Haberler

KONDA Genel Müdürü Ağırdır: CHP'nin muhafazakârları anlamaya çalışması önemli ama tabanını da dönüştürmeli

Bekir Ağırdır ve gazeteci Murat Sabuncu 'Sayıların Dili’nde yorumladı

22 Ocak 2020 17:55

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "asıl muhafazakar biziz, değişmemek için direndik" sözlerine ilişkin, "CHP'nin muhafazakarları anlaması önemli ama kendi tabanını da dönüştürmeye ihtiyacı var " dedi. 

T24 yazarı Murat Sabuncu ve  KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Sayıların Dili'nde Türkiye'de toplumun muhalefet arayışlarını değerlendirdi.

Geçtiğimiz hafta başlayan ve ihraç edilmiş bir ekonomi profesörünün yaşadıklarını konu alan 'Babil' dizisine yönelik tepkileri değerlendiren Ağırdır, "Toplum olarak bir empati yitimi yaşıyoruz.Toplumun bir muhalefet ve umutlanma ihtiyacı var. Ve bu talebe karşı da bir dizideki karakterin imasının bile tartışmaya neden olması, insanların medyada görünür olma ihtiyacını gösteriyor. Bu özü itibari ile sağlıklı bir durum değil tuhaf olan bunun bu kadar tartışma koparması" diye konuştu.  

Murat Sabuncu ise toplumdaki umut arayışında CHP'nin son yerel seçimlerde öne çıktığını ifade ederek, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Sağ-sol ayrımı dışında bir demokratik birlikteliğe ihtiyaç var" sözlerine dikkat çekti. Kılıçdaroğlu'nun geçmişe yönelik söylediği, "Asıl muhafazakar biziz, değişmemek için direndik" sözlerini hatırlatan Sabuncu'nun, bunun toplumda bir karşılık bulup bulmayacağı sorusunu da yanıtlayan Ağırdır, "CHP bir kimlik partisi konumundan çatı partisine dönüşmeden iktidara yürüyebileceği bir oy oranına gelemiyor. Ülkenin 'kitleye kilitlenmiş' siyaseti aşmak için buna ihtiyacı var. Bugün diğer partiler de bu sıkışmışlığı yaşıyorlar. Biz seçim değil 'kimlik sayımı' yapıyoruz. Bunu aşmamız lazım" ifadelerini kullandı. 

CHP'nin ana muhalefet partisi olarak değişime öncülük etmesi gerektiğini ifade eden Ağırdır, şöyle konuştu: 

"Türkiye AK Parti iktidarı dönemine kadar yaklaşık 80 yıl sadece laik bir kimliğe göre hayatı kurgulayan devlet nizamının peşinde koşmuş ve bunun da ne olduğunu anlamış bir ülke. Şimdi de devleti ele geçiren AK Parti üzerinden daha muhafazakar kimliğe göre bir tasarım yapmaya çalışıyor. Halbuki biz onu 80 yıl denemiştik ve başarısız olduğunu görmüştük. Nitekim AK Parti'de bu başarısızlığının bir ürünü olarak ortada. Ama bugün geldiğimiz noktada AK Parti'de kendi muhafazakar kimliği üzerinden aynı şeyi yapıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil"

"Sağ-sol meselesinin de iki ayrı katmanı var. Bir tanesi, ekonomik anlamda sermaye-emek çelişkisi üzerinden beslenen bir sol tanımı var. Bunun hala geçerli olduğu doğru ama bir yandan da hem ülke hem dünya başka bir aşamaya geçti ve bugün karşı karşıya olduğumuz problemlerin bir kısmını bu ekonomik-sınıfsal bakış açıklamıyor. Yeni bir siyaset biçimine ihtiyaç var. Onun için sağ-sol üzerinden konumlanmaya devam eden partiler yeni nesil gençlerde bir karşılık üretemiyor. Sağ-sol meselesini aşacak yeni bir siyaset biçimine ihtiyaç var"

"İkinci katman ise sağcı veya solcu, muhafazakar veya seküler Kürt veya Türk hepimizin onur duyarak bu ülkenin yurttaşıyım diyebileceği koşulları yaratmak. O durumda yine sağcı veya solcu olabilirsin. Ama önce hepimizin içinde bulunmaktan onur duyacağımız bir durum yaratmamız lazım. Türkiye'deki temel problem tam da budur. Bir kimlikten veya particilikten dolayı ayrımcılığa ve haksızlığa uğramayacağını bildiğin bir hayatı inşa etmektir. Kemal Beyin sözünü ettiği şey bu ise çok değerlidir. Ama bir tek temenniden bir şey olmaz" 

"CHP'nin muhafazakarları anlamaya çalışması önemli ama tabanını da dönüştürmeye ihtiyacı var.  Bütün partilerde beslenme damarlarının tıkanık olması sorunu yaşanıyor. Bu CHP'de sorun daha önceden başlamış bir sorun. CHP'nin partinin kapılarını açıp 'gelin buraya' demesi lazım. Halbuki onlar kapıları pencereleri sıkı sıkı tutarak 'gel ve partinin var olan düşünce biçimine teslim ol' diyor. CHP'nin bunu değiştirmesi lazım"

Türkiye'nin sekülerler, muhafazakarlar ve Kürtler olarak üç eksende ayrıştığını ifade eden Ağırdır, "Sokaktaki heyecanımızın kaynağı siyasi tercihlerimiz olmuş. Bu büyük bir problem. Kimliklere sıkışmamız aynı zamanda empati duygusunu yitirmemize de neden oluyor" dedi.