Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Yukarıtütek köyünde 11-12 Nisan tarihlerinde düzenlenen “Bahar Şenliği” bölgeye asker sevk edilmesinin ardından çıkan çatışmalar nedeniyle bize “4 asker yaralı, 5 PKK’li ölü” haberleriyle ulaştı. Bölgeden sızan haberlere bakılırsa, çatışmalara engel olmak üzere iki taraf arasında canlı kalkan olmak isteyen HDP Diyadin eski Eş Başkanı, 6 çocuk babası Cezmi Budak da helikopterden açılan ateş sonucu hayatını kaybetmişti.
O zaman bir kez daha anladık ki, baharın Tendürek Dağı eteklerine bile ulaşmasına daha çok var!
Olayı anlamak için dünkü hükümet yanlısı gazetelere de göz attım. Hepsinde Ağrı’daki asker operasyonunun “PKK’nın seçimlerde istedikleri adaylara oy verilmesi için baskı kuracağı istihbaratının gelmesi üzerine” yapıldığı yazılıydı.
Kimse de sormamış! Eğer 7 Haziran seçimlerinde bazı adaylara baskıyla oy verilmesi için bir yerlerde girişimde bulunulacağına dair duyumlar geliyorsa, ilk ve tek yapılması gereken bu yönde bir suç duyurusunda bulunmak, soruşturma açılmasını sağlamak değil midir?
Yasalarımızda 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkında Kanun adı altında bir kanun yok mu? Bu kanunun Üçüncü Bölüm İkinci Kesimi’nin (md 49-66) başlığı Seçim Propagandası değil mi? Yasamızın bu bölümünde seçimlerde kullanılabilecek propaganda araç ve yöntemleri ayrıntılı olarak düzenlenmiş durumda değil mi?
Bu kanuna aykırı bir durumdan şüpheleniliyorsa, suç duyurusunda bulunulur ve yürütülen soruşturmada gerçekten de böyle bir durumun varlığı tespit edilirse, adalet mekanizması bunun gereğini yapar. Bir hukuk devletinde bunu ortaya çıkarmakla yükümlü bağımsız savcılar, hakimler yok mudur?
Ben mi atladım acaba, 298 sayılı yasada “yok sen burada yazılı olanları boş ver, öyle duyumlar gelince adaleti doğrudan uzun namlulu silahlarla ara” diyen bir madde mi var?
Evet, Ağrı’da 2014 yerel seçimleri kıyasıya geçmiş, seçimler tekrar edilmiş ve sonuçta BDP, AKP’ye sadece 2 bin 851 oyla galip gelmişti. Bu kez Leyla Zana’nın HDP’den milletvekili aday olduğu Ağrı’da 7 Haziran’da da kıyasıya bir seçim yaşanacağı aşikar. Bu, bölgedeki gerginliğin sebeplerinden biri olabilir. Ama bu durum, olayı “provokasyonlara gelmeyelim” diye geçiştirmemizin ya da hukukun dışına çıkmamızın mazereti olamaz. Hele hele tarihe doğru soruları sormamızın önünde hiç bir engel teşkil edemez.
İşin bir diğer düşündürücü tarafı, bu çatışmanın KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık’ın “Artık Türkiye’ye karşı savaşmak istemiyoruz” şeklindeki açıklamasından sadece iki gün sonra gelmesi. Bu durum bir yandan da bize nasıl bir ülkede yaşadığımızı hatırlatıyor.
İstikrarının güvencesi % 10 seçim barajı olan olağanüstü (!) bir ülkede yaşıyoruz.
Bir dikta rejimin mirası olan % 10 seçim barajının indirilmesini “üst aklın işi” olan gören ve “önümüzdeki seçimlerde AK Parti’nin yeni bir anayasayı tek başına yapabilecek meclis çoğunluğunu önlemek üzere kumpas tezgahlanıyor” diye düşünenlerin iktidar olduğu bir ülkede.
HDP’nin ne pahasına olursa olsun barajın altında kalmasını seçim kampanyasının neredeyse önceliği haline getirmiş bir iktidarca yönetilen yönetilen bir ülkede. (Ve keşke HDP bu barajın indirilmesi için daha fazla çaba gösterseydi!)
Geçen gün Can Dündar, “pusu kurulacağını çok iyi bildiğimiz mayınlı bir vadiye, çoluk çocuk korunaksız giriyormuşuz gibi bir ruh haliyle gidiyoruz seçime...” diye yazıyordu.
Girdiğimiz bu ölümcül vadide sahnelenecek başka hangi oyunlar var, bilmiyoruz. Ama önemli olan, bu süreçte komplo teorilerine akıl yormak değil, demokrasiden, demokratik mücadele biçimlerinden ayrılmamamız ve her vakada soğukkanlılıkla doğru soruları sorabilmemiz.
Evet, “seçim barajının” bu ülkeye nasıl bir istikrar getirmeye hazırlandığını görmemek için belki de kör olmak lazım.
Ama eğer bu vadiden ve içindeki pusulardan selametle çıkıp 8 Haziran’ı ve hatta sonrasını görmek istiyorsak, kendimizi sadece demokratik mücadele biçimleri ile değil, gücünü hukuktan alan doğru sorularla da donatmamız gerekiyor!
Bu da sadece “provokasyonlara gelmeyelim” demekle olmaz. Hukukun gereğini işaret etmekle olur. Çünkü bizi kötülerden önce vicdanımız sonra da her adımda doğru ve adil soruları sorma kararlılığımız ayıracak.
twitter: @akdoganozkan