8 Ocak 2020 tarihinde spora dair notlar-3 başlıklı yazımda; "Sporun kılık ve kıyafetin çok ötesinde bir yerlerde konumlandığı gerçeğini idrak edemediğimiz sürece, alana ilişkin söylediğiniz her şey havada kalmaya mahkumdur. Spor, evrensel insanlık kültürünün çok önemli bir parçasıdır ve bu kültürün yaygınlaştırılması için önce cinsiyet ayrıştırması anlayışını ortadan kaldırmalıyız” ifadelerini kullanmıştım. Bunu belirtmemdeki neden ise Türkiye Atletizm Federasyonunun bu yıl içerisinde yapılacak olan kamplardaki yeni uygulamasıydı. Fakat ilginç bir biçimde bu konuyla ilgili olarak birkaç kişinin sosyal medyada yazdıkları dışında ses çıkmadı! Adeta bu uygulama gözü kapalı bir biçimde kabullenilmiş oldu. Ancak tam bu sırada Kadın Voleybol milli takımımız 2020 Tokyo Olimpiyatları'na katılmaya hak kazandılar ve onların başarıları konuşulurken, bir belediye başkanı ise kılık kıyafetlerini gündeme getirmek suretiyle, teşhircilik suçlamasında bulundu.
Milliyetçi Hareket Partisinin Düzce Kaynaşlı belediye başkanı Birol Şahin sosyal medya hesabından daha sonra sildiği paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı: "Allahu Teala'nın örtünün vücut hatlarınız belli olmasın emrine karşı çıkarak, açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo'ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar. Müslüman kadın adap ve haya sahibidir. Yaptığı her işte Allah rızası gözetir. Dinimize göre kadınlar kendi aralarında spor yapabilirler. Erkekler huzurunda açık saçık değil”. Ardından gelen tepkiler üzerine ise "bunu genel anlamda yazdım. Kamuoyu beni takip ediyor. Takipçimiz çok, art niyet taşımıyoruz. Bizler İslam ülkesinde yaşıyoruz. Müslümanım diyenin uyması gereken kurallar vardır. Müslüman bir kişi öyle bir kıyafet giyip erkek huzuruna çıkamaz. Bu haram.”
Atletizmde yaşanan daha doğrusu yaşanmayanlar voleybolda olmadı ve gerek kamuoyu gerekse de voleybol federasyonu yaşananlar üzerine açıklamalarda bulundu. İlk olarak açıklamada bulunan belediye başkanının partisi ile olan ilişkisi düşürüldü -ifade aynen bu olduğu için bu şekilde kullanıyorum- açıklaması yapıldı. Ardından MHP'nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Sadir Durmaz, Şahin hakkında soruşturma başlattıklarını ve "Böyle bir paylaşımı kabul etmelerinin kesinlikle mümkün olamayacağını” belirtti. Durmaz; "Ay yıldızlı formayı en yukarıya çıkana Filenin Sultanlarını büyük bir gururla izliyoruz, başarılarıyla da gurur duyuyoruz. Genel Başkanımız da grup konuşmasında milli takımımızı tebrik etti. İl başkanımızla görüştüm, savunmasını istedik, gereken ne ise yapacağız” ifadelerini kullandı.
Türkiye Voleybol Federasyonu ise resmi sitesinde yaşananlara yanıt niteliğinde bir açıklamada bulundu: "…Yurttaşlarımızın ortak sevinç yaşadığı, bu ülkenin vatandaşı olmakla gururlandığı böylesi tarihi bir anda, toplumu ayrıştıran, nefret söylemine varan açıklamalarda bulunan bir belediye başkanına karşı, ülke genelinde gösterilen güçlü demokratik tepkiyi, sporun da amaçlarından olan kardeşlik ve barış ideallerine birlikte sahip çıkılması bakımından anlamlı buluyoruz. Böylesi çirkin yaklaşımlar ve girişimler ne sporcularımızı ne de Federasyonumuzu yıldırmayacaktır. Milyonlarca kız çocuğumuza, gencimize rol model olan A Milli Kadın Voleybol Takımımızın ülkemizi temsil etmenin bilinci ve sorumluluğuyla, başarılarına yeni başarılar ekleyeceğinden herkes emin olmalıdır. Bu vesileyle, başta voleybolun her zaman yanında yer alan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğluna, bu çirkin yaklaşımı sergileyen belediye başkanına karşı gerekli işlemleri derhal başlatan Sayın MHP Genel Başkanı Devlet BAahçeli'ye ve sporcularımızın yanında yer alan, destekleyen, sahip çıkan herkese Türkiye Voleybol Federasyonu olarak teşekkür ederiz."
Voleybol federasyonunun açıklamasında dikkat çekici olan yerleri özellikle koyu olarak gösterdim çünkü buralarda belirtilen ifadeler aynı zamanda belediye başkanının dile getirdiği anlayışa ilişkin yaklaşıma olan bakış açısını da ortaya koyuyor. Öte yandan bu yaklaşımla ilgili olarak birkaç gün boyunca sosyal medyada ve bazı gazetelerde ifade edilen 'bu çağda bu kafa' şeklindeki yaklaşımın ise genel geçer bir bakış açısından öteye gidemeyeceğini belirtmeliyim. Kökü çok daha derinlerde olan ikiliğin, içinde bulunduğumuz dönemde sadece kültürel boyutlarda değil, toplumsal ve siyasal boyutlarda da karşılık bulduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak durumundayız. Söz konusu olan bu ikilik karşısında ise her iki tarafın kendi perspektifi üzerinden yapacağı açıklamalar sadece ve sadece durumu kurtarmaya ilişkin olacaktır. Oysa bunun ötesinde bir arada yaşama pratiğine ve karşılıklı saygıya ihtiyacımız bulunuyor. İşte tam bu noktada sporun bizatihi kendisi tam da aradığımız çıkış noktası olarak kullanılabilir. Aynı ülkenin iki farklı federasyonunda farklı yaklaşımlar söz konusu oluyor ve bir tarafta yaşananlar üzerine net bir duruş alınabilirken, diğer taraftan ses çıkmıyor! Voleybol milli takımı kaptanı Eda Erdem, 9 Eylül 2019 tarihinde Avrupa ikincisi olduktan sonraki açıklamasında "Madalyamız ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın' dediği Türk kadınlarına armağan olsun” diyerek tam da voleybol federasyonunun yaptığı açıklamadaki gibi bir rol modeli olduğunu ortaya koyuyor. Buna karşın bu ülkenin atletizm alanındaki yüz aklarının yaşananlar konusundaki sessizliği dikkatlerden kaçmıyor!
Yaşadığımız bütün gelişmelerin dönüp dolaşıp kadınlara temas etmesi ve onların gündelik hayatları üzerinde baskılar şeklinde tezahür etmesi tesadüf değil. Farklı geleneklerin, kendilerini ortaya koymalarında kadın son derece önemli bir gösterge ve bu açıdan kadına yönelik ifadelerin kullanılması, zaman geçse de değişmiyor. İdeolojiler, kadın ve kadın bedeni üzerinden mürit toplamayı sürdürüyorlar. Buna karşın kadınlar hayatın her alanında olduğu gibi spor alanında da var olduklarını göstermeye devam ediyorlar. Türkiye'de milyonlarca liralık harcamanın yapıldığı ve ekranlardan hiç eksilmeyen futbol ve büyük destekler verilen basketbolun yerine Tokyo olimpiyatlarına Kadın Voleybol Milli Takımı gidiyor. Bir tarafta yine kılık kıyafet üzerinden getirilen eleştiriler ve ardından bunun üzerinden yürütülen cinsiyetçi algı operasyonları. Diğer tarafta ise hiç bitmeyen bir mücadele ve sürekli olarak engellenen, ötelenen, yok sayılan, öldürülen kadınlar.
Spor belirli idealler etrafında bir araya gelmiş insanların oluşturduğu bir eylemlilik biçimidir. Spor yapılması son derece önemli buna karşın kız çocuklarının/kadınların spor yapması ise çok daha hayati. Spor, insani değerleri olduğu kadar mücadeleyi, azmi, başarıyı, başarısızlığı, takım olmayı, birlikte olabilmeyi ve belki de daha da önemlisi saygı göstermeyi/saygı duymayı öğrenebileceğimiz alanlardan bir tanesidir. Spor, Fair Play duygusu aracılığıyla hayatlarımıza temas eden çok daha geniş bir bakış açısını kazandırabildiği için evrensel bir nitelik arz etmektedir. Belki de bu yüzden bütün totaliter ideolojiler spor üzerinden kendilerini gerçekleştirmek arzusundadırlar ve yine bütün ideolojiler burada kendilerine yönelik bir savaşım alanı bulabilmektedirler. Ancak tüm bunlara karşın içinde barındırdığı niteliklerle sporun kendisi herkesi aynı zamanda başkası, başkalarını da aynı zamanda herkes yapabilme gücünde saklıdır.