Passolig ve Aktifbank birlikteliğinde bu yıl dördüncüsü hazırlanan Ekolig raporunda ülkemiz futbolunun yanı sıra Avrupa’da ve dünyada futbolun farklı aşamaları hakkında oldukça kapsamlı sayılara ulaşıyorsunuz. Aslında söz konusu rapor ve raporun da kendisine konu edindiği futbol alanında yaşanan dönüşüm süreci, hepimize var olan durumun her geçen yıl biraz daha farklı bir boyuta doğru yol almakta olduğunu ortaya koyuyor. Buradaki asıl meselenin ise söz konusu rakamlarda yaşanmakta olan büyümenin çok daha ötesinde bir yerlerde bulunduğunu belirtmek durumundayım. Sayıların neler söylediği hususunda ülkemizde bu alandaki en yetkin isim sevgili dostum Tuğrul Akşar’ın yazıları bir hayli doyurucu bir nitelik arz ediyor. Bununla birlikte bu yazıda rakamların yanı sıra biraz daha sosyolojik ve geleceğe ilişkin açıklamaları ön plana çıkartmaya çalışacağım.
Önce biraz sayıları konuşturarak yaşanan durumu gözler önüne serelim: Avrupa’nın 5 büyük liginin 2018-2019 futbol sezonundaki gelirleri 18 milyar Euro’ya ulaşmış durumda, son iki sezonda da dünya futbolunun en fazla kazanan kulüpleri Barcelona ve Real Madrid(s.5-6). Yine bu iki takımın marka değeri La Liga’da yüzde 76’lık bir sayıya tekabül ediyor yani geri kalan 18 takımın toplam değeri 959 milyon Euro iken Barcelona’nın 1,3 milyar Euro ve Real Madrid’in değeri ise 1,6 milyar Euro(s.14). Bu sayıların ortaya koyduğu gerçek ise her geçen yıl bu iki takım ile diğerleri arasındaki makasın kapanmaz bir biçimde açılmakta olduğu. Bir başka ifadeyle söz konusu iki takımın adeta rekabeti başka bir boyuta taşıdıkları gerçeği. Bu noktanın altını gerek beş büyük lig gerekse şampiyonlar ligi mücadeleleri için de çizmek durumundayız. Çünkü bu durum beraberinde futbolun önümüzdeki dönem itibariyle daha farklı bir lig yapılanmasına doğru gidilmesi noktasında yol gösterici olacaktır. Yine rapor içindeki bir veri bu durumu adeta gözümüzün içerisine sokuyor. Dünyanın en değerli 50 futbol markasının marka değeri toplam 20,3 milyar Euro’ya ulaşırken, bu sayının 19,7 milyar Euro’su 5 büyük ligde mücadele eden kulüplerin marke değerlerine tekabül etmektedir. Diğer bir ifadeyle, dünyanın en değerli 50 futbol markasının toplam değeri yüzde 97,1’i 5 büyük Avrupa ligi temsilcisine, yüzde 2,9’u ise diğer Avrupa liglerinde yer alan kulüplere aittir (s.32).
Endüstriyel futbol denilen iş kolundan bahsettiğinizde artık karşınızda maç günü gişe gelirlerinin çok daha ötesinde gelir kaynakları bulunuyor demektir. Bu noktada yine rapordaki veriler yol gösterici olabilir. Sponsorluk gelirlerinde ‘formalar’ özel bir yer tutuyorlar. Dünyanın önde gelen markaları yine dünya futbolunun önde gelen futbol markalarının formalarında yer alma yarışında bulunuyorlar. Zaman zaman bu markalar ile yeni yapılan stadyumların isimlerinin de aynı oluşu da gözlerden kaçmıyor. Öte yandan spor giyimin önde gelen isimleri forma tedarik sürecinde de pazarda rekabet halindeler. Pazarın yüzde 34’ünü Nike (yüzde18) ve Adidas (yüzde16) ürünleri kaplıyor(s.18). 54 futbol liginde yerel markaların da pazardan pay aldığı görülürken en fazla yabancı markanın yer aldığı lig ise Premier Lig ve buradaki yirmi takımın dokuz tanesinin bahis sektörünün reklamını formasında taşıyor olması dikkat çekici(s.21).
2008-2009 ile 2018-2019 futbol sezonları arasında UEFA bünyesindeki 53 futbol liginde 1,1 milyar futbolsever stadyumlarda maç izlemiştir. Maç günü gişe gelirleri sıralamasında 145 milyon Euro ile Barcelona birinci sırada yer almaktadır(s.39-40). Avrupa’nın en fazla seyirci ortalamasına sahip ligleri sıralamasında ise birinciliği Bundesliga’nın aldığı görülüyor. Ortalama stadyum kapasitesi 48.696 olan ligde yüzde 89’luk bir doluluk oranı bulunuyor(s.41) Buradaki ilgi çekici takım ise Borussia Dortmund çünkü son on sezon boyunca Signal Iduna Park’ta77 bin ila 80 bin arasında bir seyirci ortalamasına oynuyorlar. Ayrıca takımın kombinesine sahip olmak bugün neredeyse imkansız bir hale dönüşmüş vaziyette. Yedek listede bile 50 binden fazla futbolsever bekliyor ve kulüp yeni bir kararla 17 iç saha maçının en az 7’sine gelmeyen 500 kişinin bir sonraki sezon kombine alım hakkını iptal ettiğini açıkladı(s.29).
Endüstriyel futbol televizyon olmadan var olamaz bu yüzden de naklen yayın gelirleri olmazsa olmaz durumundadır. Dünyanın en zengin 20 futbol kulübünün maç günü naklen yayın ve ticari gelirlerine bakıldığında, en büyük payın yüzde43’lük oranla yayın gelirlerine ait olduğu görülmektedir. En fazla yayın geliri elde eden 10 kulüpten 6’sı Premier Lig’de mücadele etmektedir(s.52). Aslında sayılar hepimize neden Premier Lig’de futbolun bu kadar farklı oynandığına ilişkin ipuçlarını fazlasıyla veriyorlar. Çünkü burası aynı zamanda dünya futbolunun her açıdan bir nevi prototipini bünyesinde barındırıyor.
Ticari gelirler açısından tabloya baktığımızda da dünyanın en zengin 20 futbol kulübünün ticari gelirleri toplamının 3,3 milyar Euro’ya ulaştığı ve bu tutarın 20 takımın toplam geliri olan 16,6 milyar Euro’nun yüzde 20’sine denk geldiği görülmektedir. Real Madrid 356 milyon Euro ile birinci sırada yer almaktadır. Kulübün 17 lisanslı ürün satış mağazasını son iki sezonda 12 milyondan fazla kişi ziyaret etmiştir(s.60). Şöhret isimlerin futboldaki ticari gelirlere etkisi konusundaki son dönemlerdeki en iyi örnek ise hiç kuşkusuz Cristiano Ronaldo’dur. Ronaldo’nun Temmuz 2018’de Juventus’a 112 milyon Euro karşılığı transfer olduğu günde 24 saat boyunca satılan 600 bin formadan elde edilen rakam 62,4 milyon Euro’dur. Ayrıca bu transfer sonrasında kulübün kombine taraftar sayısı 25 binden 30 bine yaklaşmış ve stadyumun doluluk oranı yüzde97’ye ulaşmıştır(s.61).
Uzun bir süredir beklediği başarıyı elde edemeyen Manchester United kulübünün 2018 yılı itibariyle 103 Euroluk forma satış bedeli ile toplam 3.250.000 forma satış adetiyle birinci sırada yer alıyor olması dikkat çekicidir(s.62). Burada kulübün ülke içinden daha fazla özellikle Uzakdoğu’da taraftar kitlesine sahip olmasının önemi bulunmaktadır. Avrupa liglerinde bir yıl içerisinde destekledikleri kulüpler için en fazla harcama yapan taraftarların 804 Euro ile Premier Lig taraftarları olduğu tespit edilmiştir. Bu sayı beş büyük lig içindeki Bundesliga taraftarlarında ise 398 Euro’ya gerilemekte ve Alman futbolseverler son sırada yer almaktadırlar(s.64).
Dijital dönüşüm futbolu ve onun tüm paydaşlarını da etkisi altına almıştır. Bu açıdan hem stadyumlar yenilenirken buna uygun bir biçimde dönüştürülmekte hem de kulüpler kendi müşteri profillerini buna uygun olarak oluşturma yoluna gitmektedirler. Beş büyük Avrupa liginin önde gelen temsilcilerinin sürekli olarak Uzakdoğu ve Arap ülkeleri ile bağlantı halinde bulunmaları tesadüf değildir. Bu ülkelerde yapılacak organizasyonlar her geçen yıl biraz daha fazla artarken ön plana alınan asıl unsur tabii ki daha fazla kâr elde etmektir. Bu ise hem yeni taraftarlar kazanmak hem de bu taraftarları daha çok tüketime sevk edecek örneğin forma alımı, naklen yayın bağlantıları ile kulübü ziyaret etme şeklinde gerçekleştirilebilmektedir. Real Madrid kulübü 2018 yılında Avustralya’da açtığı, fiziksel ve interaktif deneyimlerin yer aldığı ‘Real Madrid World Football Experience’ müzesinde, 15 dolara bilet alan her kişi için özel bir kimlik kartı çıkarılmakta ve futbolseverler irişlerini bu kartlar ile yapmaktadır. Yine La Liga’nın mobil uygulaması, 2016 yılından bugüne kadar 15 milyondan fazla futbolsever tarafından indirilmiştir(s.16).
Son olarak 2019 FİFA Kadınlar Dünya Kupasına ilişkin bilgiler de raporda yer alıyor. Parc des Princes’te 45,621 futbolsever eşliğinde başlayan Fransa-Güney Kore arasındaki açılış maçı, Fransız televizyon tarihinde bir ilke imza atmıştır. İlk kez, kadınların oynadığı bir futbol müsabakası, ülkede 10 milyon kişi tarafından televizyondan canlı seyredilmiştir. Maç biletleri 10 ila 250 Euro arasında değişirken, toplam 1 milyon 94 bilet satılmış ve 62 yayıncı kuruluş tarafından 200’den fazla ülkede canlı yayınlanan turnuva, 1 milyardan fazla televizyon seyircisine ulaşmıştır(s.21-23).
İkinci yazıda raporun süper lig kısmına ve oradaki rakamların nelere karşılık gelmekte olduğu üzerinde durulacaktır.
Rapora ulaşmak için tıklayınız.