01 Temmuz 2020

Çoklu baroda anayasal senaryolar

Baroları ve dolayısıyla avukatları net biçimde siyasi kamplara böleceği için yanlış. Yargı kararlarının avukatın geldiği baroya göre şekillendiği şüphesine yol açacağı için yanlış. Siyasi etiket taşıyacak baroların yargıç ve savcılar üzerinde siyasi baskı kurmasını kolaylaştıracağı için yanlış. Yargının zaten gölgelenmiş durumdaki tarafsızlığına ve objektifliğine iyice gölge düşürebileceği için yanlış

Çoklu baro kanun teklifi TBMM’ye sunulmuş. Teklif metnini inceledim. Öncelikle niçin Anayasa'ya aykırı olduğunu ve ayrıca yerinde olmadığına; sonrasında da teklif kanunlaşır da Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilirse ortaya nasıl kaotik sonuçların ortaya çıkabileceğine değineceğim.

Teklif neler getiriyor?

* Toplam 5 binden fazla avukatın kayıtlı olduğu illerde en az 2 bin avukat ayrı baro kurabilecek. Pratikte sadece İstanbul (50 bine yakın toplam avukat), Ankara (20 bine yakın) ve İzmir (10 bine yakın) için ve belki de yakında Antalya (5 bine yakın) için söz konusu olabilecek.

* Genel olarak barolara karşı Barolar Birliği'nin konum ve yetkileri daha da güçlendiriliyor.

* Barolar Birliği başkan ve yönetimini belirleyen genel kurul üye yapısında büyük il baroları etkisizleştirilip, küçük barolar çok daha etkili hale getiriliyor. Üye sayısı açısından en küçük barolarla en büyük barolar arasında birlik genel kuruluna gönderilecek üye sayısı hemen hemen aynı olacak. Üye sayısı ne olursa olsun, her baro birlik genel kuruluna otomatik olarak 3’er üye gönderecek (bu sayı halen 2). Ayrıca her 5 bin avukat için ilave bir üye gönderilecek (bu sayı halen her 300 avukat için bir üye). Yani Barolar Birliği'nde temsil için asıl anormal ve fahiş değişiklik bu noktada. Büyük baroların Barolar Birliği'nde temsili yaklaşık yirmi kat azalıyor!

* Adli yardım, CMK gibi devlet kaynaklarından yararlanma konusunda büyük illerde "yandaş barolar" daha az üyeye sahip olsalar da klasik (eski) barolarla aynı seviyede olacaklar. Yani örneğin İstanbul veya Ankara’da 2 bin üyeli "yandaş baro" ile 15 bin hatta 40 bin üyeli klasik baro "eşit" yararlanacak. Böylece kişi başına oranlanınca "yandaş baro"ya kayıtlı olmak devletten daha fazla kaynak almak anlamına gelecek!

* Sonuçta bu teklif ile asıl amaç, büyük illerde siyasi iktidara "yandaş barolar" ihdas edebilmek ve Barolar Birliği’ni de siyasi iktidara (iyice!) tabi kılmak gibi görünüyor.

Teklif neden yanlış?

Baroları ve dolayısıyla avukatları net biçimde siyasi kamplara böleceği için yanlış. Yargı kararlarının avukatın geldiği baroya göre şekillendiği şüphesine yol açacağı için yanlış. Siyasi etiket taşıyacak baroların yargıç ve savcılar üzerinde siyasi baskı kurmasını kolaylaştıracağı için yanlış. Yargının zaten gölgelenmiş durumdaki tarafsızlığına ve objektifliğine iyice gölge düşürebileceği için yanlış.

Peki zaten mevcut durumda da barolar siyaset yapmıyorlar mı? Siyasete zaten iyice bulaşmış değiller mi?

Evet öyleler büyük ölçüde. Ama bir sivil toplum kuruluşunun, üyelerinin çoğunluğunun siyasi pozisyonuna göre pozisyon alması zaten doğal olduğu gibi; tekli baroda, barolar arası rekabet olmayacağından, bu durum başlı başına yargılama faaliyetine de siyaset karıştırabilecek boyut taşımaz. Burada sorun, barolar bölününce oluşacak rekabetin kaçınılmaz olarak baroları siyasi yönden kamplaştıracak olması.

Teklif neden Anayasa'ya aykırı?

Öncelikle üye sayısı fazla olan büyük baroların Barolar Birliği Genel Kurulu'nda ve dolayısıyla yönetiminde temsillerinin yaklaşık 20 kat azaltılması, temsilde adalet ilkesini ciddi ve bariz biçimde ihlal edecektir. Bu nedenle her 300 avukat yerine her 5 bin avukat için Birlik Genel Kurulu'nda bir temsilci öngörülmesine dair değişiklik hükmü Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Aynı şekilde küçük ve büyük baro ayırımı yapılmaksızın ve özellikle küçük barolar için Birlik Genel Kurulu'na otomatik olarak gönderilecek üye sayısının 2’den 3’e çıkarılmasında da aynı aykırılık söz konusudur. Nitekim bu değişiklikle, 50-60 üyeli küçük bir il barosu ile 4500 civarında üyeye sahip Antalya barosu Birliğe aynı sayıda üye gönderecektir!

"Çoklu baro" da kanaatimce Anayasa'ya aykırıdır. Çünkü Anayasa m.135, baroların en asli fonksiyonunu, meslek örgütü olarak "meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak" şeklinde belirlemiştir. Meslek etiğine aykırı davranışta bulunan avukata karşı, üyesi olduğu baro soruşturma açtığı anda, bu avukatın hemen alternatif baroya geçeceği kesin olduğundan, üye kaybetme kaygılarıyla "çoklu baro" sisteminde baroların meslek disiplinini sağlaması fiiliyatta neredeyse olanaksız hale gelecektir. İşte kanımca "çoklu baro" özellikle bu noktadan Anayasa m.135’e aykırıdır. Mevcut teklifte bu sakıncayı giderebilecek hiçbir önlem alınmamış durumdadır.

AYM iptal ederse ne olur?

Teklifte, tüm baro seçimlerinin ekim 2020’de, Barolar Birliği seçimlerinin ise aralık 2020’de yapılması öngörülmektedir. Bu bağlamda teklif kısa zaman içinde yasalaşırsa ve ana muhalefet tarafından AYM’ye götürülürse, ortaya birkaç farklı senaryo çıkabilecektir.

Eğer AYM, Birlik Genel Kurulu'nun oluşumuna ilişkin her iki değişiklik (3’er otomatik doğal üye ve her 5 bin avukata bir temsilci) hakkında da aralıktan önce bir iptal kararı veya yürürlüğü durdurma kararı verirse, Barolar Birliği için yeni seçim de yapılamayacağından, AYM kararları geçmişe yürümeyeceği için eski sistem de geri gelmiş sayılmayacağından, iktidarın -iptal kararını da dikkate alarak- yeni bir yasal düzenleme yapması gerekecektir. Yani yeni değişiklik bu haliyle uygulamaya geçemeyecektir.

AYM, Birlik Genel Kurulu'nun oluşumu için bu iki değişiklikten sadece birini (her 5 bin avukata bir temsilci) iptal eder; diğerini (3’er otomatik doğal üye) iptal etmezse, (kararın yürürlüğü için AYM süre verse bile) eğer iktidar yeni bir yasal düzenleme yapmazsa, ortaya daha da enteresan bir sonuç çıkacaktır. Bu durumda Birlik Genel Kurulu seçimi, iptal edilmemiş (kalan) düzenlemeye göre (3’er otomatik doğal üye) yapılıp tamamlanacaktır. AYM kararları geçmişe yürümeyeceğinden, her 300 avukata bir temsilci kuralı yeniden devreye giremeyecektir. Bu durumda ise, temsilde adalet açısından çok daha sorunlu şekilde, seçimler üye sayısı ne olursa olsun her barodan 3’er temsilci ile yapılmak zorunda kalınacaktır. Böyle bir sonuçtan ise siyasi iktidarın hiç de şikayetçi olmayacağı hatta daha da memnun olacağı tahmin edilebilir!

Tabii ki diğer bir olasılık, AYM’nin bu değişiklikleri Anayasa'ya aykırı görmeyerek iptal kararı vermemesidir. Bizce isabetli olmayacak olsa da, AYM’nin son üye değişimleriyle 8-8 olan dengesinde de değişiklik olduğundan, böyle bir olasılık biraz daha ağır basmaktadır. Yine de peşin hükümlü olmayıp, bekleyip görmek gerekir.

Bu arada, büyük şehirlerde "yandaş baroların" kurulmasının ilk seçimlere yetişmesi de güç göründüğünden ve hatta yetişse dahi, yeni dizayn edilen sisteme göre bile siyasi iktidarın Barolar Birliği Genel Kurulu'nda çoğunluğu elde etmesi yine de zor görünmektedir. Çünkü bu -son derece gereksiz ve yanlış- değişiklik, taşrada olsun büyük kentlerde olsun, avukatların ezici çoğunluğunun tepkisini çekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları

YÖK'ün yeni yurt dışı denklik düzenlemesi: Doğrular ve yanlışlar

Yeni yurt dışı diploma denkliği kuralları açısından usuli yönden hukuksal risk almamak adına, eğer yurt dışında üniversite lisans eğitimi yapmak istiyorsanız ya da çocuğunuzu yönlendirmek istiyorsanız, size tavsiyem, dünya sıralamasında ilk 400'e giren üniversitelere gitmeniz. Denklik açısından hiç hukuksal risk taşımayan seçenek bu

Merkez sağ nasıl dirilir?

Olası bir yarışta Mansur Yavaş'ın arkasında duracak bir merkez sağ partinin oluşması ideal siyasi çözüm için çok önemli

Seçimin kaybedenleri ve gelecek tahminlerim

Önümüzdeki ilk seçimde Cumhurbaşkanlığını yani asıl iktidarı ve tüm kazanımlarını kaybetmeyi göze alamayacakları için, bence iktidar bloğu daha az hasarlı göreceği parlamenter sisteme dönüşü teklif edecektir