27 Ocak 2017

Şaşırmaya gerek yok!

Rıdvan Dilmen’in, herhalde ‘şeytana uymak’ suretiyle söylediklerinin tam tersini yapmasının arkasında acaba ne hesaplar yatıyor!

Rıdvan Dilmen’in sosyal medya üzerinden başlattığı ‘evet’ kampanyasına Arda Turan, Burak Yılmaz ve Murat Boz’un iştirak etmeleri sonrasında karşı çıkanlardan da ‘hayır’ sesleri yükselmeye başladı.

Evet’i ya da Hayır’ından ziyade bu açıklamadaki problemli kısım beni daha çok ilgilendiriyor. İsteyen herkes kendi durumunu pozisyonuna yönelik bir durum alabilir ve bunu bireysel düzlemde yakınları ile paylaşabilir.

Ancak buradaki ince çizgi tanınmış isimlerin ya da kamuya mal olmuşların durumu bu açıdan farklılık arz etmektedir. Gündelik hayat içerisinde bir gece kulübünden çıkan iki kişi haber olmaz buna karşın sabaha karşı oradan çıkan kişi ünlü bir futbolcu ya da bir şarkıcı ise işler değişir ve fotoğrafları, görüntüleri ön plana çıkartılır. Şöhret olmanın dünyanın her yerinde bir bedeli vardır ve şöhretler bu bedeli ödemek durumunda olduklarının farkındadırlar.

Popüler kültürün ürünü olan bu şöhretler içinden geçtikleri döneme uygun bir biçimde hareket ederler. Onları belirli bir yere getiren de götüren de yine kamuoyunun onlara yönelik olan ilgisidir. İşte bu ilgi nedeniyle kendi bulundukları yerin son derece kaygan bir zemin olduğunun bilincinde olmaları ve toplumun tüm kesimlerine hitap edebilecek bir pozisyon içerisinde konumlanmaları gerektiğini hiç akıllarından çıkartmamalıdırlar.

Bazı şöhretler tam tersini yaparak ancak burada da daha başından itibaren nereden geldiklerini ve ne olduklarını hiç inkar etmeden bir duruş sergilerler.

Bu duruş son derece önemlidir çünkü öncesini ve sonrasını ortaya koyması açısından onu takip edenlere bir kolaylık sağlamaktadır. Medyanın böylesine güçlü bir kimlik göstereni olmasının ardından şöhretlerin pozisyonu ve kendilerini konumlandırmaları da bambaşka bir aşamaya transfer olmuştur.

Bu açıdan ülkemizde özellikle futbolcuların 1990’lı yılların başında Televole programı ile birlikte sıçradığı aşama bariz bir biçimde gözler önündedir. Futbolun yıldızları her geçen yıl biraz daha fazla para kazanmaya başlayan ve biraz daha fazla göz önünde olan kişiler olarak ülke gündemindeki yerlerini fazlasıyla almışlardır. Futbolun yanı sıra reklamlar, tanıtımlar ve siyasal ilişkiler ile birlikte bir anda karşımızda bambaşka bir futbolcu profili oluşmaya başlamıştır.

Bu noktada Türkiye’de futbolun yeni şöhretleri olan bu kişileri geçmiş futbol iklimi ile karşılaştırmak bile abesle iştigaldir. Çok daha rahat koşullarda futbol oynayan ve futbolun nimetlerinden sonuna kadar yararlanan bu yeni kitle karşısında eskileri anmak çok büyük haksızlık olur.

Tabii burada bir parantez açmak gerekirse Türkiye’de futbol dünyası içerisinde olup bitenleri sorgulayan, tartışan ya da olanlar karşısında başka türlü bir futbol da olabileceğini düşünen kaç kişi olmuştur, o da ayrı bir tartışma konusudur. Ancak yine de Metin Kurt, Kemalettin Şentürk gibi isimlerin yanı sıra Metin Oktay gibi bir ismin de olduğunu unutmamalıyız. Aziz Nesin’in Ne Sağcıyız Ne Solcu Futbolcuyuz Futbolcu şiirinde geçen sözlerin üzerinden 55 yıl geçmesine rağmen ne halkın tavrı ne de futbol dünyasındakilerin tavrı değişti!

Arada değişen ise futbol dünyasının astronomik rakamlar üzerinden bambaşka bir yaşam tahayyülü sunabilme kapasitesi oldu ve futbol dünyamız çok daha fazla paranın egemenliğine giriverdi. İşte tam bu noktada geçmişten farklı olarak eski futbolcuların yorumcular olarak kendilerine yeni bir pozisyon almalarına da tanıklık ettik.

Popüler kültür açısından geçmişin şöhretlerinin şöhretlerini devam ettirebilmesinin yegane yolunun bunu farklı bir aşamaya taşıyabilme gereği olduğunun farkına varanlar açısından maç devam etti. Bu durumu öngöremeyenler ya da şansları yaver gitmeyenler içinse maç çoktan bitti.

Yeni dönemin futbolcu şöhretlerinin medya ile kurmuş oldukları bağlantının gücü son derece belirleyicidir ve bu açıdan söz konusu kampanyaya katılan isimlerin de, bu bağlantılarının her daim güçlü ve bir o kadar da işlevsel olduğu göze çarpmaktadır. Arda Turan’ın gurbette İspanya’da kendisini memleketinde gibi hissetmesini sağlayan kadim dostu Acun Ilıcalı ve onun desteğinin yansımalarını geçtiğimiz yıl sık sık gördük.

Yılbaşı gecesi O Ses programına çıkıp şarkı söyleyen Burak Yılmaz’ın yanında sahnede yerini alan Arda Turan ile onlara eşlik eden Murat Boz’la takım tamamlanmış oluyordu. Tabii arada insanın aklına Arda Turan ile Fatih Terim arasında yaşanan gerilim sırasında Rıdvan Dilmen ile Güntekin Onay’ın uzun soluklu bir röportaj yapmalarının sadece gündem için olmadığı düşüncesi de gelmiyor değil!

Şike süreci içerisinde dönemin başbakanına yönelik protestolar karşısında futbola siyaset karıştırılmaması gerektiği doğrultusunda ekranlardan ahkam kesen Rıdvan Dilmen’in, herhalde ‘şeytana uymak’ suretiyle söylediklerinin tam tersini yapmasının arkasında acaba ne hesaplar yatıyor!

Buradaki asıl sıkıntılı nokta referandum süreci ile birlikte hem ülke içerisindeki gerginliğin daha da artmasına yol açacak örneklerin oluşması hem de bireylerin özgür iradelerinin önüne ipotek koyacak bir algının yaratılmış olmasıdır.

Bir tarafta bulunduğu pozisyonun gücünü arkasına alarak kendi tarafını beyan edenlerin durumu var öte tarafta ise hem bunu ortaya koyduğu takdirde yaşayabileceği sıkıntıları düşünmek zorunda kalanlar var.

Rıdvan Dilmen ve paydaşlarının açtığı yol herkesin demokratik hak ve hürriyetlerini ortaya rahatça koyabilmelerini sağlamanın çok ötesinde bir haksız rekabetin kapılarını ardına kadar açıyor. Ancak yine de bu duruma da şaşırmamak hatta bu kişileri çok da kaale almamak gerektiğini düşünenlerdenim.

Çünkü bu ülkenin futbol dünyası bir iki istisnai örnek dışında zaten hep böyleydi ve zaten böyle olduğu için de hiçbir zaman gerçek anlamda futbola, futbol dünyasına dair bir katkıyı ortaya koyamadı.  Bizim futbolcularımız kendi meslektaşlarına yönelik insanlık dışı uygulamalar konusunda bile seslerini yükseltme konusunda herhangi bir girişimde bulunamadılar.

Futbolun kaymak tabakasını oluşturan süper ligin tepesindeki ekiplerin oyuncuları hiçbir zaman aşağıda olup bitenlere ya da alt yapılara yönelik bir girişimin içerisinde yer almadılar. En son birinci lig kulüplerinin oluşturduğu kulüpler birliğinin açıklamasındaki ‘sorunlu futbolcu transfer edilmeyecek’ cümlesi bile akıllarını başlarına getirmedi.

Hayatı kendilerinden menkul olarak gören ve yırttıkları sürece olup bitenler karşısında bir tavır almak yerine gücün yanında pozisyon almayı tercih eden futbolcular olmayı sürdürdüler. Bu yüzden de olup bitenlerin ne olduğunun bile farkında olmaktan uzak olanların açıklamalarına şaşırmamalı hatta sevinmeliyiz. Çünkü böylece bilineni kendi ağızlarıyla teyit etmiş ve tarihe not düşmüş oldular. 

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"