14 Temmuz 2014

İstanbul’un son kara kartallarının acı çığlığı

İstanbul’un son 4 çift Şah kartalının yuvalarının yakınına enerji şirketlerince rüzgar türbinleri yerleştirilmiş

Bu memleketin coğrafyasını hep çok sevdim ben!

An geldi başı dumanlı dağlarda sakallı akbabalara komşu oldum. An geldi 2 bin yıllık bir sedir ağacını kucakladım.

Kucakladıklarım kadar okuduklarım da ayaklarımı yerden kesmeye yetti.

İşittiklerimin haddi hesabı yoktu.

Gördüklerim ve dokunduklarım ise hep olağanüstüydü.

Ama bazen iş tersine döner, kötü şeyler işitir, okur, görürdüm.

Geçen gün yine böyle oldu. İstanbul’un yanı başından, Silivri’den bir kötü haber belirdi. Arayan Doğa Derneği’nin Bilim Koordinatörü, arkadaşım Süreyya İsfendiyaroğlu idi. Söylediklerine bakılırsa, İstanbul’un son 4 çift Şah kartalının (Aquila heliaca) yuvalarının yakınına enerji şirketlerince rüzgar türbinleri yerleştirilmişti! Nesli küresel ölçekte tehlike altında olan, canlarını yüzlerce, binlerce yıldır bize emanet etmiş olan şah kartallar için bu gelişme nihai ölüm fermanı anlamına gelebilirdi!

Süreyya, Trakya’da üreyen şah kartal popülasyonunu araştıran, bunun için sık sık araziye çıkan bir doğa korumacı. Bu hayvanların ne kadar kıymetli olduklarını Türkiye’de en iyi bilen isim.

Tabii bu kıymeti onun söylemesine de gerek yok. Bakın, Türkiye’de nesli küresel ölçekte tehlike altında olan 4 yırtıcı türü var: Küçük akbaba, Uludoğan, Büyük orman kartalı ve şah kartal. Bunlardan şah kartal, uludoğan gibi yerli bir tür.

O kadar yerli ki, onu tarih boyunca Bizans arma ve mozaiklerinden sikkelere, Selçuklu ve Osmanlı flamalarına kadar pek çok yere nakşetmişiz!

Ayrıca Beşiktaş’ın da, Çarşı’nın da kara kartalı o!

Bu dev kanatlı hemşerilerimizi geçen yıl “Şah Kartalın İzinde” konulu bir belgesel çekimi için Süreyya ile birlikte ziyaret etmiş ve hem erkek hem de dişi bireyin yuvaya nöbetleşe gidip kuluçkaya yatışlarını izlemiştik. Muhteşemlerdi.

Şah kartallar yuvalarını, çoğunlukla yerden 10-25 m. yükseklikte, heybetli ağaçlara yapıyordu. Genellikle 120-150 cm çapında ve 60-70 cm derinliğinde olan bu koca yuvalar herhangi bir tehdit olmadıkça yıllarca kullanılıyordu. O yüzden hayvanları üreme döneminde tedirgin etmememiz lazımdı. Biz de teleskoplarımız ve dürbünlerimizle yaklaşık dört yüz metre uzaktan izlemiştik bu muhteşem canlıları.

Çünkü biliyorduk ki, bu son 4 çift Şah kartalı da yitirirsek, onları bu şehirde 1500 yıllık bir Bizans mozaiği dışında belki hiç bir yerde göremeyecektik.

Şah kartal yavrularının kuluçka süresi 43 gündür. Bu sürenin sonunda her yuvadan ortalama 2-3 yavru çıkar. Şimdi Silivri’deki yuvalarda o sürenin sonundayız. Yavrular yakın zamanda yuvadan uçacak. Yani şah kartallar için en hassas döneme giriyoruz.

Dolayısıyla, nesli küresel ölçekte tehdit altında olan İstanbullu kara kartallarımız için Silivri Çanta’daki Boydak Enerji’nin ve Fenerköy’deki Eksim Holding’e ait Silivri Enerji A.Ş.’nin acilen önlem alması gerekiyor.

Süreyya’ya göre, türbinler oradan sökülemeyecekse, yapılacaklar belli:

  1. Bir kuş uzmanı personel istihdam edip üreme dönemlerinde kartal yavrularının türbinlerle ilişkisini gözlemlemek, riskli durumlarda sistemi durdurmak.
  2. Şah kartalların beslendiği meralardaki yaban hayatının geleceğini güvence altına almak ve inşaat nedeniyle doğal özelliği bozulan alanları restore etmek.
  3. Bekçilere bilgi verilerek şah kartalların yavru büyütme zamanı rahatsız edilmemesini sağlamak.
  4. Santralin enerji iletim hatlarını şah kartala zarar vermeyecek şekilde revize etmek.

Bulgarlar bu hayvanları yaşatmak için tarla bile alıp beslenmeleri için gelengi gibi küçük ve orta boy memeli hayvan beslerken, bizim isimlerimizi tarihe İstanbul’daki son şah kartalları yok eden insanlar, şirketler ve bunlara izin veren yetkililer olarak geçirmemiz yazık olur!

‘70’lerden bu yana ülkemizdeki şah kartal popülasyonunu yaygın kemirgen ilacı kullanımıyla iki elin parmakları düzeyine indirdik zaten.

Hiç değilse, İstanbul’un kalan son kartallarının bu son çığlığına kayıtsız kalmayalım!

 

 

twitter: @akdoganozkan

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"