27 Mayıs 2021 14:08
Dış Politikayla İçli Dışlı’da T24 dış politika analisti Barçın Yinanç ve T24 Dış Politika Editörü Metin Kaan Kurtuluş, Korkut Adalı cinayeti hakkındaki iddialar sonucu Kıbrıs'ta hissedilenleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun BBC Türkçe'yi hedef göstermesini, Belarus'ta muhalif gazetecinin uçaktan indirilerek tutuklanmasını yorumladı.
T24 dış politika yorumcusu Barçın Yinanç ve T24 dış politika editörü M. Kaan Kurtuluş 'Dış Politika ile İçli Dışlı'da her hafta Türkiye'nin dış politika gelişmelerini yorumluyor.
Bu haftanın öne çıkan başlıklarından biri olan Korkut Adalı cinayeti hakkında ortaya saçılanları yorumlayan Barçın Yinanç, Sedat Peker'in ifşasının Kıbrıs basınında geniş yer bulup öfkeyle karşılandığını ifade etti. "1990'ların ortalarından bahsediyoruz. Burada ilginç olan Kutlu Adalı cinayetinin aydınlatılmamış olması" diyen Yinanç, "Kutlu Adalı'nın öldürülmesindeki sır perdesi de açıklanmış değil. anladığımız kadarıyla 1990'ların ortasında Bellapais Manastırı'na bir saldırı oluyor, oradaki güvenlik görevlileri etkisiz hale getiriliyor. Kutlu Adalı da bu saldırıda Türk güvenlik birimlerine ait araçların kullanıldığına dair birtakım yayınlar yapıyor ve anladığımız kadarıyla bunun ardından hemen ardından hedef alınıyor. Oradan bir şey çalındı mı bunu da bilmiyoruz. Suikaste dair herhangi bir bilgi yok, oradaki gazeteci arkadaşım Cenk Mutluyakalı'nın dikkat çekici cümlesi oldu. "Biz tetiği çekenleri bilmiyoruz ama çektiren zihniyeti iyi biliyoruz." Türkiye'nin KKTC'yi arka bahçesi olarak görmesi, Kıbrıs'ı kirli işlerinde de kullanıyor olması. Sedat Peker'in ifşası KKTC basınında Türk basınında olduğundan daha fazla manşet oldu" diye konuştu.
Kıbır'ta konunun çözüme ulaşacağına ilişkin bir umutsuzluğun hakim olduğunu söyleyen Yinanç, "Burada önümüze bakmak gerekirse anladığım kadarıyla bir umutsuzluk da hakim. Dosya açılsa bile gerçek sorumlulara ulaşılacağı konusunda umutsuzluk hakim. KKTC'nin geçici anayasasına göre Kıbrıs'ın güvenlik teşkilatı Türkiye'ye bağlı. Bu kadar güçlü bir Türkiye hakimiyetinden çok rahatsızlık duyuyor. En azından şunun farkındalar, güvenlik güçlerinin 90'larda ortaya saçılan kirli bağırsaklarının KKTC için de geçerli olduğunun farkındalardı" yorumunu yaptı.
M. Kaan Kurtuluş ise, "Ersin Tatar'dan önceki cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bunları açık bir şekilde dile getirdiği için iktidar tarafından eleştirilmişti" dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun BBC Türkçe'ye yönelik olarak "dezenformasyon kanalıdır, hem ekonomik hem siyasi dezenformasyon kanalıdır" ifadelerini yorumlayan Yinanç, şunları söyledi.
"Normalde bütün Avrupa'da Türkiye'nin siyaseten en iyi olduğu ülkelerden biri İngiltere. Özellik 80 darbesinden sonra pek çok gazeteci yurt dışına gitti. Önemli bir kesimi de 80'lerde BBC Türkçe'de çalışmıştır. Son dönemde o kadar çok meslektaşımız işini kaybetti ki, bazı arkadaşlarımız yabancı ajanslarda iş bulma yoluna gittiler. Bu ajansların bu kadar etkili olmasını istemiyorsanız o zaman Türkiye'de gazetecilerin rahat çalışacağı bir ortamı yaratmak zorundasınız. Yaratmazsanız gazeteciler buralarda çalışırlar. Tabii ki onların her haberine kefil olmuyorum. Ama burada şikayet edilecek yer bu kurumlar değil, Türkiye'deki basının durumu demek gerekiyor."
Yunanistan'dan Litvanya'ya giden Ryanair havayolu şirketine ait bir yolcu uçağı Pazar günü Belarus'un başkenti Minsk'e zorunlu iniş yaptı. Uçakta bulunan muhalif gazeteci Roman Protasevich'in gözaltına alınmasını yorumlayan Yinanç şunları söyledi:
"Açıkçası ilk defa böyle bir şey görüyoruz. Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra bir basın mensubuna yönelik en çarpıcı vaka. Burada da yurt dışında olduğunuz için kendinizi rahat hissetmeyin deniyor. Yunanistan'dan kalkıyor uçak, İrlanda'ya ait bir havayolları tarafından, Litvanya'ya gidiyor. Ve havada terör tehdidi denerek indiriliyor. Gazeteci kız arkadaşı ile birlikte indiriliyor. Çok muhtemel bir itirafta bulunmak zorunda kalmışlar. AB sert tepki gösterdi, yaptırımda bulundu. AB kendine bağlı ülkelerin havayolu şirketlerinin Belarus hava sahasını kullanmamasını istedi. THY de galiba ortak uçuş yapıyor. Bu yeni soğuk savaşın yeni işaretleri. Lukaşenko şöyle bir açıklama yapmış, "Bu artık sadece bir enformasyon savaşı değil, modern bir hibrit savaş. Sıcak çatışmamaya dönmemesi için her şeyi yapmamız lazım. Bir de "Terör tehdidi vardı, aslında alkışlanmam gerekir" diye bir açıklaması da olmuş durumda. Lukaşenko ihtimalen görevde kalmaya devam edecek. Maalesef meslektaşımızı zor günlerin beklediği kesin."
"Uluslararası basında Polonya'daki iktidarda olan partinin Türkiye'deki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin taktiklerini kullandığını görüyoruz. Polonya'daki iktidar müthiş bir şekilde Trump'a yatırım yapmıştı. Bu ziyaretin bir tetikleyicisi de Biden dönemi olabilir. Polonya kendine yakın olarak Türkiye'yi gördüğü için de bu ziyaretin olduğu söyleniyor. Biden döneminde Polonya yönetiminin biraz daha Avrupa'ya kayması bekleniyor. Biraz daha istikameti AB'ye çevirmesi bekleniyor. Bu da Türkiye için iyi. Orada AB'den müttefiklere ihtiyacı var. Bir boyutu da turizm alanında bir işbirliği öngörülüyor. Malum Türkiye Covid nedeniyle turist çekmeye çalışıyor. Polonyalılar için gözde bir ülke Türkiye. Pandemi nedeniyle ayrıntılarını zaman içinde göreceğiz. Onun dışında Ankara ile sınırlı değildi ziyaret. Cumhurbaşkanı Duda, sonra İstanbul'a geçti. Türkiye çok uzun zamandan beri Polonya'da projeler gerçekleştirmek istiyor. Her ne kadar ilişkileri iyi desek te tüm kurumlar için değil. Polonya yabancı düşmanlığının çok olduğu özelliği var, bunu temsil edenlerden biri de Kültür Bakanı. Anladığım kadarıyla Türkiye'in kültürel projelerinin önüne geçen biri."
"Görüşmenin asıl önemi, Erdoğan ve Biden'ın yapacağı görüşmenin alt görüşmesini yapacak olmaları. Muhtemelen F-35'i konuşacaklardır. Bunun dışında eminim Suriye meselesi konuşulacaktır. Suriye'de seçimler yapıldı. Anladığım kadarıyla henüz ABD'nin Suriye politikasını gözden geçirme süreci devam ediyor. Hem uzmanlar, hem yetkililer şu an için Amerika'nın Suriye politikasının nasıl şekilleneceğine dair bilgiye sahip değiller. Şunu biliyoruz ki Amerika'nın YPG'ye verdiği destek bugünden yarına değişecek bir şey değil. Suriye'deki seçimler göstermelik oldu. Bir propaganda oldu."
"Beşşar Esad oyunu yaşadığı Şam'da değil, Duma'da kullandı. Bu neden önemli? Duma muhalif güçlerin 2018'e kadar kalesiydi. Ve burada Esad'ın kimyasal silah kullanımına dair iddiası vardı, Esad'ın burada oy kullanmasına çok dikkat eden gazeteciler oldu. "
© Tüm hakları saklıdır.