27 Temmuz 2019

Futbolumuzda işler sizce nasıl gidiyor?

Sezonun başlamasına kısa bir süre kaldı ve ekonomik anlamda işler iyi gitmediği için kulüplerin her yıl gerçekleştirdiği o şaşaalı transferlerden şu an için eser yok

Her yıl transfer dönemi geldiğinde takımlarımızın onlarca futbolcuyu transfer etmek üzere olduğu haberleri spor sayfalarını süsler. Aslında bu durumun gerçeği yansıtmadığını olan biteni biraz yakından takip eden herkes gayet iyi bilir ama yine de bu dönem içerisinde kendi tutmuş olduğu takımın ‘dünya starı’ yıldızları getirme umudunu içeren haberleri görmek ister. Bu yüzden de futbol gazeteleri bu dönemler içerisinde daha fazla tiraj yaparlar. Televizyon ekranlarında yorumcu olarak adlandırılan isimler, söz konusu oyuncuların gelecekleri takıma ne gibi katkılarda bulunacağına ilişkin çıkarsamalarda bulunurlar. Aslında bir anlamda herkesin gerçeği bildiği ama hiç kimsenin var olan durumu itiraf etmediği bir tür ‘suskunluk yasası’ devreye girer.

Ülkelerin futbolunun içinde yaşanan ekonomik ve siyasal yapıdan bağımsız olmadığı gerçeği her yerde olduğu gibi bizim ülkemizde de karşımıza çıkar. Hatta bu birliktelik bizdeki futbol iklimini farklı biçimlerde ve şekillerde yeniden dizayn etmek suretiyle, karşımıza bambaşka birliktelikleri çıkartır. Yayıncı kuruluş ile yapılan naklen yayın anlaşmasının arkasında ligimizin çok izlenir ve kar getiren bir lig olduğu gerçeğinin yatmadığını başta futbol federasyonu, kulüpler ve medya olmak üzere tüm futbol camiası biliyordu. Buna karşın yine herkes kulağının üzerine yatarak, yaşananları duymazdan gelmeyi sürdürdü. Ülkede ekonomik anlamda sıkıntılar yaşanması ve doların belirlenen ödeme kurunun üzerine fazlasıyla çıkmasının ardından bütün dengelerini yayıncı kuruluştan gelecek olan paralara bağlayan kulüplerimiz, isyan bayrağını çektiler.

Kulüpler Birliği aracılığıyla yayıncı kuruluşla futbol federasyonunun bir araya gelmesi ve yaşanan ekonomik dalgalanma içerisinde özellikle futbolcu transferlerinde gelinen nokta itibariyle zor durumda kalan kulüplerin tekrar kuyruğu dik tutması için gereğinin yapılması istendi. Tabii bu arada Ziraat Bankası aracılığıyla kulüplerimizin içerisine düştükleri borç batağından kurtulabilmelerinin sağlanabilmesi için gereken kredilerin verilmesi meselesini de unutmayalım. Bir taraftan futbol medyasının köpürttüğü futbolcu transferleri için paraya ihtiyaç var, öte yandan ise kulüplerin en önemli gelir kapısı olan naklen yayın bedelleri varolan kur değeri üzerinden artmıyor hatta tam aksine 3,80’e dolar kurunun sabitlenmesi önerisi ile sıkıntıya düşüyor.

Kulüplerin tarafından olup bitenlere bakıldığında, ülkemizdeki futbol kulüpleri yıllardır alışageldikleri gibi kötü yönetim anlayışlarının aynen sürmesini ve herhangi bir şekilde hesap verme gibi bir durumun olmaması arzusundalar. Buna karşın UEFA’nın Finansal Fair Play ilkeleri bir anlamda ellerini kollarını bağlıyor ve ülkede ekonomik anlamda yaşanan sıkıntı, futbolcuların ve teknik heyetin ücretlerinin ödenmesinde sorun teşkil ediyor. Zaten bu yüzden de ülkedeki yabancı teknik direktör sayısı son dönemde azaldı ve yerli isimlerle yola devam etme kararı öne çıktı. Buna karşın söz konusu yerli isimlerin aldığı meblağların son derece büyük bir meblağ tutmakta olduğu gerçeği ise yine hiç kimsenin üzerinde durmadığı bir nokta olarak orta yerde durmayı sürdürüyor.

Yani ülkemizde hem yerli futbolcular hem yerli teknik direktörlerin maliyeti hiç de göründüğü kadar düşük değil hatta çoğu kez ülkemize getirilen yabancılardan çok daha fazla. Kulüpler bir zamanlar bol keseden yapmış oldukları transfer harcamalarını ve futbolcuların yıllık ödemelerini düşürme telaşı içerisindeler. Buna karşın hala gerçek anlamda alt yapılardan futbolcu çıkartma ve bunlara yer verme konusunda ise hala eski tutucu zihniyetlerini de ısrarla sürdürmekteler. Hatta özellikle Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ‘ben daha büyüğüm’ rekabeti transfer piyasasını her yıl karıştırmaya devam ediyor. Büyüklüğü gösterme uğruna hiç de verilmemesi gereken meblağlar, havada uçuyor ve kulüpler piyasayı bu şekilde köpürtmeyi sürdürüyorlar.

Üzerinde durmamız gereken bir diğer nokta ise madem her alanda söz konusu kulüplerimiz var olan durumdan şikâyetçiler, o halde neden hepsi ısrarla Avusturya’da kamp yapma konusunda birbirleri ile yarışıyorlar. Ülkemizin kaynaklarını yurt dışına çıkartmanın mantığının ne olduğunu kulüp yönetimlerinin bize anlatması gerekiyor. Yurdumuzun farklı coğrafi bölgeleri içerisinde yapılabilecek kamplar yerine niçin ısrarla yurt dışı tercih ediliyor? Amaç yurt dışındaki takımlarla hazırlık maçları yapmak ise bu zaten belirli maç organizasyonları ile sağlanıyor. Gurbetçi yurttaşlarımız bu karşılaşmalara zaten ilgi gösteriyorlar ve takımlarımızı orada destekliyorlar.

Ekonomik durumdan şikâyet eden kulüplerimizin kamp masrafları konusunda da daha dikkatli davranmaları ve ülke içerisinde kamp yapmaları çok daha yararlı olacaktır. Bu hem kamp yapılan yerdeki yerel ekonominin canlanmasına yol açacaktır çünkü bu takımların oralara gitmesi beraberinde kendilerini takip edenlerin de oluşmasına yol açmaktadır. Ayrıca buralarda yapılacak olan hazırlık müsabakaları ile yerel anlamda ilgi daha da katlanacaktır. Sezon öncesi ve sezon arası sırasında ortaya çıkan bu durum üzerinde kulüplerin yeni düzenlemeler yapmaları yerinde olacaktır.

Sezonun başlamasına kısa bir süre kaldı ve ekonomik anlamda işler iyi gitmediği için kulüplerin her yıl gerçekleştirdiği o şaşaalı transferlerden şu an için eser yok. Bir başka ifade ile bundan sonra önümüzde denk güçlerin mücadelesi şeklinde geçecek olan bir lig bulunuyor. O halde bu ligin daha başlangıcından itibaren hakemler ile VAR(Video Yardımcı Hakem) uygulamasına ilişkin tartışmalar konusunda futbol federasyonunun farklı bir yaklaşımı hayata geçirmesi önem arz edecektir. Bu kez yargılayıcı ve suçlayıcı yaklaşımları devre dışı bırakmak durumundayız. Aksi halde sezonun başından sonuna kadar katlanarak sürecek olan bir kör düğüşünün taraflarının ellerini güçlendirmiş oluruz. Bunun yerine futbol federasyonunun futbolun bütün aktörlerine eşit mesafede durmakta olduğunu göstermesi son derece gereklidir.

Bu duygu halini karşı tarafa geçiremediğimiz müddetçe ve gereken yasal düzenlemeleri işletemediğimiz sürece, futbolumuzdaki kaos halinin ortadan kalkabilmesi mümkün olmayacaktır. Futbol, bu ülkenin en önemli alanlarından bir tanesini teşkil ediyor ve burada olup bitenler sadece burası ile sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda gündelik hayatın sosyal dokusu içerisinde de karşılık buluyor ve siyasete ilişkin etkilerde de bulunuyor. İşte bu yüzden futbolu kendi doğal akışı içerisinde varlığını sürdürebilmesine olanak sağlamak kadar futbolun farklı aktörlerini de yanınıza almak bir anlamda zorunluluk.

Futbolumuzda geleceğe daha iyi bakmak istiyorsak her şeyden önce şu var olmayan gerçekliği tartışmak durumundayız. Sabun köpüğü görünümündeki ligimizin ekonomik değerini yükseltebilmek için daha kaliteli ve seyredilebilir hale dönüştürmek zorundayız. Bunun yanı sıra ligimizi yerelden uluslararası halde izlenebilir bir konuma yükseltmeliyiz ki yayıncı kuruluşlar açısından cazibeli bir kazanç alanı haline gelsin ve getirisi yükselsin. Bütün bunların yolu ise daha aklı selim düşünmenin yanı sıra futbolu ortak bir payda etrafında birleştirebilmekten geçiyor. Burada sadece kulüpler veya yöneticiler yok futbolun bütün aktörleri yer alıyor ve onların hepsine de kulak vermek gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

Yüz birinci yılında Cumhuriyet

Yüz birinci yılda cumhuriyetin en çok halkın çaba ve uğraşlarıyla kazanılacağını ve eğer bunlar gösterilmezse kaybedileceğini aklımızdan hiç ama hiç çıkartmamalıyız. Şikâyet etmekte olduğumuz bütün olumsuzluklar karşısında özellikle de hukuk, özgürlük, hoşgörü ve laiklik konusunda cumhuriyete sıkı sıkı sarılmak durumundayız

"
"