Haberler

Bu sözler iki akademisyene ait: "LGBTİ+ aktivistleri bir günde terör örgütü olarak adlandırılacak; devletin cinsiyet sağlığını koruma görevi de var"

30 Nisan 2020 19:28

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın verdiği hutbede LGBTİ+'ları hedef alması ve Ankara Barosu'nun bu ifadeleri kınamasının ardından tartışmalar sürüyor.

Bu gündemin deetkisinde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi'nin resmî Instagram hesabından yapılan ve iki akademisyenin katıldığı canlı yayında akademisyenlerden birisinin "Türkiye siyasi nedenlerle AB'nin ekseninden çıkacak ve bir günde LGBT aktivistlerinin terör örgütü olarak adlandırılmasında hiçbir engel yok." ifadesi dikkat çekti. 

Bu ifade üzerine söze atılan diğer akademisyen de "Hiçbir engel kalmaz. Çünkü devletlerin toplumun ruh sağlığını, beden sağlığı gibi şeyleri koruma gibi cinsiyet ve inanç sağlığını koruma görevleri de var" sözlerini dile getirdi. 

Ne olmuştu? 

Hacı Bayram Camiindeki Cuma hutbesinde “Ey insanlar! İslam zinayı en büyük günah kabul ediyor" diyen Erbaş, LGBT+'lı bireyleri "Lutiliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayrı meşru ve nikahsız hayatın islami literatürdeki ismi 'zina' olan bu büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte hareket edelim.” ifadesiyle hedef göstermişti. 

Ankara Barosu, Diyanet İşleri Başkanının Diyanet TV’de yayınlanan hutbesinde yukarıdaki sözleri söylemesi üzerine, “Görevde olduğu süre boyunca çocuk tecavüzcülerine gözlerini kapatıp kadın düşmanlığının manevi zeminini dini söylemlerle meşrulaştırma çabası karşılığında maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın deprem, LGBTİQ+, kadın ve çocuk söylemlerine rağmen halen görevde kalması durumunda, sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.” şeklinde bir açıklama yaparak tepki göstermişti. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Barosu hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 216/3 maddesi kapsamında, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re'sen soruşturma başlatmıştı.