16 Aralık 2018

Fenerbahçe ve Ali Koç: Bir uyumsuzluk durumu

Fenerbahçelilik başarısızlığından bile kibir üreten bir mekanizmadır

Fenerbahçe’nin bu sezon başarısız olduğu aşikâr. Ama bu başarısızlığın algılanışında, özellikle de takımın taraftarlarının algılayışındaki problem o kadar da net değil. Bunu biraz deşmek lazım. 

Fenerbahçe’nin bu sezondaki gerçek başarısızlığı ile hissedilen başarısızlığı arasında belki bir uçurum değil ama derin bir hendek var. En azından Fenerbahçe taraftarlarının algısında ve rating ve tiraj peşindeki spor medyasının sunumunda bu böyle. Fenerbahçe’nin daha önce de Galatasaray ya da Beşiktaş’ın 25-35 puan arkasında sezonu tamamladığı olmuştur. 1980-1981 sezonunda küme düşmekten averajla kurtulduğu bile vâki. Fakat Fenerbahçeliler’in algısı böyle işlemiyor anlaşıldığı kadarıyla. Kendilerine dair düşünümleri (“reflection”) de farklı onların.

Fenerbahçeliler her durumda ve her durumdan takımlarına dair kibirlerini beslemenin bir yolunu bulurlar. Bu defa da işte bilinçli ya da bilinçsiz bir ölçü hatası yapıyor, bu sezonun grafiğini takımın tarihindeki istikrarsızlık dönemleri, ağır yenilgiler, yani daha önceki başarısızlık sezonlarını hesaba katarak değil, bir başka, kendilerinde gizli, mahfuz bir Fenerbahçe imgesine, mesnetsiz bir kibir ifadesine referansla ölçüyorlar. Bu defa da başarısızlıklarını abartarak kendilerine yine paye çıkarıyorlar yani.

Evet, Fenerbahçelilik başarısızlığından bile kibir üreten bir mekanizmadır.

Bu defa taraftarların da medyanın da işi kolay. Büyük umutlar ve vaatlerle kulübün başına gelmiş-getirilmiş ama daha başından Fenerbahçe’nin estetik ve ekonomik ideolojisine uymayan bir başkan: Ali Koç.

Oligarşik sermayenin ürettiği FB kibri

Fenerbahçe Türkiye’dir” derler. En azından bazı açılardan, mesela ekonomisi açısından öyledir. Hemen her dönem ekonomisi kötü yönetilir, bir yandan büyük transferlere çuval çuval para dökülürken, diğer yandan kulübün ağır borç yükünden söz edilir. Ama esas benzerlik sermayenin işleyinde ve formasyonundadır.

Türkiye ekonomisi devletçilikten neoliberalizme her dönemde nasıl irrasyonel, ne denli sınıf rasyonellerinin dışında biçimlenmiş ve işlemişse, Fenerbahçe’ninki de öyledir. Kulübün başına geçen kapitalistlerin sermayesi saydam değildir. Sınıf rasyonelleri ile gelişen bir kapitalizmin değil; sivil, bürokrat, asker, siyasetçiden müteşekkil paydaşların oluşturduğu, statü grupları ile para sahiplerinin karşılıklı bir ilişki içinde olduğu oligarşik bir sermayenin temsilcisidir. Fenerbahçelilik kibri de işte bu irrasyonalizm, hem Fenerbahçe’nin hem Türkiye’nin ekonomisindeki bu irrasyonel işleyişin toprağında yeşermiş mesnetsiz bir iddialılık halidir.

Elbette Koç’un sermayesi de bu oligarşik kapitalizmin ürünüdür, elbette Koç da asker, sivil, bürokrat oligarşi ile dayanışarak ve paylaşarak bugünlere geldi. Ama Koç’lar, rasyonel olmayan bir kapitalist sistem ya da sistemsizlikte holdinglerini en katı rasyonalizm ile disipline eder ve yönetirken, yaşam tarzları ve kurumsal ve bireysel estetiklerini de bu Batı tipi rasyonel kapitalizm modeline uydurdular.

Oligarşik Türkiye sermayesi, saydam olmayışına rağmen her dönem ortalığa saçılan yolsuzluk ve suç öğeleri, şaibe unsurları sebebiyle insan içine ya da kamuoyu karşısına çıkarken kendisini sevdirme, sempatik gösterme, yeri geldiğinde hoş-gördürme, affettirme zorunluluğu duyar ve davranış biçiminden bireysel estetiğine kadar her yerinde babayanilikten babacanlığa, oradan babalanmaya ve (kriminal) babalığa kadar baba kavramının çağrışım kataloğunun her sayfasını çevirir. O tombik, ensesi kalın, yeri geldiğinde şakacı yeri geldiğinde ciddi, tatlı sert, öperken ısıran, gülerken göbeği hoplayan, kulübe ya da aniden soyunma odasına girerken kapıyı yine göbeğiyle iten karikatürize zengin adamlar kulüp başkanı imgesinin ta kendisidir.

Oligarşik sermayenin tipolojisi, Türkçe’deki ‘hımbıl’ ile İngilizce’deki ‘humble’ sözcüklerinin tınısal benzerliğinden yararlanır gibidir kendini aklamak için!..

Ali Koç estetiğinin uyumszuluğu

Estetik daha ilk bakışta bakanın yargısını oluşturan en önemli etkendir. Ali Koç ise daha ilk bakışta göze çarpan geometrik ve söylemsel köşeliliği, matematik dışavurumlarıyla oligarşik sermayenin söyleminden uzaklaşırken, kaygan ve parlak cildi, köşeli, dik açılı suratı, kuzeyli gözleri, fit vücudu, steril yaşama biçimi ile de yine oligarşik sermayenin fiziki tipolojisinden, estetik sunumundan kopar. Sadece bununla kalmaz Ali Koç estetiğinin Fenerbahçe kamuoyu ile uyumsuzluğu. Ali Koç, Fenerbahçelilik'teki, Fenerbahçelilik kibri ve iddialılığındaki ölçü hatasını, bir aşamadan sonra ölçüsüzlüğü kaldıramayacak denli ölçülü biçili bir karakterdir.

Tam da genel geçer Fenerbahçelilikle Ali Koç arasındaki bu estetik ve söylemsel uzaklık, kopuş, mesafe ve uyumsuzluğun açtığı alanda şimdi taraftarlar da, medya da, hatta takımdaki oyuncular da ve elbette eski başkanlar da bir günah keçisini dolaştırıyorlar.

Geçenlerde Ali Koç’un takımın soyunma odasına girip futbolcuları sert biçimde azarladığı haber oldu gazetelerde. Futbolcuların bu azarı ciddiye aldıklarını sanmıyorum. Ben bile Ali Koç’u o otoriteye karşı şerbetli gençleri azarlarken, hem de sert biçimde, çok sert, tasavvur edemiyorum. O rafinelikten azar, fırça çıkmaz; ceza, hem de ağır ceza çıkar ama bir futbolcu ile kulüp başkanı arasındaki bir tür yukarıdan aşağı iletişim biçimi olan azarlama, tek taraflı bağırma çağırma çıkmaz.

Baba-oğul ilişkisi hiç çıkmaz. Olsa olsa haşarı öğrenci ile parlak etüd abisi ilişkisi kurulur.

Ali Koç’un cildindeki ve kişisel lansmanındaki bu parlaklık önemli bir belirleyici, Fenerbahçe ile ilişkisinde. Thomas Mann’ın bir romanında okumuştum: Çin köylerinde bir biçimde parlak insanlar uğursuzluk olarak görülür, köy halkının sığlığının dışına taşan bu kişiler köyden uzaklaştırılmak istenirmiş.

Fenerbahçe hep şöhretli, başarısı başka takımlardan tescilli oyuncuları yıpratma, öğütme, kaybetme makinesi olagelmiştir. Dereboyu’nun nemli topraklarının altında nice yetenekli civanın imgesel cesetleri yatmaktadır. Fenerbahçeliliğin mesnetsiz iddialılığına, ekonomik irrasyonalizmine, estetik babacıllığına ve hımbıllığına kurban edilen bu gençlerin yanına şimdi aynı sebeplerle görece genç başkan Ali Koç yatırılacak gibi görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

1949’da, müziğin ve aşkın bir gecesinde

Zemin tahta, masalar tahta, iskemleler tahta. Plastiğin mekan düzenlemelerini amansız bir hastalık gibi sarmadığı bir dönem bu. Duvarlar ahşap lambriyle kapalı. Ahşap lambri ile amerikan barın birbirini çağrıştıracağı dönemin başında dekore edilmiş olmalı kulüp

Kulübün yayıncı kuruluş boykotu

CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür

"
"