28 Mart 2025
Klişelerin hâkim olduğu bir coğrafyada yaşıyor olmanın en bilindik tarafı her defasında tarihin tekerrürden ibaret olduğu fikrine daha fazla sahip çıkmaktır. Bu noktada ister bilindik cümleler kurmayı sürdürün isterseniz de dışarıdan ithal ettiğiniz deja vu kavramına sarılın çok da fazla bir şey fark etmeyecektir. Bu topraklarda daha önceleri pek görmediğimiz bir ruh halinin yansımaları ile karşı karşıya kalmakta olduğumuzu gösteren emareler giderek çoğaldığını söylemeliyiz. Öncelikle iktidar ve muhalefet partilerinden bağımsız olarak cumhurun ilk kez kendisini bir siyasi özne haline dönüştürmeye başladığı bir dönemden geçmekte olduğumuzu belirtmeliyiz.
Siyasetin ortaya koyduğu yol veyahut yolların içinde yaşadığımız ülkede dönüp dolaşıp belirli patikalarla sınırlı olduğu gerçeği, son dönemde olup bitenler sonrasında bir kez daha yüzlerimize çarpılmış oldu. Bir başka ifadeyle bu ülkenin iktidarı da muhalefeti de geçmiş kültürel kodlarından gelmekte olan tek adamcılığın ötesine geçmeyi başaramıyor! İktidarı oluşturan her iki partinin temsilcilerine şöyle bir bakıverin, orada sadece tek bir kişinin söyledikleri ile karşı karşıya kalmakta olduğunuzu göreceksiniz. İşin ilginç tarafı bu durum, iktidar yanlısı medyanın da sürekli olarak boşa düşmesi haline yol açmakta. Çünkü neyi, nasıl söyleyebilecekleri konusundaki kararsızlıkları, kendilerinin söylediklerinin inandırıcılığını ortadan kaldırdığı gibi olup bitenler karşısındaki duruşlarını da yok etmektedir.
Öte yandan işin muhalefet kısmına baktığımızda orada da zaten uzun zamandır var olan iktidarın oyun kurma becerisi karşısındaki eksikliklerinin bu kez bir nebze olsun ortadan kalkmakla birlikte yılların getirdiği ataletin ve öngörü eksikliğinin burada da sürmekte olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Siz bakmayın öyle birilerinin ‘Özgür Özel işte şimdi bir lider oldu’ söylemlerinin ortalığı kaplıyor olmasına. Pazar günü cumhurbaşkanı adayının tespit yoklamasından başlayarak aslında ana muhalefet partisinin kendisi dahi bu ölçüde bir katılım olabileceğini öngörmüş değildi. Zaten bu katılımdaki olağanüstülük hem muhalefetin hem de iktidarın ayarlarını bozdu.
İktidar kanadı adına konuşanların diploma iptalinden başlayarak Ekrem İmamoğlu üzerinden adalet, hukuk ve buradan gidilerek yargıya güven telkin etmesini izledik. Bunun karşısında muhalefet kanadının büyükşehir belediyesine kayyım atanmasını engellemek, partinin kongresinde yaşananlar karşısında duruş almak gibi bir savunma içerisinde bulunduğu salvolar geldi. Her iki tarafta ne yazık ki yaşananları bir kişi, bir kurum veyahut yapılanların önlenmesi olarak algılamanın ötesine geçemedi! Ta ki bu durumla ilgili başta gençlerin tepkileri ve onlara eşlik eden farklı yaş gruplarındaki halkın talepleri yüksek sesle dile getirilmeye başlanıncaya kadar...
Uzun bir süredir ülkemizde birbirine temas etmeyen ve birbirinden haberdar olmayan gündemleri yaşamak durumunda bırakılan kitlelerin varlığı ile karşı karşıyayız. Gerek iktidar gerekse de muhalefet medyası yaşananları sadece ve sadece kendi perspektifleri ve konumlanışları üzerinden bizlere aktarmakla meşguller. Bu arada başta ekonomik alanda olmak üzere toplumsal hayatın pek çok veçhesinde işler bambaşka bir halde yürümekte ve bu durumdan ne iktidarın ne de muhalefetin haberi var! İktidar bizlere başka bir Türkiye üzerinden anlatıları aktarırken muhalefet ise asıl sorunlara temas etmek yerine suya sabuna dokunmayan bir yaklaşımla konfor alanı içerisinde varlığına devam etmekle meşgul.
İşte tam bu noktada yaşanan gelişmelerden en fazla mustarip olan kesim ise gelecek kaygısını iliklerine dek hisseden gençler. Farklı sosyo-ekonomik ailelere mensup olan ve farklı ideolojik yapılardan gelmelerine karşın ortak bir kaderde buluşuyorlar. Bu kader, içinde yaşadıkları ülkede iş bulmadan başlayarak, geleceğe dair hayaller kurma noktasında sıkıntılar içerisinde bir ruh halini beraberinde getirmekte. Gençlerin yaşanan gelişmeler karşısındaki tepkisellikleri ve siyaset mekanizmasına olan güvensizlikleri şaşırtıcı değil. Bu duruma onların ebeveynlerinin ve geniş bir kitlenin yaşananlar karşısındaki tepkileri de eklendiğinde, ortaya başka türlü bir durum çıkmaya başladı. Gençler, bu kez olup bitenleri sadece iktidar ve muhalefet arasındaki bir çekişme olarak görmenin ötesinde kendi hayatları ile ilintili bir durum olarak algılamaya başladı ve tepkilerini hiç beklenmedik bir şekilde sokağa yansıttılar.
Siyaset kurumundaki iki ana aksın yaşananlar karşısındaki tepkileri yine bilindik söylemler üzerinden devam ediyor. Yıllar öncesinde yaşananlar karşısında verilen tepkilerin benzerlerini yine aynı söylemler üzerinden verilmekte olduğunu görüyoruz. Burada iktidar, olup bitenleri muhalefet partisinin örgütlediği ve arkasında tamamıyla durduğu şeklinde okumakta. Bunun karşısında muhalefet partisi de sokağa yansıyan tepkilerin ana ekseninin kendi partisi ve belediye başkanına yapılan haksızlık üzerinden oluştuğu kanısına sarılmakta. Her ikisi de tüm bu olup bitenlerin bambaşka bir durumun sonucu olduğunu ve bilindik söylemlerin ötesinde bir yere karşılık gelmekte olduğunu anlamamakta ısrar ediyorlar. Zaten bu yüzden de durumu yine bildikleri gibi kontrol etme uğraşısı içerisinde bir dil üzerinden anlatmayı sürdürüyorlar. Bir tarafta kutsal mekanlara yönelik saygısızlık ifadeleri, diğer tarafta kitlenin coşkusu üzerinden birdenbire ortaya atılan boykot çağrıları... Muhalefet liderinin muhalefet listeleri karşısında iktidar milletvekillerinin söz konusu iş yerlerinden birisine giderek fotoğraf paylaşmaları gibi tuhaflıkları da yine bu vesile ile bir kez daha görmüş olduk.
Hak, hukuk, adalet ve yargı söylemleri havada uçuşuyor, buna karşın bu ifadelere duyulan güvenin aynı oranlarda tecelli etmediği bir dönemden geçmekte olduğumuzu yaşananlar bir kez daha göstermiş oldu. Yargının tarafsızlığına gölge düşüren şeyin bizatihi iktidara yakın medya mensuplarının yaşananlar öncesinde yapmış olduğu açıklamalar olduğunu idrak etmek için kâhin olmaya gerek yok. Buradan başlayan tuhaflıklar silsilesi kapıya yakın olanlar ve diğerleri arasındaki ayrımda fazlasıyla göz önünde gerçekleşiyor. Bu ise kamu vicdanı denilen kavramın yara almasına neden oluyor ve geleceğe dönük birlikte hayal kurmanın önünü tıkamaya başlıyor.
Türkiye’de yüzyılın sonunda belki de ilk kez cumhur, kendi geleceğine ve rejimine alışıldık ezberlerin ötesinde sahip çıkıyor. Bunu yaparken de siyasal partilerin angajmanlarının ötesinde bir kararlılıkla ve yaklaşımla olan biteni başka bir şekilde ortaya koymaya başlıyor. Burada gençlerin azmi ve kararlılığı son derece önemli, ayrıca onların klişelerin ötesinde bir dünyada yaşama isteklerinin de kıymetli olduğunu başta siyasiler olmak üzere hepimizin anlaması gerekiyor. İstedikleri daha huzurlu, güven ve barış içerisinde gelecek kaygısı duymadan yaşamak ve bunun için de adaletin, yargının, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gerektiğinin farkındalar. Onların taleplerinin önüne geçmek yerine daha ileriye götürmeyi başarabilenler geleceği şekillendireceklerdir.
Bu ülkenin ayrışmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacı var, siyasiler yıllardır kullandıkları ayrıştırıcı söylemler ile bu ülkeye fazlasıyla zarar verdiler. Şimdi yapmaları gereken cumhurun sesine ve taleplerine gerçekten kulak verebilmelerinden geçecektir.
Ahmet Talimciler kimdir?Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede sosyoloji bölümünü kazandı. 1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir. Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır. Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. Kitapları - Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları) - Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları) - Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları) - Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi) - Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap) - Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap) - İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) - Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) - Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile) - Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research) |
Değişen toplumsal yapımız içerisinde yeniden ne sokak futboluna ne de mahalle kültürüne geri dönebilmemiz mümkün değil ancak o güzellikleri ve yarattığı büyük etkiyi de yok saymamız söz konusu değildir
Bırakın neyin doğal neyin doğal olmadığına doğum anı geldiğinde hastanın kendisiyle onun doğumunu sağlayacak olanlar, hastanın ve çocuğun sağlığı noktasında gereken kararı versinler
Adolescence, kendi içerisinde başta aile ilişkileri olmak üzere, okul, arkadaşlık ilişkileri ve sosyal medyanın toplumsal hayat üzerindeki etkilerine dair alışıldık klişeler yerine çok daha somut eleştiriler getirmekte
© Tüm hakları saklıdır.