13 Mart 2017

ABD’nin Rakka planı 16 Nisan’a mı endeksli?

ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırma çabası içinde olduğunu görüyoruz

Washington yönetiminin nihai Rakka stratejisini 16 Nisan tarihli anayasa değişikliği referandumunun sonucuna göre belirleyebileceği ileri sürülüyor. Kim tarafından? Beyaz Saray’a yakın kaynaklar tarafından!

Wall Street Journal’ın savunma sanayi ve Pentagon konulu haberleriyle tanınan Washington muhabiri Dion Nissenbaum ile Ortadoğu muhabiri Maria Abi Habib imzalarını taşıyan 9 Mart tarihli habere bakılırsa, Trump yönetimi Rakka operasyonu konusunda ikiye bölünmüş durumda.

Washington’daki kimi yetkililer, Rakka’nın Kürtlerin önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte yapılması ve sonrasında Ruslar ile birlikte çalışılarak zaman içinde Suriye yönetimine devredilmesinden yana. Kimileri ise, Pentagon’un Kürtlerle yakın askeri ilişkilerinden rahatsız olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı küstürmemek için bu ilişkilerin gözden geçirilmesinden yana.

Bir süredir aşılamayan bu ikilik Beyaz Saray’ın Rakka planlarını finalize etmesini de geciktiriyor. Pentagon’dan bu amaçla geçen şubat ayında durum değerlendirmesi ve olası alternatifler içeren bir rapor da alan Başkan Donald Trump –Wall Street Journal’a bakılırsa- Rakka konusunda henüz nihai kararını vermiş değil.

Washington kaynakları Trump yönetiminin Suriye Savaşı’nın bundan sonrasında izleyeceği stratejiyi belirlemek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a geniş yetkiler tanımayı hedefleyen 16 Nisan tarihli referandumun sonucunu bekleme yoluna gidebileceğini belirtiliyorlar.

Washington’da bu yönde tartışmalar süredursun, Rakka yolundaki askeri hareketliliğin de hız kesmediği, hatta cephede işlerin hızlandırıldığı anlaşılıyor.

Nasıl?

Amerikan uçakları Rakka merkezindeki IŞİD hedeflerine bomba yağdırmayı sürdürürken, SDG de şehre kuzeydoğusundan 10 km kadar yaklaşmış durumda.

Bu arada şehri doğu ve batıdan kuşatmaya yönelik operasyonlar da devam ediyor. Rakka’nın 48 km güneydoğusundaki bir SDG birliği Fırat kıyısına dayanarak şehrin Deyr’ül Zor ile bağlantısını tamamen kesme uğraşı veriyor. Bu bağlantının kesilmesi hem örgütün önemli bir ikmal yolunu kapatmak hem de Musul’dan geri çekilen IŞİD militanlarının Rakka cephesine sevkiyatını engelleme açısından da önem taşıyor.

Bu gelişmelere paralel olarak, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırma çabası içinde olduğunu da görüyoruz.

Nitekim, Suriye ve Irak’taki mücadelesine hız vermek isteyen Washington yönetiminin –ortada ABD Kongresi’nin ya da BM’nin onayı olmasa da- geçtiğimiz hafta içinde 300 Amerikan deniz piyadesini Suriye topraklarında konuşlandırdığını olduğunu öğrendik. Ardından ABD’nin Kuveyt’teki üslerine ilerleyen safhalarda Suriye ve Irak’taki çatışmalarda yer almak üzere 2 bin 500 asker kaydırmakta olduğunu ve bunlar arasında 82. Hava İndirme Tümeni’ne bağlı komandolar da bulunduğunu, bu askerlerin Musul ve Rakka operasyonlarında kullanılacağını okuduk.

Bu arada, söz konusu haberlerin hemen ertesinde Trump yönetiminin dünyanın en gelişkin obüslerinden olarak bilinen ve 155 mm’lik toplar atabilen M777 Howitzer topçu sistemi bataryalarını da Suriye topraklarında konuşlandırmakta olduğu haberleri geldi. Washington Post’un adının açıklanmasını istemeyen Pentagon kaynaklarına dayandırarak 8 Mart tarihinde verdiği habere bakılırsa, bu toplar ABD destekli yerel güçlere -yani SDG’ye- Rakka saldırılarında önemli bir ateş gücü desteği veriyor olacak.

Ve nihayet, bu haberlerden bir gün sonra, yani geçtiğimiz perşembe günü ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Vottel, Suriye’de daha büyük bir askeri mevcudiyetle daha uzun kalacaklarının sinyallerini veren bir konuşma yaptı.

Ne dedi ABD Senatosu’nun Silahlı Hizmetler Komitesi’nde senatörlerin sorularını yanıtlayan General Vottel? Rakka’nın burayı başkent olarak tutan IŞİD’den alınması akabinde ABD’nin bölgeden hemen ayrılamayacağını, istikrarın sağlanması ve barışçıl bir geçişin mümkün kılınması için zamana gerek olacağını ve daha fazla konvansiyonel Amerikan birliğine ihtiyaç duyacaklarını söyledi.

Kısacası, Beyaz Saray’ın Donald Trump ile birlikte Suriye’deki işgalini derinleştirmekte olduğunu, Pentagon’a da IŞİD ile mücadele ihtiyaç duyduğu rutin muharebe kararlarını daha kolay verebilmesi için artan bir esneklik sağlama yoluna gittiğini artık biliyoruz. Bilmediğimiz, yeni Suriye ve Irak stratejisiyle ilgili olarak Şubat ayı sonunda Pentagon’dan çeşitli opsiyonlar içeren yeni bir rapor alan Beyaz Saray’ın bu opsiyonlardan hangisine karar vereceği.

Eğer Washington yönetimi, denildiği gibi nihai Rakka stratejisini belirlemek için Türkiye’deki 16 Nisan tarihli referandumun sonucunu bekleme yoluna gidecekse, Ankara’nın bu süreyi Ruslarla arzuladığı yönde başka bir plan geliştirmeye çalışarak geçirmesi çok da sürpriz olmayacaktır. Kremlin’deki Putin-Erdoğan zirvesinden bu konuda şu ana kadar gizli tutulan bir “plan” çıktı mı, bunu şu an için bilmiyoruz. Bu hafta içinde iki ülkenin askeri kurmayları arasında beklenmedik bir temas olmazsa, Moskova’daki PYD ofisini kapattırma girişiminden dahi netice alamamış Ankara’nın Suriye’deki askeri varlığını artırma gayretleri muhtemelen sonuçsuz kalmış olacak.

twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"