Beşiktaş ile Türkiye’nin içinde bulunduğu durum birebir örtüşüyor. Hukuk var ama yok, demokrasi var ama yok, düşünce özgürlüğü var ama yok! Beşiktaş’ın da forveti var ama yok, kanatları var ama yok, merkez oyuncuları var ama yok, libero ile stoperi var ama yok! Ayrıca her ikisinde de kasa tamtakır. Bu yokluk içinde Norveçli teknik direktör Ole Gunnar Solskjaer ne yapsın?
Sezonu çoktan kapatan Beşiktaş artık ‘prosedür’ maçları oynuyor, İzmir’deki Göztepe karşılaşması da bunlardan birisiydi. Aslında oyuna kötü başlamadılar Rafa Silva ile de golü erken bulup nefes aldılar. Beşiktaş formasıyla sahada yer alan futbolculara göz attığımızda hemen hemen hepsinin ‘var olma’ mücadelesi içinde olduğunu gördük. Mustafa Hekimoğlu dışında aksayan çok fazla oyuncu olmadı ilk yarıda. Mustafa’nın da hakkını yememek gerekli zira ayağından geldiğince çabaladı ve golün başlangıcını sağlayan topu çaldı. İzmir’deki maçın ikinci yarısında ise rüzgar tersine dönüverdi. Ev sahibi Göztepe oyunun kontrolünü eline geçirdi ve İsmail Köybaşı attığı ‘nefis’ golle skorda eşitliği sağladı. Beşiktaş’taki oyuncu değişiklikleri ise Semih Kılıçsoy dışında ‘trajikomik’ oluverdi. Salih Uçan ile Tayyip Sanuç skora katkı sağlar ancak amatör ligde. Karşılaşma 1-1 eşitlikte sona erdi ve Beşiktaşlılar haklı olarak ekran başında söylenip, durdu. Ama…
Norveçli teknik direktör Ole Gunnar Solskjaer’ı eleştirmek ve yermek yüksek oranda ‘akıl tutulması’ içerir. Adam iki ayda Ahmet Nur Çebi’nin 4 yılda transferde yaptığı hataları çözecek ardından Hasan Arat’ın 10 ayda bıraktıkları ile uğraşacak. Bu da yetmeyecek Samet Aybaba’nın keyfi kararıyla önce kadro dışı bırakılan sonrasında da gönderilen futbolcuların yokluğunun sorumluluğunu üstlenecek. Oldu canım başka? Ole Gunnar Solskjaer ‘radikal’ kararlar verme yetisine sahip ileri görüşlü ve deneyimli bir isim. İzmir’de Joao Mario ile Ciro Immobile’yi oyuna sokmayarak bunu net şekilde ortaya koydu. Bunun yanında attığı ‘nefis’ gol nedeniyle İsmail Köybaşı’nı kutladı. Spor, skor tabelasında yazandan ibaret değil…
Bir de yönetimi eleştirenler var. Sevgili Beşiktaşlılar, Serdal Adalı’dan nasıl sihir bekliyorsunuz? Fikret Orman’ın, Ahmet Nur Çebi’nin, Hasan Arat’ın bıraktığı enkazı sihirli değneği ile mi çözecek? Serdal Adalı ve yönetimini eleştirenler ya bu ülkede yaşamıyorlar ya da ‘piyasa’ olarak tanımlanan ekonomi çarkının dönüşünden bihaberler. Tüm bunlara karşın Beşiktaş İzmir’den üç puanla dönebilir miydi? Elbette dönebilirdi ama bunu için önce birbirine kenetlenmiş futbolcu topluluğuna gereksinimiz var, sonrasında da camiaya. Divan başkanı eski başkana milyonlar önünde ‘hırsız pezevenk’ diyerek yumruk atacak sonra siz kalkıp takımdan başarı bekleyeceksiniz. Hadi oradan...
Hepiniz birer ‘hiçtiniz’; adınızı, sanınızı Beşiktaş’ı kullanarak duyurdunuz, yetmedi içinizden birileri karambolde cebini doldurdu! Beşiktaş’ın gerçek sahipleri, yaz-kış demeden tribünlerde takımını çıkarsız destekleyen taraftarıdır ve unutmayın Beşiktaş Halkın Takımıdır…