26 Şubat 2020

Futbolu da güzellikler kurtaracak

qfqKulüp başkanının kendisine ne söylenirse söylensin aşağıya atladığı bir yerde yarın öbür gün sizin taraftarlarınızın yapacağı eylemlere ilişkin söyleyeceklerinizin inandırıcılığı olmayacaktır.

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan karşılaşma sonrasında maçı değil bu kez Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’un tribünden atlamasını konuştuk. Eğer futbolu ve futbolun etrafından olan bitenler üzerinden yaşadıklarımızı gerçekten önemsiyorsak gerek derbi mücadelesinin öncesinde gerekse de sonrasında yaşanan gelişmeleri iyi analiz etmeliyiz. Bu açıdan ilk olarak maça gidiş veya dönüş yolunda taraftarların ülkenin her yerinde yaptığı ve adeta normal kabul edilen buna karşın son derece sıkıntı verici olan bir davranış şeklini eleştirerek işe başlayabiliriz. Tıpkı bu maça gidişleri sırasında hem Fenerbahçe taraftarları hem de Galatasaray taraftarları toplu ulaşımın kullanıldığı araçlarda kendileri ile birlikte seyahat eden insanları rahatsız edecek bir biçimde slogan atıp şarkılar söylüyorlar. Hatta sosyal medyaya da yansıyan görüntülerde olduğu gibi küfürlü tezahüratlar eşliğinde diğer yolcuları taciz ediyorlar.

Taraftar olmak ve maça gitmek tabii ki en doğal hakkınız buna karşın diğer insanları rahatsız etmemek ve onlara saygısızlık etmemek de yapmanız gereken bir davranış biçimi olmak durumunda. Semti, mahalleyi koruma argümanı üzerinden kendi taraftarlıklarını meşrulaştırma yoluna gidenlerin aynı yerde başkalarının da yaşam hakkı olduğu ve onların da bulunduğu gerçeğini artık öğrenmeleri gerekiyor. Küfürlü tezahüratlarla yolda, otobüste, metroda veya sokakta kendi kendinizi tatmin ederken sizin gibi olmayanları rencide ettiğinizi ve onları incittiğinizi de unutmamalısınız. Böyle yaparak sempati değil nefret duygularını arttırmakta olduğunuzu ve insanların sizlerden illallah ettiklerini görmelisiniz. Lütfen taraftarlıkla ergenlik arasındaki ilişkiyi ömür boyu sürdürme gibi bir hataya düşmekten artık vazgeçin! Taraftarlığın rakibinizi aşağılamaktan, onlara küfür ederek tatmin olmaktan çok daha farklı bir duygu ve ruh durumu olduğunu keşfedin. Futbol, içerisinde farklı duygu durumlarını barındırabilen bir spor dalı olduğu için çok ama çok sevilmektedir. Ve tıpkı hayatı olduğu gibi futbolu da güzellik kurtaracaktır.

Üzerinde durmamız gereken ikinci husus ise bir kulüp başkanının kendisine küfür edildiği gerekçesi ile tribünden aşağıya atlaması sonrasında yaşanan gelişmelere ait. Türkiye’de yıllar içerisinde kulüp yönetimleri ile taraftarlar arasındaki çizgi giderek belirsizleşmeye başladı. Bu durumun bir adım sonrası ise yöneticilik ile taraftarlığın birbirine karıştırılmasını beraberinde getirdi. Kendilerine uzatılan mikrofonların cazibesine kapılıp rakiplerine yönelik ifadeleri ardı ardına sıralayan yöneticilerden tutun da ezeli rakiplerinin bayraklarını yırtan yöneticilere kadar yaşanan örnekleri hep birlikte gördük. Ve bu yaşananlar her defasında rekabetin saha içinde olduğundan çok daha fazla ses getirmesine yol açtı. Koca koca adamların genç delikanlılar gibi kavgayı, küfrü ve şiddeti normalleştirmelerinin önü de bu sayede ardına kadar açılmış oldu. Bu açılan kapıdan sadece yöneticiler geçmediler onlara medya mensupları, teknik direktörler, futbolcular ve tabii ki taraftarlar da eşlik ettiler.

İşte bu her defasında yeni versiyonları sahneye konan filmin başrolünde bu kez Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç yer aldı. Kendisi ülkenin en önde gelen ailelerinden birisine mensup olmanın ötesinde Fenerbahçe Kulübü başkanlığı ile bambaşka bir konumda olduğunu zaten herkese göstermişti. Ancak kendi şirketlerinde yönetici olan birisinin kulüp yönetiminde taraftar gibi hareket etmesinin getirebileceği sıkıntıları iyi analiz etmesi gerekmektedir. Spor kulüpleri her ne kadar taraftarlarla birlikte var olsalar bile onları ayakta tutan unsur yalnızca taraftarları değildir. İyi bir yönetim becerisine ihtiyaç bulunmaktadır ve burada devreye taraftarlık yapacak yöneticiler değil liderlik yapabilecek yöneticiler girmek zorundadırlar. Kulüp başkanının kendisine ne söylenirse söylensin aşağıya atladığı bir yerde yarın öbür gün sizin taraftarlarınızın yapacağı eylemlere ilişkin söyleyeceklerinizin inandırıcılığı olmayacaktır.

Burada bir parantezi de başkanın atlayışı sonrasında ahkam kesen ve kendileri de tıpkı taraftar yönetici tipolojisinde olduğu gibi formalı yorumculuk kategorisini kutsayan futbol medyası yorumcularına açmak gerekiyor. Ekranlarda yorum yapanların ama, fakat kelimeleri üzerinden şiddeti normalleştirmeleri kabul edilemez! Aynı durumda ben de olsam, bana da küfür etseler, hiç tereddüt etmeden atlarım tarzı ifadeler kullanarak ne kadar delikanlı olduğunuzu gösteremezsiniz? Şiddet fenomeninin sadece fiziksel boyutta olmadığını aynı zamanda dilsel ve psikolojik boyutlarda var olabildiği gerçeğini, kullandıkları erkeksi dil üzerinden her defasında şiddeti özendiren bu yorumcuların da görmeleri gerekiyor. Görmeme durumlarında ise eğer bu ülkede bir şiddet yasası söz konusu ise bu yasanın bu formalı yorumculara da uygulanması icap etmektedir.

Karşılaşmalar öncesinde rakiplerin birbirleri ile atışmasını gösteren koreografilerin yapılması, renkli görüntüler sunulması son derece etkileyici. Buna karşın rakibi aşağılayan, ötekileştiren ifadeler içeren pankartların ön plana çekilmesi veyahut yok sayılması ise tam aksi yönde etkide bulunmak suretiyle karşılıklı husumeti ve nefreti arttırıyor. Kulüp yönetimlerinin stadyumlarda buna dikkat etmeleri ve saygıyı öne çıkartacak bir yönetim anlayışını hayata geçirmeleri gerekmektedir. Kimse sizden rakibinizi sevmenizi isteyemez ancak saygı göstermeniz ve birlikte yola devam edebilmek için asgari müştereklerde buluşabilmeniz için ortak noktalar belirlemeniz gerektiğini söyleyebilir. Hayatlarımızda yeterince kötülük, sıkıntı, güçlük ve sevgisizlik zaten yer alıyor, hiç değilse futbol alanında biraz daha yüzümüzü güldürecek ve bizlere keyifli dakikalar yaşatabilecek güzellikleri de birlikte çoğaltabilelim.

Bir futbol maçı oynanıyor ve maçın bitiminde üzerine hiç vazife olmayanlar Fenerbahçe başkanının görevi bırakmasına ilişkin tweetler atıyorlar. Çok değil geçtiğimiz hafta sayın cumhurbaşkanı futbola ilişkin tarafsızlık vurgusunda bulunmuştu ancak görüldüğü kadarıyla kendisinin danışmanları bitaraf kalamıyorlar. Maçın hemen ertesinde bu ve benzer paylaşımlarla Fenerbahçe Kulübü başkanını hedef almaları aslında pek de şaşırtıcı değil. Ancak bu yaklaşımın siyasetin futbolu dizayn etme çabasının bir ürünü olduğunu görmek için de kahin olmak gerekmiyor. Bırakın futbol kendi akışı içerisinde yolunu bulsun ve siyasetin müdahaleleri ile farklı mecralara akmasın!

Yazarın Diğer Yazıları

Herkesin haklı olduğu yer

İster futbolda isterse toplumsal hayatımızın diğer bütün alanlarında olup bitenler karşısında sağduyu denilen anlayışı hayata sokamadığımız müddetçe ortak bir zemini inşa edebilmemiz ve buradan sağlıklı bir toplumsal yaşamı başarabilmemiz mümkün olmayacaktır

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

"
"