mesajın altı fazla çiziliyor, dozu tırmanarak artıyor. Ve o yaşamsal bildiri, beklenmedik biçimde yorucu oluyor. Böylece film, o ilk filmlerin  kendine özgü soyluluğuna ve özgün yaratıcılığına erişemiyor. Ne yapalım, yeniden çevrimlerin böyle bir kaderi var!..

Yazarın Diğer Yazıları

Kadın özgürlüğüne adanmış çok özgün bir komedi

Mukadderat; bir yandan yalnız bizde değil, tüm dünyada da var olan aile kurumunun miras denen olayla boğuşmasını ele alır. Öte yandan bu yaşlanmayı kabul etmeyen bir kadının portresidir

Belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi

Tümüyle sadizm ve sado-mazoşizm duygusu sinmiş "Barda 2", belki tüm zamanların en kanlı Türk filmi olmaya adaydır. Bu kıyımdan kurtulan pek azdır. Böyle bir filmin bir kadının elinden çıkması kendi başına bir olaydır bence...

Bir sinema tutkulusunun ölümü ve düşündürdükleri

Ölüm ilanlarının dışında ne yazılı basında ne de TV’lerin kültür saatlerinde hiç anılmadı. Oysa kapsayıcı bir bakışla, bugün Yeşilçam öncesi, kendisi ve sonrasındaki onca filmin önemli bir bölümü, bugün Sami Şekeroğlu sayesinde bizim olmuştu

"
"