Daha önce de yazacaktım, ama araya bir Paris yolculuğu girince gecikti. Yapı-Kredi Bankası’nın Beyoğlu- Galatasaray’daki galerisinde açtığı İşte Benim- Zeki Müren Sergisi’ni mutlaka görün. (Üstelik Ocak sonuna dek uzatıldı).
Bu görkemli sergi yalnızca Türkiye’nin yetiştirdiği en özgün, yaratıcı ve eksantrik sanatçılardan birinin kişisel tarihini vermekle kalmıyor. Ayni zamanda, bu ülkenin kabaca 50’lerin başından 80’lerin ortalarına yaşadığı büyük serüvene ve toplumsal gelişime de ışık tutuyor.
1931 yılında doğup 1996’da vefat eden ‘uzaydan gelen prens’in Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı’na bıraktığı tüm eşyası taranarak yaratılmış sergi, enfes bir kitapla da destekleniyor. Üstelik gayet ucuz: Mutlaka edinin!..
Böylece yüzlerce resim, belge, afiş, dergi kapağı, kendi elinden çıkma desen ve kostüm tasarıları bir araya geliyor, anılar uçuşuyor, en ünlü sahne, plak ve perde yıldızlarımız karşımızda beliriyor. Tek bir adamın bunca şeyi yaratır ve hala dillerden düşmeyen şarkıları besteleyip söylerken, ortak bir belleği nasıl oluşturduğu da ortaya çıkıyor.
Dahası, temelde ‘mutaassıp’ bir toplumda, onun hoşgörü denen ve günümüzde ne yazık ki uçup giden o nadir kuşu nasıl yaratıp beslediği de görülüyor. O popüler kültür maskesi, aslında, bizlere insanları oldukları gibi, yaratıldıkları gibi kabul edip sevmemiz konusunda da bir büyük ders değil mi?
Sergi ayrıca beni kişisel açıdan da çok ilgilendirdi. Öncelikle, yakın zamanda çıkan 100 Yılın 100 Türk Filmi kitabıma onun Beklenen Şarkı filmini de almış ve yeniden izleyip yazdığım uzun yazıda, Müren fenomenine kendimce eğilmeye çalışmıştım. O sayfaların da bu sergide yer almasını dilerdim.
Bu yoktu, ama onun yerine tam bir sürpriz vardı. Vaktiyle Varlık Yayınları’ndan çıkan Sinemayı Sanat Yapanlar kitabımı ona 1989’da, ‘çok eski bir dosta sevgilerle’ diye imzalamışım, vitrinde o sayfası açık duruyor!..
Ve ben geçmişe dönüp hatırlıyorum: 1960’larda Ege’de askerliğimi yaparken zaman zaman hafta sonları indiğim Büyük Efes otelinde onunla tanışmamızı... Sonra ben evlenip 4. Levent’te oturmaya başlayınca, hemen arkamızdaki Akağaç sokakta oturan Müren’le yeniden karşılaşmamızı, o kitabımı evine uğrayıp bırakmamı...Ve Mehmetçik Vakfı’ndaki eşya arasından çıkan kitabın da buraya gelmesini...
Yapı-Kredi’de şimdi bir tarih yatıyor. “Ben yaralı bir kuşum/ Kimsesizim berduşum”, “Ben soytarı değilim”, “Mini ve maksi etek giyme nedenim” vb. deyişleriyle bir toplumu değiştiren bir adamın öyküsü. Kaçırmayın...
Sinemalarda reklam süresi
Sinema seyircimiz yakınmış: reklamlar çok uzun diye... Kimi salonlarda yarım saati aşıp 40 dakikaya kadar çıkıyormuş. Yenilir yutulur şey mi?
Paris’te dikkat ettim: film öncesi reklamlar, araya fragmanlar da konarak, en çok 20 dakika sürüyor. Ve pekala izleniyor. Fazlası gerçekten sabır taşırabilir. Ve bu süre de girişte kesin olarak belirtiliyor.
Reklamlar tüm dünyada salonların vazgeçilemez bir gelir kaynağı. Ama bir orta yol, bir makul süre saptanmalı. Ve seyircisini çok ciddi biçimde arttırıp 2014’ü 60 milyon seyirciye yaklaşarak kapatacak gibi gözüken sinema sektörümüz, onu küstürüp kaçırma riskini almamalı. Çok zor mu bu?
Paris’in ışıkları, İstanbul’un ışıkları
Paris, malum, bir Işık-Şehir’dir. Ama bu yıl bana çok da öyle gözükmedi. Gerçi Eiffel veya Chamsp-Elyseesyine görkemli biçimde aydınlatılmıştı, ama birçok semt, bulvar ve sokak hayli sönüktü. Konuştuğum Fransızlar bunu ekonomik sıkıntıya ve özellikle belediyenin borç içinde olmasına bağladılar.
Ondan sonra İstanbul bana hiç de karanlık gözükmedi. Herşey görece olduğu için!.. Sarıgül’le birlikte Nişantaşı’nın o rüya gibi aydınlatılmasının tarih olduğu anlaşılıyor. Onun yeriniyse, anlaşılan Beşiktaş belediyesininin girişimiyle Etiler-Ulus alacak.
Benim semtim olduğu için, ancak sevinebilirim. Ama ya Akmerkez ne olacak? Öylesine uzun zamandır süregelen ve tüm cepheleri bitmeyen bir inşaat manzarası taşıyan bu ünlü AVM’miz ne zaman hayata dönecek? Eminim, yapılması bile bu kadar sürmemiştir!..
Ve işte yılbaşı geldi-geliyor...Acaba projenin tam göbeğinde yer alan Akmerkez hazır olacak mı? İşte biz İstanbullular için küçük, ama ilginç bir muamma!..
|