Türkiye futbol tarihinin en ilginç şampiyonluk mücadelelerinden bir tanesine tanıklık ediyoruz. Öte yandan gerek süper ligde gerekse de birinci ligde zirve yarışı içerisindeki takımlar arasındaki rekabette kural dışılıklar gözlerden kaçmıyor. Geçtiğimiz günlerde birinci ligden süper lige yükselme yarışı içerisindeki Adana Demirspor ve Giresunspor'un karşılaşmalarında tribünlerde yaklaşık beş bin kişinin bulunduğu haberi gündem olmuştu. İşin ilginç kısmı hem tribünlere seyirci alınması yasak hem de ülke genelinde alınmış sokağa çıkma yasağı söz konusu iken bunlar oldu. Peki sonucunda nasıl bir ceza aldılar dersiniz? Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu her iki kulübe de 65 bin liralık ceza pardon ödül verdi! Yani kuralları koyan kurum daha en baştan kendi koyduğu kuralların çiğnenmesinin yolunu ardına kadar açıvermiş oldu. Açılan bu yoldan bu kez salı günü Beşiktaş ile Karagümrük takımları arasında oynanan karşılaşmalarda tribünlerde bulunan yaklaşık 3 bin kişi geçiverdi! Bu konuda benzer tartışma daha önce Şükrü Saracoğlu stadyumunda Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan karşılaşmada da meydana gelmişti. Tribünlere girenlerin sağlıkçılar olduğu dile getirilmiş ancak fotoğraflarda bazı tanınmış iş insanlarının bulunması tartışma yaratmıştı.
Kuralları koyanların kendi koydukları kuralları sürekli olarak çiğnemeyi adet haline getirdikleri yerde konulan kuralların, herkesi bağlamasını ve getirilen o kurallara saygı duyulmasını beklemek safdillik olacaktır. Çünkü var olan durum içinde bulunulan kuralları bir şekilde esnetmeyi ve o kuralları delmenin 'normal' olduğu algısını yerleştirmektedir. Söz konusu durum böyle gerçekleştiği anda hayatın her alanında olduğu gibi stadyumlarda da işler olması gerektiği gibi akmaya başlamaktadır. Parayı verip cezamı çekerim anlayışının önünü açanlar, açılan bu kapıdan girecek olan kitleyi artık ne tahmin edebilirler ne de olacakların önüne geçebilirler! Türkiye Futbol Federasyonu kurullarının kurallara uymayanlara değer biçmiş olduğu ceza tam da bu anlama gelmektedir. Artık parayı verenin düdüğü çaldığı ve kuralsızlıkların kendi kurallarını yerleştirdiği bir anlayışla karşı karşıyayız ne yazık ki.
Değerlerin erezyona uğradığı ve belirsizliğin, kuralsızlığın tavan yaptığı bir dönemden geçmekteyiz. Burada kendimiz için, tuttuğumuz takımımız, ideolojimiz veyahut dünya görüşümüz lehine gerçekleşen uygulamaları desteklediğimiz her noktada içinde yaşadığımız topluma büyük zararlar verdiğimizi görmezden geliyoruz. Şu an bizim lehimize gerçekleşen uygulamaların benzer biçimde aleyhimize de gerçekleşebileceği gerçeğini aklımızın ucuna bile getirmek istemiyoruz. Halbuki bu davranış kalıbının içinde yaşanılan topluma sirayet ettiği andan itibaren tüm alana yayılma gibi müthiş bir beceri sahibi olduğunu ve ortamı zehirlemek suretiyle hepimizi oyuncağı haline dönüştürebileceğini hatırlatmak isterim. Bazılarının daha eşit kılındığı yerde mutlaka daha eşitler olmaya devam edeceklerdir ve bunun sonunun gelmeyeceğini söylemeye bile gerek yok!
Futbol sonucun belirsizliği nedeniyle dünyanın en çok ilgi çeken spor dalı olma vasfını sürdürüyor. Her yıl bu ülkede gerek şampiyonluk yarışı gerekse de ligde kalma mücadeleleri sırasında dönüp dolaşıp kural dışılık noktasına gelip çuvallıyoruz. Yaşadıklarımızla bir türlü yüzleşemediğimiz ve sorunlarımızı gerçek anlamda çözemediğimiz için bir yıl sonra aynı şeyleri yeniden yaşamaya devam ediyoruz. Bu ülkenin futbolunun yine bu ülkenin kültüründen, havasından, suyundan beslenmekte olduğu gerçeğini göz ardı edip kendimizi bambaşka şekilde tanımlamaya bayılıyoruz. Oysa asıl mesele hangi takımın veya hangi kişinin olursa olsun aynı konuma geldiğinde benzer ayrıcalıkları kendisine uyarlamakta herhangi bir beis görmemesinde yatıyor. Yani olan bitenlerden şikayet edenlerin fırsat bulduğunda aynı davranış kalıplarını üretmede tereddüt bile etmeyecekleri bir toplumsal iklimde bu işler hakikaten çok ama çok zor son bulacaktır!
65 bin liralık ceza ile açılan kapıdan önce Beşiktaş tribünlerine giriş yapıldı bakalım hafta sonunda daha neler göreceğiz? Burada tartışılması gerekenin kulüplerin kendileri olmadığını asıl sorunun bir zihniyet meselesi olduğunu göz ardı etmemek zorundayız. Eğer sokağa çıkma kısıtlaması söz konusuysa ve taraftarların tribüne girmeleri yasaklanmışsa o zaman bu kuralı ihlal eden kim olursa olsun cezalandırılmalıdırlar. Yıllar sonra kentlerinin takımlarının şampiyon olmasını canı gönülden kutlayan taraftarlar da bu yasaktan muaf değillerdir. Çünkü bir tarafta yasakları uygularken diğer tarafta tuttuğu takım için, desteklediği parti adına veyahut protesto gösterileri için sokağa çıkması serbest olanlar ne kadar bu ülkenin insanıysalar, kurallara uymak suretiyle dükkanlarını kapatıp evlerinde oturmak zorunda kalanlar da bu ülkenin insanlarıdır. Ülke olarak hangi alanda olursa olsun kurallara uyan ve hukuka riayet eden vatandaşlarımızın haklarını korumak asıl özen gösterilmesi gereken çizgimiz olmak durumundadır. Adalet duygusunun zedelendiği yerde hiçbir şeyin olağan akışı içerisinde sürebilmesi mümkün olamaz. Kuralların esnetilmesinin ucu açık bırakıldığında, olanlar sonucunda ceza değil ödül gibi uygulamalar devreye sokularak işler daha da rayından çıkmış olur. Herkesin kendisi için ayrıcalık talep ettiği bir yerde ise adaleti tesis etmek giderek olanaksız hale dönüşür. İster futbol sahalarında isterse gündelik hayatın içerisinde hepimize aynı şekilde uygulanacak kuralları hayatımızın içerisine sokamadığımız sürece aynı filmi izlemeye devam ederiz. Bu durumun yaratacağı etki ise tekrarların bünyeyi daha da bozucu bir hale dönüştürmek suretiyle hem yayılmayı hızlandırması hem de olan bitenin 'normalleştirilmesinin' kabulünü çoğaltmasıdır.
Bayramlar toplumsal hayatımızın en önemli sembollerindendir. Geçmiş ve geleceği bünyesinde birleştirmeyi başaran ender zamanlardır. Bu bayramın hepimiz için umutların yeşerdiği, özlemlerin sona erdiği günler olması dileğiyle.