14 Aralık 2021 13:47
TBMM Genel Kurul'da Turizm ve Dışişleri Bakanlıkları bütçesi üzerine konuşan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan "Benim de soydaşlarım var ama ben size 'kardeşim' diyorum, bunu unutmayın" dedi.
Paylan şunları söyledi;
“Başaramadığımız şey çok kimlikliliği, çok inançlılığı içselleştirmek ve eşit yurttaşlığı sağlamak. Az önce Milliyetçi Hareket Partisi temsilcileri konuştular, hep soydaşlarından bahsettiler. Evet, "soydaşlar" diyorsunuz, güzel; benim de soydaşlarım var ama ben size "kardeşim" diyorum, bunu unutmayın. Bir arada ve buradaki tekçiliğin çözülmesinin anahtarı Türkiye'dir arkadaşlar. Milliyetçilikler milliyetçiliği doğurmuştur; Türk milliyetçiliği Rum milliyetçiliğini, Yunan milliyetçiliğini doğurmuştur; Yunan milliyetçiliği Türk milliyetçiliğini beslemiştir, Türk milliyetçiliği Ermeni milliyetçiliğini beslemiştir.”
“Medeniyetin doğduğu toprakların mirasçılarıyız. Tarım devrimi bu topraklardan doğdu, biliyor musunuz? İlk yerleşik yaşam bu topraklarda oldu. Ama Tarım Devrimi'nin olduğu topraklarda şu anda biz buğday ithal ediyoruz, mercimek ithal ediyoruz, nohut ithal ediyoruz. Niye, bunu hiç düşündünüz mü? Neden acaba?”
“Bakın, dünyanın en derin tarihine sahip ülkedeyiz ama baktığımızda bu derin tarihi sanki uzaylılar yapmış gibi davranıyoruz. Sayın Bakan, Urartu'ya bakıyor, Truva'ya bakıyor, Göbeklitepe'ye bakıyor sanki bunları uzaylılar yapmış, o da kendisi gelmiş bunları gösteriyor gibi davranıyor ama size bir haber vereyim arkadaşlar. Bakın, bugünlerde bu toprakların mirasçıları var ya, torunları olarak bu medeniyetin, birbirimizle kavga ediyoruz ya, Truva'da kazı yapan işçiler Truva'dan çıkan DNA'larla bakılıyor, eşleştiriliyor, DNA'ları aynı. Yani beş milyon yıl önceki dört milyon önceki dedesinin mezarını kazıyor oradaki işçi. Göbeklitepe'de bakıyorlar, DNA'ları aynı. O yerelde yaşayan halk ile dedelerinin mezarına baktığınızda DNA'ları aynı.”
“Roma'da, Bizans'ta, Selçuklu'da, Osmanlı'da bir şekilde bir arada yaşamayı başarmışız ama daha sonra yüz elli yıldır süren bir hastalık, milliyetçilik hastalığı, tekçilik hastalığı bu topraklara girmiş. Ya, bir anda demişler ki "Ya, biz Türk'üz." Ee? "Orta Asya'dan geldik." Ee, hoş geldiniz, iyi de burada da halklar vardı bir arada yaşadık, birlikte bir medeniyet oluşturduk, öyle değil mi? Hep beraber bu medeniyeti oluşturduk. Şimdi, Mimar Sinan'ın eserleriyle övünüyoruz, değil mi? E, Mimar Sinan, Kayserili bir Ermeni'dir. Balyan'ın eserleriyle övünüyoruz, değil mi? İstanbul'u İstanbul yapan Balyan ailesinin yüz elli yıl boyunca yaptığı eserlerle övünüyoruz, değil mi? Birlikte yaptık, bakın, ne yaptıysak birlikte yaptık ama sonra bir hastalık girdi; milliyetçilik ve teklik hastalığı.”
“HDP, çok kimliklidir, çok kültürlüdür, çok inançlıdır, çok mezheplidir. Ne mutlu, partimle gurur duyuyorum bu anlamda ve önerdiğimiz şey, eşit yurttaşlıktır, bir arada barış içinde yaşamaktır. Ama siz ne dayatıyorsunuz, Sayın Bakan ne dayatıyor? Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu. Ya, Türk'ün tarihini Kürt'süz anlatabilir misiniz? Türk'ün tarihini Ermeni'siz, Rum'suz, Süryani'siz anlatabilir misiniz? Anlatamazsınız. Tersi de doğrudur; Ermeni'nin tarihini de Türk'süz, Kürt'süz anlatamayız arkadaşlar. Bir arada anlatmalıyız bunu, Anadolu'nun ve Mezopotamya'nın tarihine sahip çıkmalıyız.”
“Dışişleri Bakanımız Plan ve Bütçe Komisyonu’na geldi, ne yaptı biliyor musunuz? Ben "Ya, soydaş deme ya, bir ülkenin soydaşları olmaz, vatandaşları olur." diye yıllardır kendisine çağrı yapıyorum. Bu yıl "Yetmez" demiş, 15-20 kere "Soydaşlarımız için şunu yapıyoruz, soydaşlarımız için bunu yapıyoruz." dedi. Sayın Bakan, sizin koltuğunuzda bundan tam yüz on yıl önce kim oturuyordu biliyor musunuz? Ermeni olan bir Bakan oturuyordu, Ermeni kimlikli bir Bakan oturuyordu ve düşünün ki o Bakan, şu anda çıksa dese ki: "Ben şuradaki soydaşlarımız için bunu yapıyorum, şu soydaşlarımız için bunu yapıyorum." Hoşunuza gider mi? Gitmez. Bir ülkenin soydaşları değil, yurttaşları olur.”
“Elbette Balkanlar'daki Türklerle ilgili, Ahıska Türkleri'yle ilgili, Uygur Türkleri'yle ilgili elinizden ne geliyorsa yapmalısınız ama Suriye'deki Kürtlere karşı bu düşmanca politikalar oluyor mu ya? Niye "Onlar da bizim kardeşimiz." diyemiyoruz? Otuz yıl önceye kadar Kafkaslar'da Azeriler, Ermeniler; Azerbaycan'da Ermeniler yaşıyordu; Ermenistan'da Azeriler yaşıyordu, bir arada yaşıyorlardı. Bu oyunu kim oynuyor? Maalesef, Ruslar bu gerilim politikalarını sürdürüyor. Kim kazanıyor? Bakın, Ruslar bölgeye yerleşti, Karabağ'a da yerleşti, Azerbaycan'a da yerleşti, Ermenistan'a da yerleşti. Güneyde Suriye'ye Ruslar yerleşti, Amerika orada; Kafkaslara Ruslar yerleşti.”
“Yunanistan'a karşı uyguladığınız düşmanca politikaların sonucu nedir arkadaşlar? Yunan köylüsünden alınan vergilerle şu anda Amerika'dan silahlar alınıyor, Fransa'dan silahlar alınıyor. Bu mudur sizin politikanız ya? Neden "Yunan bizim kardeşimiz." diyemiyoruz, neden tıpkı Azerilerin bizim kardeşimiz olduğu gibi "Ermeni, Kürt bizim kardeşimiz diyemiyoruz?" Siz demokratlaşmayı ve çoğulculaşmayı bir tehdit olarak görüyorsunuz, oysa büyüyen bir Türkiye'nin, güçlenen bir Türkiye'nin anahtarı demokratlaşma ve çoğulculaşmadır.”
“Biz kendi kuyruğunu kovalayan bir kedi gibi kendimizle uğraşıyoruz. Ne yurtta barış sağlayabiliyoruz ne bölgemizde barış sağlayabiliyoruz, oysa dünya başka bir yere gidiyor. Biz Osmanlı'nın dağılma döneminde bunu anlayamadığımız için, demokrasimizi kuramadığımız için Osmanlı yıkıldı. Tekçilik, ittihatçı akıl Osmanlı'yı yıktı ve o dönemde dünya Sanayi Devrimi'ni tartıştı, Sanayi Devrimi'nde öne geçti. Bakın, biz şu anda bu topraklara doğan tarım devrimi sonrası Sanayi Devrimi'nde treni kaçırdık. Yüz yıldır iç barışımızı sağlayamıyoruz, çoğulculuğumuzu sağlayamıyoruz ve birbirimizle uğraşıyoruz.”
“Kaynaklarımızı nereye harcıyoruz? Silaha, tanka, topa, füzeye. Ya, kime karşı kullanmayı düşünüyoruz? Yüzyıllarca bir arada yaşadığımız Rumlara karşı, Ermenilere karşı, Kürtlere karşı. "Biz savaş yapmıyoruz." diyorsunuz. Oysa bu, asimilasyoncu, tekçi bir dayatmadır; bu, çoğulculuğa karşı yapılmış bir savaştır.”
“Ege medeniyeti bir bütündür, Mezopotamya medeniyeti bir bütündür, Anadolu medeniyeti bir bütündür; bu medeniyetleri anlamak ve çocuklarımıza anlatmak kıymetlidir. Dünyanın en önemli kültürel mirasının torunlarıyız be! Elbette Orta Asya'dan yurttaşlarımız gelmiş, Türkler gelmiş; hoş gelmiş, sefalar getirmiş ama yüzlerce yıl birlikte yaşamışız. Bakın, size şunu söyleyeyim: Düşmanlık beslediğiniz Yunanistan'ı düşünün. "Pontus" denilen bir bölgeden oraya yurttaşlar gitti; değil mi? Biz Lazlarla ilgili fıkralar söyleriz değil mi? Pontuslarla ilgili Yunanistan'da fıkralar vardır. Lazlar, Karadenizliler horon teper değil mi? Yunanistan'a giden Pontuslular da horon teperler. Siz, Karadeniz yemeklerini gidip Yunanistan'da da yiyebilirsiniz. Erzurum'un, Malatya'nın, Sivas'ın yemeklerini de Erivan'da yiyebilirsiniz. Ortak bir kültürümüz var, ortak bir medeniyetimiz var. Yapmamız gereken bu medeniyete sahip çıkmak ve bizi çok kimlikli olduğumuzu, çok inançlı olduğumuzu unutmamak.”
“Başaramadığımız şey çok kimlikliliği, çok inançlılığı içselleştirmek ve eşit yurttaşlığı sağlamak. Az önce Milliyetçi Hareket Partisi temsilcileri konuştular, hep soydaşlarından bahsettiler. Evet, "soydaşlar" diyorsunuz, güzel; benim de soydaşlarım var ama ben size "kardeşim" diyorum, bunu unutmayın. Bir arada ve buradaki tekçiliğin çözülmesinin anahtarı Türkiye'dir arkadaşlar. Milliyetçilikler milliyetçiliği doğurmuştur; Türk milliyetçiliği Rum milliyetçiliğini, Yunan milliyetçiliğini doğurmuştur; Yunan milliyetçiliği Türk milliyetçiliğini beslemiştir, Türk milliyetçiliği Ermeni milliyetçiliğini beslemiştir.”
“Bakın, biz parçalanmışız. Bunun çözümü neresi? Türkiye. Hâlâ bu topraklarda Ermeni yaşıyor, Rum yaşıyor, Kürt yaşıyor, Süryani yaşıyor, Türkmen yaşıyor ve hâlâ sorunların çözümü burada arkadaşlar. Yunanistan'la bu sorun çözülemez, Ermenistan'la da bu sorun çözülemez. Ama bu sorunu biz Türkiye'de çözebiliriz. Eğer Türkiye'de çoğulcu, çok kimlikli bir yaşamı başarabilirsek, emin olun, Suriye de demokratikleşir; Ermenistan, Azerbaycan da demokratikleşir; tıpkı otuz yıl önce olduğu gibi Erivan'da Azeriler yaşar, Bakü'de Ermeniler yaşar arkadaşlar. Bunu başaramadığımız sürece emperyalist güçler bundan menfaat devşirir, tıpkı bugün olduğu gibi. Gelin, toplumsal barışımızı çoğulculukla, demokrasiyle sağlayalım; bölgesel barışımızı, herkesi eşit görerek "eşit yurttaşlık" tanımıyla sağlayalım. Bunları başaramadığımız sürece, değerli arkadaşlar, birbirimizle kavga edip dururuz ama Türkiye'miz kaybeder, bölgemiz kaybeder.”
© Tüm hakları saklıdır.