Gündelik hayatımızda olup bitenler ve yaşadıklarımıza verdiğimiz tepkiler, aslında pek farkında olmasak da hepimizi bağlayacak değerlendirmeler hususunda ipuçları sunmaktadır. Bazen çok basit gibi görünen durumlar bile içerisinde çok karmaşık ve ummadığımız sonuçları taşıyabilmek suretiyle bizleri şaşkınlığa uğratabilmektedir. Kuralları çok sevmesek hatta çoğu zaman kendi işimize geldiği şekilde işletmek suretiyle eğip büksek bile genel anlamda olup bitenleri kurallara bağlamak çoğu kez işimize gelir.
Tuhaflıklar içeren işleyişin neden böyle olduğunu sorgulamaya başladığınız andan itibaren size verilecek olan yanıt son derece kesin ve tartışılmazdır: Mevzuat böyle! Halbuki bu mevzuat denilen şeyin ne olduğunu ve neden aslında tüm olup bitenlerin arkasında sığınılan yegane gerçeklik olduğu durumunu hep ıskalarız. İnisiyatif almama üzerine kurulu kültürel geleneğimiz sayesinde hemen hemen bütün kurumlarımız kraldan çok kralcı olan bu insan tipinin üretilmesine katkıda bulunurlar.
İş yapmaktan çok işi yokuşa sürmek temel amaçtır ve sıkışılan noktada topu mevzuata atmak büyük kolaylık sağlamaktadır. İki gün önce İzmir’de paralimpik milli sporcumuz Büşra Ün, merdivenlerini çıkamadığı için noterin aşağıya getirdiği evrakları imzalaması karşılığında yaptığı ödemenin makbuzunu: ‘Engellilik nedir diye soranlara Noterde 25 basamak merdiven çıkamadığımda kişilerin aşağıya gelmesi için 17,74 TL ödemektir’ mesajı ile yaşadığını sosyal medyadan paylaştı.
Noterler birliği olayın duyulmasının ardından ‘hatalı işlem ile ilgili disiplin soruşturmasının acilen başlatılacağını ve haksız olarak alınan bedelin iade edileceğini’ kamuoyu ile paylaştı.
Hayatı nasıl gördüğünüz ve bunun karşısında ne gibi yaklaşımlar geliştirdiğiniz meselesi tek tek bireyleri olduğu kadar içinde yaşanılan ülkenin zihniyetini ortaya koyması açısından da belirleyicidir. Yaşadığımız kentlerde engelli yurttaşlarımızı, yaşlıları, çocukları düşünmeden inşa ettiğimiz bir dünya içerisinde koşuşturup duruyoruz.
Görme engelli yurttaşlarımız için son zamanlarda moda haline dönüştürdüğümüz sarı çizgilerle kaldırımları kapladığımızda görevini yerine getirdiğini düşünen bir belediyecilik anlayışımız var. Oysa engelli olduğu için hayatın dışına ittiğimiz sadece evlerinin içinde bıraktığımız milyonlarca yurttaşımız olduğu gerçeği önümüzde durmaya devam ediyor.
Yaşadığımız kentleri bir örnek betonlaştırırken en ufak bir öngörü içerisinde bulunmuyoruz. Devlet dairelerimiz, apartmanlarımız, okullarımız, hastanelerimiz hemen bütün kurumlarımız bu açıdan son derece eksiklikler içeriyorlar. Engelli yurttaşlarımızın arabaları için ayrılan yerlerin nasıl gasp edildiğine lütfen dikkat edin.
Hayatın her alanında görmezden geldiğimiz insanlarımızın, resmi işleri için gittikleri mekanları düzenlemeyen zihniyetin, aşağıya lütfedip inmenin bedelini tahsil etmesi aslında tüm bu yaşadıklarımızın acı bir özetini ortaya koymakta. Bu iş için aşağıya inen kişi yaptığının mevzuat gereği olduğunu ve bunun karşılığında bir ücret ödenmesi gerektiği düşüncesi ile olan biteni kafasında bitirmiş olduğu gibi makbuzda da bitirmiş! Aslında pek çok vatandaşımızın başına gelen ve bugüne kadar bu durumu sineye çekmekle yetindiğini milli sporcumuz Büşra Ün, sosyal medya üzerinden paylaşmak suretiyle hepimize ‘Kral Çıplak’ demiş.
Hayatı tüm yurttaşlarınız için kolaylaştıracak ve keyifli kılacak düzenlemeleri yapabilme gücüne sahip olan ülkelerden olabilmek için mücadele etmemiz gerekiyor. En çelimsiz çocuklarımıza spor yaptırabiliyor muyuz?
Yaşlılarımızı hayatlarının son demlerinde tıpkı ülkemize gelen benzer yaş gruplarındaki turistler gibi keyifli an’lar geçirebilecek şekilde bir ortam sunabiliyor muyuz? Tüm canlıların yaşam hakkının savunulması fikrini üstün kılıp çevre tahribatını ortadan kaldıracak düzenlemeleri hayata geçirebiliyor muyuz?
Bu ve buna benzer çok sayıda soruya verdiğimiz yanıt aslında yaşadıklarımızı ve bunun yanı sıra içinde bulunduğumuz ülkedeki durumu da ortaya serecektir. Mevzuat denilen yaklaşımın arkasına sığınarak es geçtiğimiz bütün olup bitenlerin faturası sadece olayların taraflarına yansımamaktadır.
Aynı zamanda hepimizi içine alan bir anlayışın silsile halinde sürüp gitmesine olanak tanıyan bir yaklaşımın da önünü açmış olmaktadır.