Hep siyaset yazacak değiliz ya bu kez de kültürden yazalım...
Ermeni müziği kendine Türkye'de piyasasında yıllarca sadece Kalan Müzik'te ifade imkanı buldu. Son yılların kültürel çeşitlilik ve multi-kulti satış teknikleri olmadan önce Ermenice dinlemek isteyenlerin tek bir adresi vardı, o da İMÇ blokları.
İlk kasetlerin yayınlandığını hatırlıyorum. Armenia diye bir albüm var elimizde. Bir de Kınar. O kadar az ki birbirimize çekip gönderiyoruz. Daha Türkiye'de Ermenice müzik albümü satılabileceğinden bile emin değiliz. Kardeş Türküler albümleri çıkmamış daha, sadece konserlerde duyuyoruz şarkıları. Dolayısı ile de sık sık kendimizi Boğaziçi Üniversitesi salonlarında buluyoruz...
Şimdi elimde yine yeni bir albüm var. Adı Yerkaran. Çıkalı bir hafta olmuş ama Beyoğlu'ndaki müzik marketlerde (ki bir elin parmakları kadar kalmışlar) yok satıyor.
Bir sonraki siparişleri geçmişler bile.
Yerkaran bir Gomidas projesi.
Birçoklarınızın belki de bugüne kadar hiç duymadığı bu ismi,Gomidas'ı, Burcu Yıldız, Ari Hergel ve Saro Usta bir kitap-albüm ile Türkiye'ye tanıtmayı hedefliyor.
Ermeni bir derlemeci olan Kütahya doğumlu Gomidas'ı tanımayanlar var ise şimdi tam zamanı.
Osmanlı'da ve Ermeniler arasında çok sesli müziğin temellerini atan. Türkiye'yi 1900'lerin başında yurtdışındaki birçok müzik konferanslarında tanıtan Gomidas'ın hayatından kısa bir kesiti yorumlayarak sunmaya çalışacağım...
Gomidas'ın asıl ismi Soğomon Soğomonyan.
1893'te Ermenistan'daki okuldan mezun olduğunda kendisine 7. yüzyılın önemli ozanı Gomidas'ın adı verilmiş.
Gomidas veya asıl adıyla Kevork oğlu Soğomon Soğomonyan, 26 Eylül 1869’da, Kütahya'da doğdu.
Babası Kevork Soğomonyan, kunduracıydı.
Halıcılık yapan annesi Takuhi de babası da müziğe yetenekliydi.
Soğomon Soğomonyan bir röportajda ailesini şöyle anlatıyor:
“Ailemizde herkesin sesi güzeldi. Babam tanınmış bir tar sanatçısı, amcam ise saz sanatçısıydı. Babam Kevork ve amcam Harutyun Soğomonyan bizim şehrin kilisesinde hayatlarının sonuna kadar okuyuculuk yaptılar. Annem ve babamın Türkçe bestelediği şarkılar halen şehrimizde söyleniyorlar. Bu şarkıların bir kısmını 1893’te Kütahya'ya ziyaretim sırasında yazıp kaydettim.”
Gomidas sadece Ermenice şarkıları değil, duyduğu Kürtçe, Türkçe ezgileri de not alıyordu. Hatta bir ezan bile derledi.
Ermenice konuşamam ama şarkı söylerim
1881 yılında Kütahyalı rahip K. Tertsagyan onu güzel sesi sebebiyle episkopos olması için Eçmiadzin’e gönderdi.
Tertsagyan, 20 yetim arasından 12 yaşındaki Soğomon’u seçmişti.
Bir rivayete göre Soğomon seçimler sırasında, Katolikos IV. Kevork’un huzuruna çıktığında “Ermenice konuşamıyorum, isterseniz şarkı söylerim” demiş. Ve o güzel soprano sesiyle tek kelimesini bile anlamadığı Ermenice bir ilahi okumuş. Makamları ve sesleri öyle güzel verebilmiş ki 12 yaşındaki Soğomon'u hemen okula kabul etmişler.
Gençlik yıllarında hem klasik hem de dini müzikte bir devrimciydi Gomidas.
Eçmiadzin'deyken Ermenistan'ın Vağarşabat bölgesindeki Yezidilerin şarkılarını derlemek için köyleri geziyordu.
Dini müzik üzerine çalışmaları o döneme göre fazla gelmişti dinadamlarına.
Ermenistan'dan uzaklaşmak istedi.
Önce dönemin sanat merkezi Tiflis'e ardından da İstanbul'a geldi.
İstanbul'daki Ermeni toplumunun kendisini anlayacağını düşünüyordu.
Burada bir koro kurdu.
Koroya 17. yüzyılda kendi atalarının yaşadığı bölgenin ismini, Kusan adını koydu.
Müzik bilgisi ve eserleriyle o kadar ünlü olmuştu ki yurtdışından burslar alıyor, müzikolog olarak Avrupadaki konferanslarda tebliğler veriyordu.
Korosu ile katıldığı konserlerde Ermenice müzik ile Kürtçe ve Türkçe müziği karşılaştırmalarla anlatıyordu...
Profesör Richard Schmidt’in Gomidas için “Her nota için kanını dökmeye hazır fanatik bir doğuludur” diyor.
“… sayenizde bizden bu kadar uzak vatanınızın gelişmiş kültürünü yakından tanıdık. Hüneriniz ve konferanslarınızda seslendirdiğiniz şarkılar bizi hayretlere düşürdü ve hatıralarımızda hiç silinmeyecek izler bıraktı” diyordu Dr. Max Zayfert.
Ruhu tehcirden dönemedi
Bunun gibi kitaplara sığmayacak kadar bilgi var Gomidas hakkında.
1915 geldiğinde İstanbul'dan tehcire gönderilen isimler arasındaydı Gomidas.
Bir trene koyuldu ve İstanbul'da yaşamakta olduğu evden uzaklaştırıldı.
Bir rivayete göre Türk Ocaklarında verdiği konserler çok beğeniliyordu Gomidas'ın.
Halide Edip'in girişimleriyle Çankırı'dan geri döndürülebildi, öldürülmeden önce...
Gomidas'ın bedeni İstanbul'a döndü ama ruhu hep Çankırı'da kaldı.
1916'da İstanbul'da Pangaltı Caddesi'ndeki evine döndüğünde evi darmaduman edilmişti. Çalışmaları yok olmuştu. İstanbul'a bir konservatuar kurmak için gelmişti oysa ki Eçmiadzin'den.
Şimdi ise elinde piyanosundan başka hiçbir şeyi kalmamıştı.
Hep yanında taşıdığı söylenen kavalı da artık yanında durmuyordu.
Gomidas döndükten tek bir nota bile yazamadı...
Bir komşusu dönüşünü şöyle anlatıyor:
“Anneme, 'Anne Gomidas döndü gidelim ziyaret edelim dedim' ilk geldiği gün.
'yok dedi yeni geldi rahatsız etmeyelim, bekleyelim başka zaman gideriz'
Gece saatlerinde etraf taraftaki binalarda yaşayan bizler Gomidas'ın çığlıklarıyla uyandık.
Gomidas evinin arkasındaki kuyuya yarı beline kadar sarkmış. Çankırı'da kaybettiği arkadaşlarına sesleniyor:
-Elnizi verin çekeyim...
-Elinizi verin çekeyim”
Gomidas tehcir dönüşünde akıl sağlığından şüphe edenler tarafından önce Şişli'deki Fransız Lape Hastanesi'ne ardından da Paris'te tedaviye gönderildi. Ermenistan'daki müzikologların verdiği bilgiye göre kendisine “travma sonrası stres bozukluğu” teşhisi konmuştu.
Gomidas 22 Ekim 1935'te Paris'te hayata gözlerini yumdu...
Büyük ve güçlü Türkiye vaatlerinin verildiği şu seçim öncesi günlerde, bu koca derleyicinin hiçbir anıtının, müzesinin ya da konservatuarının olamadığını tekrar hatırlamak gerek.
Kütahya'daki Ermeni mahallesi şimdi yıkık dökük.
Konser verdiği söylenen yer ise duvarları sıvalı bir düğün salonu.
Müzik yazalım dedik yine siyasete girdik.
Ama ne yaparsınız.
Gomidas'ı anlatırken soykırımı anlatmamak.
Soykırımın Ermeniler kadar Türklere de zarar verdiğini söylememek olmazdı.
Belki bugün Anadoluda bilmediğimiz birçok türkü de Gomidas'ın tarumar olan evi ve zihni ile kayboldu gitti...