26 Mayıs 2021

Sistem neden dikiş tutmuyor?

"Politikacılar ile bebek bezleri arasındaki benzerlik, aynı nedenden dolayı ikisinin de sıklıkla değiştirilmeleri gerekmesidir!" diyen Mark Twain haklı mıydı?

Osmanlı için son döneminde ilk defa "Avrupa'nın hasta adamı" diyen Rus Çarı Nikolay'dı.

Tarihin cilvesine bakın ki daha Hasta Adam ölmeden, asıl ona "hasta adam" diyenin sistemi çöktü (1915)!

Hasta adam ise hemen sonra tarihin mezarına gömüldü (1920-23).

Meğer her iki sistem de ağır hasta imiş ve arka arkaya çöküverdiler.

Peki niye hastalandılar? Niye çöktüler?

Temel nedeni şu:

Çoğunluğu köylü ve cahil olan halklarını eğitemediler.

Eğitemeyince Batı'da uzun bir süreçte filizlenen ve demlenen Aydınlanma ve Bilim devrimi ile buna paralel özgürlük ve demokratikleşme süreçlerini ıskaladılar.

Iskalayınca, bunları ıskalamayan daha gelişmiş ülkelerden habire kötek yemeye başladılar.

Kötek yedikçe de halkı arkasına alan kendi iç dinamikleri buna daha fazla katlanamadı ve sistemi devirdi.

Yine tarihin cilvesine bakın ki yaklaşık 100 yıl sonra Avrupa'nın kapılarındaki bu iki sistem yine "ağır hasta".

Ekonomileri çok kötü. Demokrasi ve hukuk sistemleri çok kötü. Devlet ve idare sistemleri felaket durumda.

Fakat bu kez 100 yıl öncesine göre önemli fark şu:

O zamanlar Avrupa, hem Rusya'yı hem de Osmanlı'yı her şeye rağmen Avrupa sistemi içinde görüyordu. Pek iyi ve konforlu bir yer verilmese de sonuçta bunlara Avrupa kulübü tiyatrosunda arkalarda birer koltuk rezerve edilmişti.

Şimdi ise bundan o kadar emin değilim.

En azından şu anda Avrupa'daki hakim anlayış, gerek Rusya gerek Türkiye'nin iflah olmayacağı ve özellikle Avrupa standartlarında demokratikleşmede ümitsiz vak'a oldukları ve bu nedenle bunları Avrupa sistemine entegre etmeye ve sindirmeye zorlamanın bizzat Avrupa'nın midesini hatta tüm bünyesini felce uğratacağı yönünde.

Asıl Avrupa kulübü AB'dir; Avrupa Konseyi "dış kabuk"tur. AB, Slav düşmanı görünmemek için Sırbistan'ı ve Müslüman karşıtı görünmemek için Bosna-Hersek'i bir şekilde sindirecek. Ama Rusya ve Türkiye'yi görünür gelecekte asla.

En azından Türkiye için biçilen yeni elbise böyle.

Kulübe girmesine izin verilecek smokin giyemiyor. Sadece bekçi üniforması giyebiliyor. Avrupa'nın sınır bekçiliği. 

Pandemi'nin düşürdüğü maskeler

Bir ülke düşünün. Hazinesi o kadar boşalmış (boşaltılmış?) ki küresel bir pandemide kendi vatandaşlarını aşılayamadığı için sokağa çıkarmayıp, üç kuruş turizm gelirine muhtaç olduğundan, aşılanmamış tüm yabancılara kapılarını sonuna kadar açıyor ve sokaklarında, plajlarında kendi vatandaşları bulunamazken turistler istedikleri gibi fink atabiliyorlar.

Kendi polisi kendi vatandaşlarını plajda turistlerin arasından toplayıp ceza vererek evine gönderiyor!

Hatta kendi Turizm bakanlığı yabancılara "hazır Türkler sokağa çıkamıyorken bu fırsatı değerlendirip Türkiye'ye gelin!" diye reklam yapıyor (tepkiler üzerine geri çekse de).

Bir ülke bundan daha zavallı hale düşebilir mi?

Ekonomisi bu hallere düşmüş ülkenin Avrupa'nın kapı bekçiliğine razı olmaktan başka seçeneği olabilir mi?

Tabii ki, "alın şu bekçi maaşını, bize gelecek kaçak göçmenlere engel olun, merak etmeyin biz de sizin otoriter yönetiminizi ve anti-demokratik uygulamalarınızı görmezden geleceğiz" tarzı bir anlaşmayla.

Peki daha 10 yıl önce ekonomik büyümesi komşu ülkeleri tarafından kıskanılan, hemen tüm dünyanın yatırım yapmak için fırsat kolladığı ve piyasasında para bolluğu bulunan bir ülke ekonomisi nasıl oldu da bu hallere düştü?

Aslında ekonomik durum 10 yıl önce de pek parlak değildi çünkü ekonomimiz o zaman da gerçekte üretmiyordu ve görülen sadece makyajdı ve şimdi görülen makyajsız hâli mi?

Yoksa mükemmel olmasa da o zaman gerçekten ekonomide ciddi bir gelişme sağlanmış mıydı?

Uzmanı olmadığım için kesin yanıtı bilmiyorum.

Muhtemelen gerçek, ikisinin ortasında bir yerde.

Hukuk sistemi de bundan farklı değil.

Ulusalüstü mahkemenin kararından geçtim, kendi yüksek mahkemesinin kararlarından beğenmediğini uygulamayan alt mahkeme hakimlerinin sırtının sıvazlandığı bir sistem için başka söz söylemeye gerek var mı?

"Bu değişiklikler gelirse yargı müthiş olacak!" diye son 10 yılda hem 2010 hem 2017'de iki kez Anayasayı istediği gibi değiştirerek yüksek yargıyı yeni baştan dizayn eden aynı iktidarın, şimdi de zaten sistemin iyi kötü ayakta kalabilen son kalesi Anayasa Mahkemesine saldırmaya çalışmasına ne demeli?

Nihayet "kalbi kırık" bir mafya babasının ifşaatları ile ortaya çıkan ve devlet ve idare aygıtının mafya-rüşvet-uyuşturucu ticareti üçgeninde nasıl aciz durumlara düştüğünü gözler önüne seren ve bu aygıtın köşe başlarını tutanlardan birçoğunun nasıl çürüyüp kokuştuğunu gösteren veriler.

Devlet, kendi güvenliğini bile mafyaya havale ederse sonu böyle olur.

Asala terörüyle mücadeleyi mafyaya havale et. PKK terörüyle mücadeleyi mafyaya havale et. Kuzey Irak ve Suriye sınır bölgesindeki güvenlik sorunlarını mafyaya veya ne idüğü belirsiz radikal suç örgütlerine havale et.

Sonra da istemesen de bunlar tepene çıksın.

Hatta bu işleri mafyaya havale eden aracı devlet görevlilerinin sonradan bizzat kendileri mafyalaşsın (işini dürüstçe yapıp temiz kalabilen devlet görevlilerini tenzih ederim).

Adeta Akiro Kurosawa'nın 7 Samuray filminin yerli versiyonu gibi.

Hani kasabayı eşkıyalardan temizlesin diye getirdikleri samurayların sonradan kendilerinin eşkıya olup kasabayı haraca bağladıkları meşhur film. Yat limanında geçmiyor gerçi!

Son gelişmeler tüm ülkenin burnunun direğini kıran kanalizasyon kokuları gibi.

Yoksa, "politikacılar ile bebek bezleri arasındaki benzerlik, aynı nedenden dolayı ikisinin de sıklıkla değiştirilmeleri gerekmesidir!" diyen Mark Twain haklı mıydı?

Belki de çözüm değiştirmede. Sadece bebek bezlerini değil ama…

Yazarın Diğer Yazıları

Kürt sorunu çözülemez, kimse kimseyi kandırmasın!

Tüm vatandaşlara tanınmış haklardan Kürtleri de yararlandırmak, yani “eşit vatandaşlık hakları” yeterli mi? Yoksa Kürt kimliği hukuksal boyutta resmen tanınmadıkça ve korunmadıkça Kürtler açısından gerçek çözüm sayılmayacak mı?

Özgür Özel’in liderlik sınavı

Sayın Yavaş’ın partiden dışlanıp, bağımsız aday olması durumunda ise, pekâlâ mümkün olan kazanması halinde CHP bir kez daha kaybetmiş olacak. Bunun faturası da kuşkusuz Sayın Özel’e kesilecek ve büyük olasılıkla genel başkanlıkta kalması mümkün olmayacak. Belki de siyasi yolculuğunun sonuna gelecek

İki bakan, iki farklı performans: Milli Eğitim ve Dışişleri

Batı dünyasının laiklik dahil, demokrasi, hukuk ve insan hakları standartlarına uymayı ayak bağı gören siyasi iktidarların ülkeyi Batı’dan uzaklaştırmasına izin vermemek, bu ülkenin gelecek kuşaklarına karşı en önemli borcumuzdur

"
"