21 Temmuz 2020

"En şaibeli sezon, karanlık gece…"

Bu karanlık sezonun müsebbipleri kim ya da kimlerdir?

Türkiye’de futbolun en az futbol olduğunu uzun zamandır söylüyorum ve işin siyasetle olan bağlantısının gelmiş olduğu nokta öylesine tuhaf bir hale büründü ki ortada var olan futbol medyası da garip başlıklar atmaya başladı. Pazar gecesi Başakşehir Futbol Kulübü'nün şampiyonluğu ilan etmesinin ardından Turkuaz grubuna ait gazetelerin manşetlerinde "Karanlık Sezon, En Şaibeli Sezon, Karanlık Sezonun Karanlık Şampiyonu, Federasyon, MHK, hakem kararlarıyla Turuncu Bayram, Şaibeli Sezon…" gibi başlıklar atıldı. Bu başlıkları atanlara şu soruyu sormak lazım: Bu karanlık sezonun müsebbipleri kim ya da kimlerdir? İktidarın bir tarafında bizzat Bilal Erdoğan’ın maç gecesi tribünlerde olduğunu ve maçın bitiminde sahaya indiğini gördük. Öte tarafta bu başlıkları atan gazetenin sahibi olan kişinin bizzat Bilal Erdoğan’ın kız kardeşi ile evli olan maliye bakanı Berat Albayrak’ın kardeşi olmasını da unutmamak gerekiyor. Hatta Trabzonspor ile Başakşehir arasında yaşanan şampiyonluk yarışı sırasında sık sık iktidarın içindeki isimlerin dillendirildiği bir süreç yaşadık. O halde insanın aklına bu şaibeyi yapan kimdir? Sorusu takılıyor. Eğer Trabzonspor şampiyon olmuş olsaydı sezon bu gazete grubuna göre şaibesiz ve temiz mi olacaktı?

İkinci olarak aynı iktidarın farklı parçaları arasında yaşanan güç savaşının futbol üzerinden böylesi bir tepkiyi beraberinde getirdiği son derece ilginç bir döneme şahitlik ettiğimizi de göz ardı etmemeliyiz. Daha önce futbolun ülkemizde yaşanan gelişmeleri ortaya koyan bir turnusol kağıdı işlevi gördüğünü belirtmiştim. Ancak bugün gazetelere yansıyan başlıklar durumun çok daha farklı bir mecra içerisinde sürmekte olduğunu gözler önüne seriyor. Söz konusu başlıkları atan gazeteler bir taraftan ülkemizdeki futbol liginin kirli olduğunu beyan etmiş oluyorlar. O zaman yine bu gazetelerde yorumculuk yapan ve ekranlarda yorumlarını sürdüren futbolun kanaat önderlerinin bu maskeli balonun sorumlularını faş etmeleri gerekiyor. Aksi halde çamur at izi kalsın gibi bir durum ortaya çıkmış olacaktır ve bu yaklaşım ligde mücadele eden bütün takımları olduğu gibi hakemleri ve bütün bu futbolun aktörlerini de töhmet altında bırakacaktır.

Üzerinde durmamız gereken bir diğer nokta ise gazetenin bir takıma yönelik olarak yapılan hakem hataları üzerinden olup biteni tek taraflı bir biçimde açıklamaya çalışma gibi tuhaf bir anlayışı habercilik olarak gösterme gayretidir. Gerçek ötesi diye nitelenen dönem içerisinde her şey birbirine karışırken ne yazık ki ülkemizin gazetecilik anlayışı ve algısı da tam anlamıyla bir yıkım yaşamıştır. Gazeteciliğin en basit kurallarını bile göz ardı eden ve tamamen kendi perspektifleri üzerinden taraflı bir gazeteciliği habercilik diye yansıtan bir anlayış ön plana çıktı. İşin ilginç kısmı ise ülkede belki de muhalefetin beceremediğini futbolun üstelik aynı anlayışın içerisinden gelenlerin ortaya koymuş olmasıdır. Başakşehir futbol kulübünün şampiyonluğunun ardından atılan başlıklar sadece şaibeyi haber vermiş olmuyorlar aynı zamanda ülkemizde siyasetin futbolla olan bağlantısının nasıl garip bir hâl aldığını da ortaya çıkartmaya aracılık ediyorlar. Bu başlıkları atanlar belki de farkında olmadan hatta hiç istemedikleri bir biçimde ülkedeki futbol siyaset ilişkisinin ne kadar çapraşık bir düzeyde olduğunu açık etmiş oldular.

Uzun yıllardır ülkemizde futbol alanında yaşanan komedi bu kez üç büyükler lehine sonuçlanmadığı için bu başlıkları atanlar rahatça durumdan vazife çıkarttıklarını zannediyorlar. Oysa futbolu ve futbol etrafında yaşananları nasıl bir biçimde kirlettiklerinin farkında bile değiller. Tüm bu olup bitenlerin kimin lehine ve kimin yararına gerçekleşmekte olduğu sorusu yanıtlanmayı bekliyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sonları beceremeyen ve bunu tartışamayanların ülkesi

İster futbolda ister siyaset dünyasında olsun sorgulanmayan, tartışılmayan ve sistematik bir hale dönüştürülmeyen hiçbir yapının mutluluk getirebilmesi de söz konusu değildir

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

Yüz birinci yılında Cumhuriyet

Yüz birinci yılda cumhuriyetin en çok halkın çaba ve uğraşlarıyla kazanılacağını ve eğer bunlar gösterilmezse kaybedileceğini aklımızdan hiç ama hiç çıkartmamalıyız. Şikâyet etmekte olduğumuz bütün olumsuzluklar karşısında özellikle de hukuk, özgürlük, hoşgörü ve laiklik konusunda cumhuriyete sıkı sıkı sarılmak durumundayız

"
"