Artık bilimselleşmiş bir kıyamet fikri var insanlığın, dahası böyle bir bilimsel bilgisi var. Eğer bu fikir ve bu bilgi bir felsefeye güç verecekse, bu, materyalizm olacaktır. Materyalizm, iyicil bir felsefe olarak yeniden tanımlanacak, tanımlanabilir bundan böyle.
Kıyamet belirtileri elle tutulur, gözle görülür, bilimle ölçülür, hesaplanır oldukça, kurtuluşun da bu büyük derde devanın da materyalden geleceği gerçeği net olarak ortaya çıkıyor.
Maddeye şefkat ve minnet duyma zamanıdır. Bu şefkat üzerinden gözetecek insanlar birbirini.
Bilimin soğukkanlılıkla edindiği bu maddi ve olgusal kıyamet bilgisini, ekoloji topyekûn ve ekolojist siyasi akımlar, toplumsal hareketler 1970’lerden itibaren toplumsallaştırarak sıcak bir bilgi haline getirdi.
Ani ve acısız, keyfi ve engellenemez, metafizik bir kıyamet inancının yerine aşama aşama yaklaşan, yaklaşırken müdahale edilebilir, geciktirilebilir, engellenebilir, fiziksel ve bilimsel olarak temellendirilmiş bir kıyamet bilgisi geçerken, maddeye de artık şefkatle, sevgiyle, koruma ve yetinme özeniyle yaklaşma tavrı yaygınlaşacaktır dünyada. ‘İyicil materyalizm’ dediğim bu.
Madde ile şefkatli ilişki
Ekolojist politikalar, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında Batı toplumlarında 68 Hareketi’nin de ivme kazandırmasıyla gelişip, ancak 1983’te Yeşiller Partisi’nin Almanya parlamentosuna yerleşmesiyle bir toplumsal hareket olarak ilk kez azımsanmayacak bir muhalefet gücü oluşturmuşken, bugün artık Batı toplumlarında gündemin geniş kitleler nezdinde birincil belirleyicisi haline gelmiştir.
Sağ popülizmin, ırkçılığın, dinciliğin ekstremist ve totaliteryan söylemleri karşısında sessizliğe bürünmüş, suskunluğu seçmiş bir orta sınıftan söz ediliyor bir yandan da bugün aynı Batı toplumlarında. Greta Thunberg adlı İsveçli genç aktivistin sembolleştiği Fridays For Future (Gelecek İçin Cumalar) hareketi, işte bu sessizleşmiş orta sınıfın sesi olmaya aday ve bu ses oluyor da daha şimdiden.
Yaptığını varsaydığı bir uhrevi kontrata güvenerek, metafizik bir otoritenin kendisine sunduğu bir nimet olarak kabul ettiği maddeyi zaman içinde yaşama (refah) savaşında bir ganimet olarak sömürmeye ve tüketmeye başlayan dinci ideolojinin madde ile kurduğu bu düşmanca ilişkinin yerine madde ile şefkatli bir ilişki, yani iyicil bir materyalizm geçecekse, bunu sağlayacak olan da ekolojist siyasetin bu toplumsallaşması, kitleselleşmesidir, peyderpey ve dünyanın her yerinde.
Dinin keyfi, metafizik kıyamet beklentisinin yerine olgusal, fiziksel bir kıyamet bilgisinin kesin biçimde geçişi öyle net bir manzara arz ediyor ki, önce böyle şematik bir formülasyon yapmam gerekti. Oysa araya başka durumlar da girmişti elbette zaman içinde.
Maddeye yönelik aynı ganimetçi, sömürgen, düşmanca tavır kapitalizmin en belirgin niteliklerindendir. Ama şu farkla ki, burjuva ekonomisinin dinci rejimlerin nimetten ganimete aşamalı geçişine ihtiyacı olmadı.
Senkronik egoizm
İki asırdan fazla bir süredir sistemin düzeneği ve elde ettiği siyasi güç kontrolü ile pervasızca sürdürdüğü ganimetçiliğine sömürülenler nezdinde meşruiyet kazandırması gerektiğinden bolca dini telkinlerde bulunan kapitalizm, bir tek gelecekteki keyfi ve önlenemez kıyamet nosyonunu kullanmamıştır, kullanmaz. Dünyanın maddi zenginlikleri ile ilişkisini daha önceki bir yazımda kullandığım kavramla ‘senkronik egoizm’ halinde kuran kapitalizm kendisinin maddeye bu yaklaşma şeklinin dindeki kıyamet nosyonu ile uyuşmadığının, uyuşmayacağının farkındadır.
Ama işte tam da kapitalizmdeki bu ‘senkronik egoizm’, yol açtığı çevresel felaketlerle, bu defa, gelmekte olduğu görülebilen, bilimle temellendirilebilen, olgusal, gerçekçi ve gerçek bir kıyameti en azından Batı toplumlarının gündemine birincil madde olarak yerleştirmiştir.
Toplumun gündemindeki bilimselleşmiş kıyamet beklentisi ile kapitalizmin senkronik egoizminin günümüzdeki önce çarpışması ve sonra da birbirine sürtünmesi sonucu ortaya çıkan enerji sağ popülist, ultra milliyetçi, ırkçı rejimlerin yükseldiği ortamı beslemektedir.
Kapitalizm, bugün, toplumdaki kendisi için riskli bir eğilimi, insanlığın maddeyle yeni, şefkatli bir ilişki kurma eğilimini, yani bu ‘iyicil materyalizm’i engellemek, bu olmasa bile frenlemek için irrasyonel, otoriteryan rejimleri, faşist paramiliter örgütleri, mültecileri refah ülkelerinin sınırlarından uzak tutan milis güçlerini açık ya da gizli biçimlerde destekliyor.
Sağ popülizm, ırkçılık, mülteci, yabancı ve yoksul düşmanlığı, bugün kendi müsebbibi olduğu kıyametin gelecekçi beklentisiyle senkronik egoizminin sınırları zorlanan, uzun zamandır ilk kez eşzamanlılığın konforunu terk edip kendisi için ölümcül olmasa bile kâr düşürücü bir gelecek kavramıyla yüzleşmek zorunda kalan kapitalizmin çaresizliğinin siyasi ve sosyolojik dışavurumudur.
Tam da bu uğrakta, ekoloji bilgisi ve ekolojik bilinç bilimle felsefeyi bir araya getirebilir: Bu buluşma iyicil bir materyalizmde olacaktır.