27 Mayıs 2020

Kadın cinayetleri haberlerindeki bu bakış açısı ile!..

Öldüreni değil öleni ve onun ailesini koruyacak haber dili ve fotoğraf kullanımını daha fazla talep etmeliyiz

Bayramın birinci gününde Muğla’da erkek arkadaşı tarafından öldürülen genç bir kadının haberi yansıdı ajanslara. Dikkatli bir gözle bakılmadığı sürece ülkemizde her zaman yapılageldiği şekilde hazırlanmış olan bir haber olduğu rahatça söylenebilirdi. Ama biraz yakından baktığınızda işlerin hiç de öyle olmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyordunuz. Uzun bir zamandan bu yana ne yazık ki ülkemizde kadınların en yakınlarındaki erkekler tarafından katledilmelerine ilişkin haberleri okuyoruz. Ve her seferinde bu haberlerin veriliş tarzının var olan eşitsizliği bir kez daha inşa etmekte olduğuna da tekrar tekrar tanıklık etmek durumunda kalıyoruz. Çünkü bu ülkenin haber vermekle görevli olan yayın kuruluşlarında çalışanlar her nedense her seferinde aynı bakış açısını ısrarla sürdürmeye devam ediyorlar.

Haberlerin veriliş tarzını ve kullanılan fotoğrafları yakından incelediğiniz anda aslında her şey netleşmeye başlıyor. Ölenin değil öldürenlerin gözetildiği ve onların bundan sonraki hayatlarına ilişkin ortaya çıkabilecek olan olumsuzlukların ön planda tutulduğu bir bakış açısı devreye sokuluyor. Tıpkı Muğla’da öldürülen Z. Ş’nin başına gelenler de olduğu gibi, haberi hazırlayanlar öldürülen genç kadının adını soyadını açık açık rahatça yazabiliyorlarken öldüren sevgilisinin adını yazıp (Selim Ahmet K.) soyadının baş harfini vermekle yetinmelerinde olduğu gibi. Öldürülenin fotoğraflarını üstelik son derece dikkatle çekilmiş ve sanki bir yerlere mesaj verme niyeti güdülmüş gibi kullanmayı tercih ederlerken, öldürenin fotoğrafını net olarak göstermemeyi hatta buzlamayı seçiyorlar.

Ölümler magazin malzemesi değillerdir ve ölümler üzerinden yapılacak olan bütün haberlerde, gözetilmesi gereken kuralların başında ölüye ve ailesinin kişilik haklarına saygı göstermek gelmelidir. Kocaları, eski kocaları, erkek arkadaşları veya eski sevgilileri tarafından öldürülen kadınların ölümlerine ilişkin yapılan bütün haberlerde ne yazık ki aynı bakış açısı ile karşı karşıya kalmaktayız. Erkek egemen ideolojik kalıpların toplumsal hayatın her alanında olduğu gibi ölüm haberlerinde de sürdürülmesi gerçeği olup bitenler karşısındaki neden sonuç ilişkisini de tersine çevirmeye yarıyor. Söz konusu bakış açısı yüzünden kadınların başlarına gelen olayı hak ettiklerine ilişkin bir algının dolaşıma sokulması sağlanıyor ve bu anlayışı daha da ileriye götürmeye zaten çoktan niyetli olan bazı kişiler ise bunu alıp kullanmayı matah bir halt zannediyorlar.

Kadınlar erkek şiddetinin kurbanı oluyorlar ve başlarına gelenleri hak ettiklerini düşünen ve bunu klavye delikanlılığı üzerinden eleştirmek suretiyle prim toplamaya çalışan birtakım kendini bilmezler kullanma yoluna gidiyorlar. Ölenin ardından ahkam kesebilme cüretini kendilerinde görüyorlar ve insanları yargılayabilme hakları olduğuna kanaat getirerek ipe sapa gelmez şöylesi laflar edebiliyorlar: "Hikâye aynı, özgürlük düşkünü bir kadın ve gayrımeşru yaşantısı içinde geçen bir ölüm hikâyesi. Vermek istediğim mesaj; son dönemlerde yaşanan özellikle genç kadın ölümlerinin genelde gayrimeşru ilişkilerle kurulan hayatlarda olduğu." Bu meclis üyesi beyefendi bu ülkede öldürülen kadınların büyük bir kısmının katillerinin kocaları veya eski kocaları olduğu gerçeğini gayet iyi biliyor. Fakat meşru olmayan ilişki yaşama üzerinden kendince toplumsal mesajlar vererek durumu kurtarmaya gayret ediyor. Edep yahu lafları etmek için ne hakkınız var ne de buna ilişkin bir durum var ortada. Ölen kadınlar üzerinden prim yapmaktan vazgeçin! Ahlak, namus, vicdan gibi kavramlar sizin kendinize ait bulduğunuzdan çok daha derinlerde bir yerlerde varlığını sürdürmekteler. Sizler olmadan da bu ülkenin vicdanı, namusu ve ahlakı var olmaya devam edecek. Sözüm ona ahlak bekçiliği üzerinden dem vurmak suretiyle ortalığı karıştırmaya, insanları acılı zamanlarında daha da üzmeye devam etmeyin.

Bu ülkede kadın cinayetlerinin veriliş tarzını değiştirmediğimiz sürece, bu ve benzeri ifadeleri kullanarak ahlak pazarlaması yapan tiplerin hayatlarımıza ilişkin kirli zihniyetlerini pazarlama girişimleri ortadan kalkmayacaktır. Öldüreni değil öleni ve onun ailesini koruyacak haber dili ve fotoğraf kullanımını daha fazla talep etmeliyiz. Bu zihniyette ısrar eden haber ajanslarını protesto etmeli ve bir örnek haber anlayışının yarattığı etkileri ise her fırsatta deşifre etmeliyiz. Benzer şekilde ahlak bekçiliğine soyunan ve her nedense bunu sadece ve sadece genç kadınlar üzerinden yapma yoluna giden zihniyeti de es geçmemeliyiz. Ülkemizdeki haber ajanslarının verdiği fotoğrafları ve haber dilini sorgulamayan yayın organlarının da bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor. Aktarılan haberin veriliş tarzını ve haberde kullanılan fotoğrafları lütfen gözden geçirin. Bu ülkenin bir örnek tornadan çıkmışçasına verilen haberlerden, fotoğraflardan artık sıtkının sıyrıldığını görmeniz gerekiyor. Aksi halde ilerleyen aşamalarda insanlar sizleri satın almak ve okumak zahmetinde bile bulunmayacaklar.

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"