13 Ağustos 2021

Yapılan düzenlemeler eğitimi iyileştirmiyor!

Asıl büyük meselenin kendisini teşkil eden dünyayla mücadele edebilecek bireylerin yetiştirilmesini sağlayacak olan eğitime ilişkin şekilselliğin ötesinde herhangi bir adım atılamadı.

Geçtiğimiz hafta önce Milli Eğitim Bakanı’nın görevden affını ardında da Cumhur İttifakı’nın küçük ortağının üniversite baraj puanlarının düşürülmesi talebini gördük. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yirmi yıla yaklaşan iktidarı dönemindeki sekizinci Milli Eğitimi bakanı Prof.Dr. Mahmut Özer oldu. Aynı partinin iktidarı boyunca sekiz kez değişen ve her gelen bakanıyla birlikte yeni düzenlemelere doğru yelken açacağı iddia edilen bir alandan söz ediyoruz. Bu süre içerisinde lise giriş sınavları da üniversite sınavları da ilkokuldan lise son sınıfa kadar olan süre de değişikliğe uğradı. Ancak asıl büyük meselenin kendisini teşkil eden dünyayla mücadele edebilecek bireylerin yetiştirilmesini sağlayacak olan eğitime ilişkin şekilselliğin ötesinde herhangi bir adım atılamadı. Eğitimin ideolojik bir alan olduğu meselesini ve bu durumun söz konusu bütün bu yıllar boyunca fazlasıyla gündeme geldiğini de bir kez daha hatırlatmak isterim. Son bir buçuk yıldır yaşanan salgın süreci ve onun belki de en büyük zararı verdiği alan olan eğitim dünyasının yaşadığı üzerinde hala yeterince kafa yormuş değiliz. Önümüzdeki on yıl içerisinde bu bir buçuk yılın ne gibi bir tahribata yol açmış olduğunu daha iyi anlayacağız ancak anladığımız zaman ise yine iş işten geçmiş olacak.

Son iki yıldır üniversite sınavları konusunda eğitimin uzaktan yapılmasından kaynaklı ve oluşan eşitsizlikleri göz önünde bulundurması gereken bir anlayışın uygulamaya sokulması gerekirken özellikle bu yıl yapılan sınavların zorluğu konusu, fazlasıyla gündeme gelmişti. Yani bir taraftan tam anlamıyla gerçekleştirilemeyen bir eğitim süreci ve buna karşılık son yılların en zorlu sınav sorularının hazırlanmış olması gibi bir tuhaflık söz konusuydu. İşte bu noktada sınavın bitimi sonrasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli ilginç bir çıkışta bulundu ve üniversite sınavının tamamen kaldırılması gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “Evlatlarımızın hayatını 2 günlük bir sınava mahkûm etmenin adil ve hakkaniyetli bir yanı bize göre yoktur. Yürürlükteki sınav sistemi yeni baştan ele alınmalı, okul öncesi sürecini de hesaba katan modelle her evladımızın ilgi alanına uygun eğitim alanının temini sağlanmalıdır. Üniversite sınavı tamamen kaldırılmalıdır. Toplam üniversitelerin kontenjan sayısı 1 milyonu aşmaktadır. Türkiye, sınavsız üniversiteye geçişi başarabilecek kapasiteye sahiptir. Gençlerimizi yarış atı gibi göremeyiz.”

Üniversite sonuçları açıklandığında şöyle bir tablo ortaya çıktı:

 Sınava giren adayların %32’lik bir kısmı 120 soruluk TYT(Temel Yeterlilik Testi)nin hesaplanması için gerekli olan 150 puan ve üzeri puanları almayı başaramamıştı. AYT olarak adlandırılan Alan Yeterlilik Testlerinde ise 180 ve üzeri puan barajını sayısal(%42,85) ve eşit ağırlık(%48,04) alanında aşabilenler %50’nin altındayken sözel alanda ise bu rakam %60,09’a ulaşabilmişti. YDT olarak adlandırılan Yabancı Dil Testinde ise bu oran %80,68 gibi bir hayli yüksek bir rakama tekabül etmişti. Aşağıdaki tabloda ise yapılan testlerin ortalama ve standart sapma rakamları yer alıyor.

Bu iki tabloya dikkatinizi çekme nedenim ise 9 Ağustos günü sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin Twitter üzerinden verdiği: "Salgın dönemi göz önüne alınarak TYT baraj puanının 140’a, AYT baraj puanının da 160’a çekilmesi teklif ve temennimizdir, mesajının  hemen Yüksek Öğrenim Kurulu(YÖK) tarafından dikkate alınıp bir gün içerisinde gereğinin yerine getirilmesidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da YKS ile ilgili alınan kararı sosyal medya hesabından duyurma yolunu tercih etmiştir: “Genç kardeşlerime bir müjde vermek istiyorum. Yüksek Öğretim Kurulumuz, 2021 YKS tercih sürecinde merkezi ve ek yerleştirmeye ilave bir ek yerleştirme yapılmasını kararlaştırmıştır. Bu ilave ek yerleştirmede baraj puanı TYT'de 140, AYT ve YDT’de 170 olarak uygulanacaktır. Yapılan bu önemli değişiklikle birlikte üniversite tercih sürecinin tüm kardeşlerimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Cumhur İttifakı olarak gençlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Gelen talep üzerine hızla hazırlanıp düzenlemeyi sunan YÖK’ten yapılan açıklama da ise şu ifadeler dikkat çekiyor: Yükseköğretim Kurulu'nca 2021-YKS sonuçları etraflıca değerlendirilmiş olup küresel çapta devam eden COVID-19 salgınının ülkemizdeki eğitim ve öğretim alanındaki olumsuz etkileri de dikkate alınarak yükseköğretim kurumlarının mevcut kapasitelerinin en verimli şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla yeni kararlar alınmıştır. Buna göre; – AYT/YDT Puanı 180 ve üzerinde olan adayların “merkezi yerleştirme” ve “ek yerleştirme” işlemlerinde puan ve başarı sıraları korunarak tercih ve yerleştirme süreci daha önce ilan edildiği şekilde tamamlanacaktır.

– 2021-YKS işlemlerine mahsus olmak üzere merkezi ve ek yerleştirme sonucunda boş kalan kontenjanlar için “ikinci ek yerleştirme” yapılacaktır. Merkezi ve ek yerleştirme sonucunda boş kalan kontenjanlara verilecek olan bu ikinci ek yerleştirme imkânından “TYT puanı asgari 140”; “AYT/YTD puanı asgari 170” olan adaylar da yararlanabilecektir.​”

Bu son düzenlemenin arka planında yaşanan Covid-19 salgınının yarattığı olumsuz etkileri ortadan kaldırma gibi ulvi bir amaç belirtilmiş olsa da aslında yıllar içerisinde her defasında standartların biraz daha aşağı çekilmesi ve bunun sonucunda da vasatlığın önünün biraz daha fazla açılması söz konusu olmuştur. Durumun sadece lise ve üniversite sınavlarından ibaret olmadığını yükseköğrenimin kendi geleceğini oluşturacak araştırma görevlisi, Dr. öğretim üyesi, doçentlik sınavları için istenenlerin de her defasında değiştirilmesi durumunu göz ardı etmemeliyiz. Farkında mıyız bilmiyorum ancak siyasi irade her defasında eğitimin işleyişini kendi istek ve talepleri doğrultusunda değiştirmek suretiyle birilerine mesaj gönderme yoluna giderken eğitimin kalitesini yükseltmiş olmuyor tam aksine her seferinde kalite biraz daha fazla düşmeye devam ediyor. Hatta artık söz konusu durum için bütün öğrencilerimizi düzenli olarak üniversiteye gönderme gibi bir durum bile bu gidişle gündeme getirilebilir. Tabii bunun yaratacağı ara eleman sıkıntısını nasıl çözeceğiz sorunu ise kimsenin umurunda bile değil. 

Eğitim popülist taleplerin alanı olarak görülemeyecek kadar kıymetli ve bir kadar da uzun erimli bir alandır. Attığınız tohumların etkisinin önümüzdeki yirmi yirmi beş yıl içerisinde nasıl büyük etkilerde bulunacağını belki bir kısmımız görmeyecek bile ancak niceliğin ön plana çıkartıldığı her sistemin niteliksel anlamda duvara toslaması kaçınılmaz bir durum olarak ülkemizi de etkileyecektir. Bırakın eğitim siyasetin dışında nitelikli, liyakatli ve kaliteli bir yaklaşımla ülkemizi başka ufuklara taşıyabilsin. Eğer bunun yerine vasatlığı ve hiçbir yerde olmayan şekilde herkesin üniversite mezunu olması gibi bir tuhaflığı hayata geçirmeyi sürdüreceksek o zaman bütün bunlara hiç gerek yok. Lise mezunlarını da doğrudan kendi illerindeki üniversitelere doğru yönlendirin ve sorunu kökünden çözmüş olun, tabii böyle çözülmüş olacaksa?

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"