18 Aralık 2020

Üniversiteler fuhuş yuvasıymış!

Şunu sormak gerekiyor, madem üniversitelerin fuhuş yuvası olduğunu düşünüyorsunuz orada ne işiniz var?

Üniversitelerimize dair çok farklı açılardan eleştiriler getirebilirsiniz ve gidişatı yerden yere de vurabilirsiniz, bütün bu ifadeler söz söyleme özgürlüğü adı altında gerçekleştirilebilir. Fakat bir üniversite hocasının kalkıp "üniversiteler fuhuş yuvası" cümlesi kurduğu yerde ne fikir özgürlüğü söz konusudur ne de kişinin "aslında şunu kast ediyordum da yanlış anlaşıldı" şeklindeki söz oyunlarının bir anlamı kalır. Tarih profesörü olan Ebubekir Sofuoğlu'nun Akit TV ekranlarında söylemiş olduğu sözlerin yenilir yutulur olmadığı net bir biçimde ortada. Önce Sakarya Üniversitesinde görev yapan Sofuoğlu'nun sözlerine yakından bir bakalım:

"Sofuoğlu: …Temelde hedonizm var, hedonist merkezli gelişen bir Z kuşağı, başka bir şey yok. Ben 27 senedir üniversitede çalışıyorum, son bir iki senedir derslerin bu denli boş olduğunu görmedim. Üniversite şehirleri geliştiriyormuş da falan da filan da yalan. Böyle bir şey yok. Üniversitenin şehirleri geliştirdiğinin göstergesi ne olur, laboratuvarlar artar, kütüphaneler artar, araştırma merkezleri, araştırma enstitüleri artar. Gidin bakın üniversitelere bütün Türkiye'de üniversitelerin yerleştiği yerler Nişantaşı'na döndü. Bizim kanalizasyonu bile ıslah edilmemiş bir yerden yürüyüp giderdik kampüse gitmek için Serdivan Sakarya'da.

Hüsamettin Aslan: Üniversitelerin o yapıların gelişmesinde etkisi yok mu?

Sofuoğlu: Yapılar ama sayın cumhurbaşkanımız da vurguladı neredeyse fuhuş evler.

Hüsamettin Aslan: Yok hocam yapmayın hocam, genelleme yapmayalım.

Sofuoğlu: Gördüğüm var, istisna değil. İstisna değil. Derse devamları söylüyorum yüzde 30-40 düzeyinde. İnternetten ders veriyoruz dersi anlattığım sırada girenleri de görebiliyorum, daha sonra imkanı olmayıp katılanlar da oluyor.

Moderatör: Biraz ağır oldu hocam.

Sofuoğlu: Bakın ne diyorum, yok ya her şey çok güzel mi diyeyim.

Moderatör: Yoo istisnalar mutlaka vardır.

Sofuoğlu: Gelin gezdireyim o zaman, ben anlamıyorum siz nerede yaşıyorsunuz? Gelin ben sizi gezdireyim, misafirim olun. Apartları anlattırayım, oradaki komşuları gezdireceğim, oradaki emlakçılar size söyleyecek. 27 senedir ders veriyorum ve derste kesinlikle devam alırım. Yüzde 60-70 doluluk olurdu, şimdi ise yüzde 30-40 seviyelerinde. 50 kişilik sınıflarda 20-25 kişiyle ders yapıyorum."

25 yıldır üniversitede çalışan ve branşı sosyoloji olan bir akademisyenim. Ben bu kadar zaman içerisinde ne üniversitelerin fuhuş yuvası olduğunu gördüm ne de buna yönelik sözler işittim. Her nedense son yıllarda Türkiye'de hayatın her alanını cinsellik üzerinden gören insanlar türedi ve bu insanlar, ağızlarını her açtıklarında birilerine söz söylemek için var olan durumu çarpıtmayı, karalamayı seçtiler. Bu olayda asıl acı olan kısım uzun zamandır işitmeye alışıldık olan benzer sözleri söyleyenlerin aksine bu kez bu sözleri söyleyen kişinin profesör unvanlı bir akademisyen olması. Ve üstelik ilginç bir biçimde kendisine yöneltilen "Biraz ağır oldu hocam" sözleri karşısında "Siz nerede yaşıyorsunuz, ben anlamıyorum" diyebilecek kadar da hazır cevap. Bütün ülke üniversitelerini Nişantaşı benzetmesi ile aynı potanın içerisine sokuyor ve buralarda okuyan milyonlarca çocuğumuzun yanı sıra yine buralarda görev yapan binlerce akademisyeni de töhmet altında bırakmaktan geri de kalmıyor.

Tabii bir de sözlerinin bir yerlere mesaj olarak gidebilmesi için yine son yıllarda çok sıkça başvurulan bir taktiğe sığınıveriyor: "Sayın cumhurbaşkanımız da bu konuda benzer şeyler söyledi." Her bireyin ekranlarda, gazetelerde veyahut sosyal medya mecrası üzerinde yaptığı açıklamaların kendisini bağlayacağı gerçeğini, bu beyefendilerin bir an önce akıllarına sokmaları gerekiyor. Kendinizi sağlama almak için sayın cumhurbaşkanının arkasına sığınmaktan vazgeçin! Üstelik böyle yapmak suretiyle söylediğiniz her söz, sizin düşündüğünüzden çok daha fazla zarara yol açmış oluyor. Karşımızda bütün bir akademi camiasını töhmet altında bırakan bir zat bulunuyor. Apartlarda gördükleri üzerinden genelleme yapmak ve bunu tüm ülke üniversitelerine uyarlamak gibi tuhaf bir yaklaşımı bulunuyor.

Televizyon ekranlarında konuşmanın şehvetine kapılmak suretiyle ilgi alanları olmayan konularda da ahkam kesebileceklerini düşünenler sayesinde gelmiş olduğumuz noktada her konudan anlayan ve her konu hakkında söz söyleyebileceğini zanneden tipler türedi. Bilginin önemi ve etkisi azaldıkça safsatanın, yalanların, çamur atmaların sayısı arttı. Bir zamanların ağırlığı olan ve söylediklerinin gerçek bir karşılığı olan üniversite hocalarının yerini ise maalesef ne söyledikleri belli olmayan ve söyledikleriyle etrafındakileri karalayan hocalar aldı. Üniversite sayısının arttırılmasının niteliği değil niceliği arttırdığı sözlerine kulak tıkayanlar, bir zamanlar girme mücadelesi yaptıkları üniversiteleri bu kez fuhuş yuvası olmakla itham edecek kadar ileri gittiler. O zaman şunu sormak gerekiyor, madem üniversitelerin fuhuş yuvası olduğunu düşünüyorsunuz orada ne işiniz var? Çünkü bu kadar aleni konuşmayı göze alıyorsanız o halde bu söylediklerinizin sonucunda bizlere olduğu kadar size de itham edilecek olan lakabı da gayet iyi biliyorsunuz demektir. Açıkçası ben ne kendimin ne de mensubu olduğum akademi camiasındaki kişilerin böylesi sakil bir durumun üyesi olduğu kanaatinde değilim. Fakat siz böyle düşündüğünüzü ortaya koyduğunuza göre kem söz sahibini bağlar demek sadece en hafifi olacaktır.

Akademinin ülkeye dair yapması gereken çok farklı işler mevcutken her defasında böylesi tuhaf açıklamaların gölgesinde kalıyor olması da dikkat çekicidir. Üniversite sayınının arttırılması ve beraberinde üniversitede okuyan öğrenci sayısının artmasının yanı sıra her ile bir üniversite açılmasıyla birlikte özellikle kız öğrencilerin üniversite mezunu olma sayısı artmıştır. Gerçi bunu da istemeyen ve sık sık üniversite öğrencilerinin özellikle de kızların okullara gönderilmemesini söyleyen birtakım adamların ifadelerini görüyoruz. Fakat üniversite içerisinde yer alan birisinin üniversite kurumunu fuhuşla eşleştirmesine ilk kez tanık olduk. Söylenen sözün göründüğünden çok daha ağır bir ithamı içermekte olduğunu sözü söyleyen kişinin mensubu bulunduğu üniversitenin rektörü fark etmiş olmalı ki, kişi hakkında soruşturma açtıkları bilgisini kamuoyuyla paylaştı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, yapılan bu açıklamanın ardından şu sözleri söyledi: "Üniversitelerimizi zan altında bırakan kerih (iğrenç, tiksindirici) ve sakil açıklamayla ilgili gereken işlemlerin yapılacak olmasını memnuniyetle karşılıyoruz." 

Yükseköğretim Kurumunun başkanı ise; "Bilindiği üzere akademisyenlerle ilgili disiplin işlemleri kanun gereği ancak üniversiteleri tarafından başlatılabilmekte ve yürütülebilmektedir. Evlatlarımızın okuduğu üniversitelerimizin, zikretmeye bile hicap duyduğumuz mekanlara benzetilmesi ve çok çirkin ifadelerin kullanılması asla kabul edilemez" sözleri ile duruma açıklık getirmiştir. Bu arada Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı da Sofuoğlu hakkında soruşturma başlattı. Fakat burada asıl önemli olan hususun şahsın ceza almasından ziyade bu aşamaya nasıl gelmiş olduğumuz gerçeğine dikkatlerinizi çekmek isterim.

Hayatın her alanında olup bitenlere ilişkin sözleri olanların söylediklerinin ve yapıp ettiklerinin tıpkı eleştirdikleri gibi olması hatta onlardan da daha aşağılık bir hale karşılık gelmesi, belki de içinden geçmekte olduğumuz alaca karanlık kuşağının göstergelerinden birisi olsa gerektir. Kötülüğün sıradanlaşması sadece birilerinin hayatlarının kararmasına veyahut karartılmasına yol açmayacaktır. Bu şekilde dolaşıma sokulan zihniyet sayesinde bütün hayatlarımız kötülüğün pençesinde sıranın kendisine ne zaman geleceğini beklemek durumunda bırakılacaktır. Kitleleri böylesine ayrıştıran ve zehirleyen bakış açıları sayesinde bugün üniversiteleri de fuhuş üzerinden konuşmak gibi bir garabetin içerisinde bırakıldık. Ne yazık ki bunu yapan kişi halen üniversitede ders verip öğrenci yetiştirdiğini söyleyen ve de derslere devam konusundan şikayet eden bir zat.

Gerçi söz konusu kişi daha önce Ayasofya'nın camii haline dönüştürülmesi sonrasında "İkonaların sökülmemesi halinde Fatih'in emaneti Ayasofya'nın, fahişe Zoe ile birlikte fahişenin sergilendiği dünyadaki ilk camii olacak" tweetini atmıştı. Yani garp cephesinde farklı bir şey yok!

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"